" Sen hiç merak etme doktor oğlum, ben bizim hergelenin kulağını çekerim. " diyen muhtar arabadan son valizimize indirdi. Oğlunun eve gelmesiyle, değil bir gece 1 dakika bile orada kalamazdım. Muhtar da, eşide her ne kadar ısrar etse de kalmak istememiştim. Muhtar da beni arabayla kalacağım lojmana bırakmıştı.
" Kocaman adam kulağını çekseniz ne olacak? Lütfen bir daha karşıma çıkmasın yeter. " dedim. Muhtar beni ormanın derinliklerine bırakan kişinin bu köyden olmadığını söylese de oğlu çıkmıştı. Cebinden çıkardığı anahtarla küçük tek katlı evin tahta kapısındaki kilidi açtı.
" Normalde böyle biri değildir. Çok efendi çok saygılıdır. " derken alayla gülerek " Efendilik ve saygı eğer böyle bir şeyse onun efendiliği de saygısı da yerin dibine batsın. " dedim.
Kapıdan içeri girerken her yerin oldukça dağınık ve toz içinde olduğunu görmemle yüzümü ekşittim. Muhtarda içerinin ne kadar kötü bir vaziyette olduğunu görünce yüzü düştü ve, " Yav oğlum gel, Bahattin'in evine götüreyim seni. Burada bir doktoru bırakmak içime el vermiyor. " dedi.
" Yok. Kalırım ben. " dedim. Kendisi her ne kadar benim burada kalmamı istemese de kararlı olduğumu anlamıştı. Üzülerek, elindeki anahtarı ve kilidi bana uzattı.
" Ben çıkınca kapıyı sürgüden kilitle. " dedi. Başımı sallayarak, " Tamam " dedim. Bu ev köyden biraz uzaktı ve ormanlık alandaydı. Yakınlarımda ne bir ev vardı nede insan yaşamına dair bir iz. Lojman demişlerdi ama resmen klübeydi burası. Sağlık ocağı köyün merkezinde olmasına rağmen, neden doktorun kalacağı evi köyün dışına yapmışlardı anlamış değildim. Çok garip insanlardı. Mantık diye bir şey yoktu. Türkiye de o kadar çok hastane, o kadar çok yer varken düştüğüm yere ve şansıma bir kez daha küfür ettim.
Muhtar çıktıktan sonra tahta kapının sürgüsünü sürerek kilitledim. Muhtar kapının açılıp açılmadığını kontrol etti ve
" Hayırlı geceler doktor bey oğlum. Bir şey olursa çekinmeden ara. " dedi.
" Tamam " dedim ve ışıkları açarak içeriyi gezinmeye başladım.Giriş bölümü antreydi ve karşılıklı iki küçük odası vardı bu kulübenin. Ufacık bir tezgahı olan mutfağa baktım. Her yer örümcek ağı ile doluydu. Hijyen hastası olan ben nasıl yemek yapardım burada?
Odalardan birine geçtim ve tahta sandalyeye oturdum. Endişeyle bakıyordum etrafıma. Ufacık bir penceresi vardı bu odanın. Sadece penceresi değil evin her yeri ufacıktı. Bir an durup evde büyük bir eksikliği fark ettim. İçerisi o kadar berbat durumdaydı ki tuvaletin ve banyonun olmadığını fark ettim. İlkel insanlar gibi dışarıyamı yapacaktım tuvaleti mi? Ya banyo, mutfaktan başka hiç hiç bir yerde musluk görememiştim. Leğende mi yıkanacaktım? Sinirden ve çaresizlikten ağlayacak durumdaydım. Rahmetli annem beni burada görse çok ağlardı. Hele babam, ' Burada sürün diye mi doktor yaptık seni? ' diye kahrolurdu.
...
Günün yorgunluğu ve düşkünlüğü ile oturduğum sandalyede uyuya kalmıştım. Telefonumdaki saate baktım ve saatin öğlen olduğunu görmemle hemen yerimden kalktım. İnsan bi arar sorardı ya. Biz bu doktoru vahşi doğaya attıkta acaba naptı diye. Bu saate kadar merakta etmemişlerdi. Bir iki güne piskolojimi burada bozar, deli olurdum ben.
Kulağıma ilişen araba sesi ile perdesi olmayan pencereden dışarıya baktım. Muhtardı gelen. Kapıya doğru yönelirken ayağıma takılan halıya bir küfür ettim.
" Hayırlı sabahlar doktor bey oğlum. " dedi gülümseyerek. Başımı salladım ve mutsuzca " Günaydın " dedim. Saatlerdir sandalyede uyumaktan belim tutulmuştu.
" Yorgunsundur diye erkenden gelip rahatsız etmek istemedim. Bide sağlık ocağının işi bitmeden seni oraya götürmeyeyim dedim. " dedi. Sanırım sağlık ocağını temizlemişlerdi. " Telefonu mu alıp geleyim. " dedim muhtara. Gülümseyerek başını onaylarcasına salladı. Gerek hal ve hareketlerimden, gerek yüzümdeki isteksizliği ve mutsuzluğu görüp benim çekip gideceğimden çok korkuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TİRYAKİ ~ BxB
De TodoTAMAMLANDI. Nefretten büyük bir aşka dönüşen sevda. Küçük bir köye atanan küpeli doktor ve köyün homofobik ağır abisinin hikayesi...