Sabahtan ailemle birlikte sağlık ocağına gelsek te muhtar, babamı alarak hem köyü gezdirmek hem de kahvede köylülerle oturmak için götürmüştü. Muhtar, eşine telefon etmiş ve dakikalar sonra da eşi annemi götürmüştü. Annem bunu başta istemese de kadının ısrarları sonucu gitmişti. Şuan nerede, ne yapıyorlar bilmiyordum ama ikisininde iyi vakit geçirdiğine emindim. Aksi takdirde annem telefon eder ve çoktan yanıma gelir diye tahmin ediyordum.
Emrah, bu sabah beni ve ailemi sağlık ocağına bıraktıktan sonra şehire gitmişti. Çok yakında ülkü ocakları ilçe başkanı olacağı için sürekli şehirdeydi ve asla telefonu susmuyordu. Konuştuğu şeylerden hiçbir şey anlamıyordum. Yaptığı işi de biliyor sayılmazdım zaten. Bu ülkücülerin amacının ne olduğunu, ne istediklerine asla anlam veremiyordum.
" Eve gitmiyor muyuz? " dedim arabayı kullanan Emrah'a. Akşam üzeri beni sağlık ocağından almış ve şuan ev yolundan sapmıştık.
Dudaklarının kenarı kıvrılmış bir vaziyette güldükten sonra yanağımdan bir makas aldı ve " Akşama daha var, biraz gezelim. " dedi. Bir şeyler söyleyeceğini tahmin ettiğim için bir şey dememiştim.
Araba tarlaların olduğu kısma durunca oturduğum yerden sağıma doğru döndüm ve " Hadi dökül bakalım. " dedim. Burası koyunları otlatmak için geldiğimiz yere yakındı.
Bir şeyler söyleyeceğini bildiğim için şaşırıp gülmüştü. Söyleyeceği şeyleri merak etsem de kötü düşünmüyordum. Çünkü Emrah ters bir durumu bana anlatırken kaşları hafif çatlıyor ve başını utanarak yere eğiyordu. Şimdi ise oldukça heyecanlıydı. Yüzündeki küçük gülümsemesiyle elimden tuttu ve söze başladı.
" Biliyosun, yakın bir zaman da ilçe başkanı olacağım. Her gün şehire gitmek zorunda kalacağım için birbirimizi doğru dürüst göremeyeceğiz..."
Doğruydu. O şehirde ben köyde olacağımız için gündüzleri birbirimizi göremiyecektik. Akşamlar da bize yetecek miydi bilmiyordum. Sonuçta onu evde merak edip bekleyen bir ailesi vardı.
" ...Bunun olmaması için ben her şeyi düşündüm. " deyip cebindeki telefonunu çıkardı. Çatılan kaşlarımla onu dinliyor ve izliyordum.
Telefonda bana gösterdiği ev fotoğraflarına bakıyordum. Boş odalar, mutfak vs. derken evin dışardan görünüşünün fotoğrafları vardı.
" Evimiz hazır. Tuttum, sadece yerleşeceğiz. Düşünsene bize ait bir ev. Artık kimsenin ne düşündüğüne dikkat etmeden yaşayacağız. " dedi gülümseyerek. Çok istekli ve sabırsızdı. Bana fikrimi sorma gereği bile duymadan her şeyi halletmişti. Verdiği habere tepkisiz kalınca kaşlarını çatarak
" Sevinmedin mi? " diye sordu. Sevinememek bir yana çok şaşırmıştım. Bu hayatımı tamamen değiştireceğim ve yeni bir sayfa açacağım anlamına geliyordu.Gözlerimi kırpıştırarak başımı sağa sola salladım ve " Yo, yo. Sevindim ama hayatımızda değişen pek bir şey olmayacak. Ben yine sabah sağlık ocağına geleceğim ve akşam şehire döneceğim. " dedim.
Dediklerimi dikkatli bir şekilde dinledikten sonra gülerek " Kocan bunu da düşündü... " demesiyle kaşlarımı çattım.
Canımın sıkıldığı şey ' Kocan ' lafı değildi elbette. Benim hakkımda her şeyi yapmaya çalışmasaydı. Sonuçta bu benim hayatımdı ve bana sormadan büyük işlere kalkışması doğru değildi. Gıptayla karşımdaki bedene bakarak ve ilk iki kelimemi bastırarak sordum. "Benim hakkımda, neyi düşünmüş kocam? "
Başını hafif geri atarak bana baktı ve
" Hemen bozulma. Sana çalışmayacaksın falan diyecek değilim. O kadar yılını heba edip, emek verip okumuşsun. Bunu senden istemek saygısızlık olur... Sadece tayinini şehre isteriz. Orada ki hastanede çalışırsın. " demesiyle derin bir nefes aldım. Eski Emrah benden böyle bir şeyi ister hatta tuttururdu ama ben ondaki bazı şeyleri değiştirmiştim. Sadece benim değil insanların düşüncelerine saygı göstermesini, empati yapmasını öğretmiştim ona. Kaba, homofobik bir adamdan bambaşka bir adam yaratmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TİRYAKİ ~ BxB
RandomTAMAMLANDI. Nefretten büyük bir aşka dönüşen sevda. Küçük bir köye atanan küpeli doktor ve köyün homofobik ağır abisinin hikayesi...