Kış mevsiminden hala çıkmamıza rağmen hava çok güzeldi. Sağlık ocağının tüm ufak pencerelerini açmıştım. Ağaçlar erkenden çiçek açmaya başlamış ve inanılmaz bir bahar kokusu yayıyordu etrafa. Son hastama taktığım serumu çıkartıp, uğurladıktan sonra bir kahveyi hak ettiğimi düşündüm. Bahar yolda olduğu için pek hastalanan olmuyordu. Civar köylerden gelenler de genelde önceden sağlık ocağını arıyorlardı. Yani bugün öğleden sonra boştum ve dinlenebilecektim. Kahvemi yudumlarken birden neden dışarıdaki kamelyada oturmadığımı düşündüm. Sağlık ocağının bahçesi cennet gibi büyüleyiciydi ve ben bu havada içerde oturuyordum. Hemen telefonumu ve kahvemi alarak dışarıya çıktım. Bu güzel havayı ziyan etmemeliydim.
Havanın kararmasına daha vardı ve Emrah arabası ile beni almaya gelmişti. Ailesini yakın bir köye düğüne bırakacaktı. " Erken geldin? " dedim, kamelyaya doğru adımlayan adama. Bugün ve yarın baş başaydık. Ailesi tam iki gün boyunca düğün için akrabalarında kalacaktı. Çok heycanlı ve sevinçliydim.
" Erkenden geleyim dedim. " dedi ve uzanarak alnımdan öptü.
Yanıma oturmasını beklerken onu ayakta bekler bir vaziyette görünce,
" Otur. Kahve yapayım sanada. " dedim." Sağol gülüm, evde içeriz. Hadi hazırlan da çıkalım. " dedi. Oldukça sabırsızdı. Bir an önce rahatça baş başa kalabilmemiz için eve gitmek istiyordu.
" Tamam. " dedim ve içerden çantamı da alarak sağlık ocağını kapattım. İçimde garip bir sevinç vardı. Tam telefonu mu kamelyadan almak için oraya ilerlediğimde Emrah'ın telefonumu aldığını anladım. Beni arabanın yanında gülümseyerek bekliyordu.
Arabaya doğru adımlayarak kaşlarımı çattım ve " Niye sırıtıyorsun? " dedim. Cevap vermeden hala gülüyordu. Benim bineceğim yerin kapısını açtı ve " Gel bakalım. " dedi. Şaşırarak bir iç çektim ve arabaya bindim. Emrah kapımı kapattıktan sonra arabanın önünden dolandı ve koşar adım şoför koltuğuna bindi. Öyle aceleci ve seri bir hamleyle binmişti ki araba sallanmıştı.
" Niye geldik buraya? " dedim kaşlarımı çatarak. Burası perşembe günleri kurulan pazar alanıydı. Kimsecikler yoktu. Hiçbir şey demeden arabayı stop etti ve arabadan indi. Artık canım sıkılmaya başlamıştı. Durduk yere gülüyor ve sorduğum sorulara doğru dürüst cevaplar vermiyordu.
Arabanın içinde beklerken kapımı açtı ve elini bana doğru uzattı. Yüzünde aşırı bir istek ve coşku vardı. Gülerek sabır dilendim ve aşağı indim. Elimi hiç bırakmadan arabanın şoför kısmına doğru beni ilerletti ve kapıyı açarak
" Bin bakalım." dedi.Daha önce bana araba kullanmasını öğreteceğinin sözünü vermişti. Ben çoktan bunu unutmuştum ama o unutmamıştı. Sevinçle boynuna sarıldım ve " Yaaa Emraaah. Gerçekten mi? " dedim. O'nun da kolları belimdeyken boynuma bir öpücük kondurdu ve " Gerçekten, hadi bin bakalım." dedi.
Kendimi ondan çektim ve mutsuzca
" Ama ben araba hakkında hiçbir şey bilmiyorum." dedim. Bu gerçekti. Sadece sağa gitmek için direksiyonu sağa, sola gitmek için sola kırmam gerektiğini biliyordum." Olsun, ben sana öğreteceğim. " dedi alnımdan öperek. Şimdi çok iyi ve sevecen davranıyordu ama biraz sonra inşallah kızmazdı.
Şoför koltuğuna oturunca kendimi sanki uçak kullanacakmışım gibi hissetmiştim. Çok güzel ve özel bir duyguydu. Emrah' ta yanımda yerini aldıktan sonra " Kemerini bağla. " dedi. Emniyet kemerini taktım ve derin bir nefes alarak ellerimle direksiyonu kavradım. " Bak güzelim, kaza yaparım diye sakın korkma. Ben senin yanındayım ve sana bir şey olmasına asla izin vermem. Rahat ol, heyecanlanma. " diyerek beni motive etmeye çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TİRYAKİ ~ BxB
AcakTAMAMLANDI. Nefretten büyük bir aşka dönüşen sevda. Küçük bir köye atanan küpeli doktor ve köyün homofobik ağır abisinin hikayesi...