İnsan başka şehirlere, iş amacı ile gittiği zaman, hele bir de oralarda uzun bir süre kalınacaksa içine memleket hasreti düşer. O zaman insan için memleket daha da bir kıymetlenir. İnsanın içine farklı bir hüzün çöker. Anasını, atasını, yöresini özler insan. Çünkü yaban ellerde el kahrı çekmek zordur. Kendi insanın yoktur oralarda. Kendi memleketini arar insan. Suyunu, havasını, yemeklerini, oyunlarını, müziklerini ...vb bir çok şeyini özler. Memleketinin her şeyi toprağı, taşı her bir zerresi değerli olur o zaman. Memleket insanın öz yurdudur. Kimsenin egemenliği altında olmadan yaşayarak rahat nefes almaktır. İnsan memleketinde mecburi olmadığı sürece memleketinde kalmak ister ve dışarılara gitmek istemez. Yabancı ülkelere gidip oraya yerleşenlerin vasiyetinde ise ölünce bile hep memleketlerinde toprağa verilme isteği vardır.
Bir de insanların şehirlerine de memleket deriz. Güzel Türkiye'mizde her yörenin kendine özgü şivesi, yöresel oyunları, müzikleri, yemekleri vardır. Üniversiteyi kazanıp farklı bir şehre gidince hemen nerelisin diye sorarlar insanlar. Kendi memleketlisi ise daha bir yakın olurlar sizinle. Farklı memleketten insanlar ile tanışırsınız orada. Sohbet, muhabbet eder kaynaşıverirsiniz ve herkes kendi memleketinden bahseder hemen.
insanın memleketinde yaşaması ve ölmesi kadar güzel şey yoktur. Çünkü emin ellerdesindir. Orası senin ana yurdundur . Bu yüzden memleketimizin değerini bilmeli ve her doğal ve tarihi güzelliklerine sahip çıkarak onu korumalıyız. Bende mesleğimi burada, memleketimde yapmak istiyordum. Çünkü artık beni o köye bağlayan bir şey yoktu.
...
Annemi, babamı, kedimi, evimi çok özlemiştim. İnsanın kendi sahip oldukları şey kadar güzeli yoktu bu hayatta. Herkes bir gün gider ve bir gün biterdi ama sonunda hep ailen kalırdı.
Ailemle ve komşularımla gün boyu hasret gidermiştim. Üniversiteyi de burada okuduğum için ailemden ilk defa bu kadar uzun süre ayrı kalmıştım. Doyamıyordum adeta onlara.
" Eee oğlum köy nasıl anlat bakalım biraz. " dedi babam önümdeki tabağa köftelerden koyarken.
Köy deyince aklıma direkt Emrah geliyor ve içimi bir burukluk kaplıyordu. Yüzüm nasıl bir hal almıştı bilmiyorum ama annem,
" Ayy Feridun, sen yapamazsın ki annem köyde. " demişti dudaklarını büzerek." İlk başta çok zor gelmişti ama sonradan alıştım köye, insanlara. Şimdi her şey güzel gidiyor öğretmenle birlikte kalıyoruz zaten. " dedim.
Babam her ne kadar orda kalmamı istese de annem istemiyordu. Babama göre şimdiden zorluklara alışmam gerekirken, anneme göre bu durum tam tersiydi. Kıyamıyordu bana.
" Dediğim gibi alıştım köye. Köy halkı da bana inanılmaz derecede kucak açtı. " dedim.
" Niye yüzün asık o zaman? Offf biliyorum seni Feridun mutlu değilsin annem orada. " dedi annem.
Derin bir nefes aldıktan sorna, " Sanırım haklısın anne. Köy hayatı bana göre değil. TUS a hazırlanacağım. Şehirdeki hastanelerden birinde daha rahat ederim. " dedim. Bu kararı otobüste gelirken vermiştim aslında.
Bunun tek sebebi Emrah'tı. O'nu görmeyi heleki evli halde görmeyi asla istemezdim. Ne kadar bana yalan söylese de seviyordum. Allah kahretsin ki köpekler gibi seviyor ve özlüyordum. Ayrılmamızdan sonra hiç aramamıştı beni. Telefonun çalmasını o kadar çok beklemiştim ki kendimden bile utanmıştım. Gerçek, beni kullanmasıydı ama konduramıyordum işte. Ancak kör bir aşık anlardı benim halimi.
" Ama böyle olmaz, yemedin ki bir şey. O kadar emek verdim, sevdiğim yemekleri yaptım. " dedi annem, ben sofradan kalkarken.
Arkasından dolanarak sarıldım ve
" Her şey çok güzeldi canım annem. Eline sağlık, valla doydum. " dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TİRYAKİ ~ BxB
RandomTAMAMLANDI. Nefretten büyük bir aşka dönüşen sevda. Küçük bir köye atanan küpeli doktor ve köyün homofobik ağır abisinin hikayesi...