Vuraldan...
Sorun neydi biliyor musunuz? Sorun, senin gerçekleştirmek için çabalayıp, dua ettiğin hayalleri, bir başkasının bakkaldan ekmek almaya gidiyormuşcasına kolay gerçekleştirmesiydi. Hem de hiç hak etmeden.
Ben, Feirdun'u seviyordum ama bunca zamana kadar ona bunu hiç söyleyememiştim.
Bana öyle bir şey yapmıştı ki bunu asla bilemiyordum. Gözümü onunla açıp onunla kapatıyordum. Onu nasıl bu denli içimde hissedip, özlemi canımı acıtıyor bilmiyordum. Vazgeçemediğimi, nasıl az sevebilirim diye soruyordum her gün kendime, her sordukça anlıyordum ne kadar çok sevdiğimi.
Bir gün onu görememe ihtimalinden korkuyordum. Ona bu kadar alışmışken, her şey bu kadar oyken, beni onsuzulukla sınamasından korkuyordum.
O hiç dokuanamadığım ellerini tutup, bırakmamak istiyordum. Renkli saçlarından öpmek, her gecemi kokusuna aşina olduğum boynunda geçirmek istiyordum.
O benim imkansızken bile güzel olanımdı.
...
O başkasını deli gibi severken, çıkıp duygularımı söyleseydim onu tamamen kaybetmiş olurdum. Göremeyecektim. Duyamıyacaktım. Bu benim asla istediğim şey değildi. Varsın başkasını sevsin ama ben yine de onu görebileyim istemiştim. Bu herkesin yapabileceği bir şey değildi.
Onu o kadar seviyordum ki, bir başkası bile gülümsetse ona mutlu oluyorum. Ve bu hayattaki en acı mutluluklardan biriydi.
Feridun, üzülmesin, kırılmasın diye bir çok seyi görmezden gelmiş ve susmuştum. Emrah, ona bir sürü haksızlık yaparken, sırf o incinmesin diye bir çok şeye sessiz kalmış, sindirmişim.
Benim ona sevgimi anlayacak diye çok korkmuştum. Ödüm kopuyordu. Buna cesaretsizlik ya da korkalık da diyebilirsiniz ama ben onu görmezsem yapamazdım. Asıl o zaman ölürdüm.
Sadece beklemiştim, bana gelmeyeceğini, beni sevmeyeceğini bildiğim halde çaresizce beklemiştim. Bu boşa bekleyiş bile güzeldi. Çünkü onu özlemek ve uzaktan sevmek bile bana yetiyordu.
Ben onu öyle bir sevmiştim ki, dışarıdaki kimseyi görmemişti gözüm. Benim olmayan birini benimmiş gibi kanıksamış, ihanet etmemiştim. Nasıl yapardım? Nasıl kıyardım?
Olsun istemiştim, onun yaralı ve kırık kalbi bir gün benim olsun istemiştim.
Hayat buydu ya, bir gün olsa da yüzümün güleceğini biliyordum. Feridun, Emrah'tan ayrılıp kendine yeni bir hayat kurduğunda çok sevinmiştim. Yanlış anlaşılmasın, bana gelecek diye değil, Emrah'tan kurtuldu diye sevinmiştim. O kendini bulmuş, ayakları yere sağlam biri olmuşken Allah'ıma dua etmiştim. ' Allah'ım hayırlıysa onu bana yaklaştır, hayırsızsa hayırlı kıl. ' diye.
Feridun, o kadar kendini bulmuştu ki artık Emrah'ı tamamen bitirdiğine inanmıştım. Bu sebeple evli olan arkadaşımın da hayatını kurtarmak için sevdiğim insanı onu kurtarması için ikna etmiştim. Nerden bilebilirdim, evli arkadaşımın ona karşı hislerinin hala bitmediğini... Evli olan biri, nasıl ihanet edebilirdi ki eşine? Nasıl başkasının gözlerine bakarak onu düşünürdü? Nasıl böyle bir kul hakkına girebilirdi ki?
Olmuştu, hepsi olmuştu. En nihayetinde Feridun'un da Emrah'ı unutamadığını hissetiğim için daha fazla dayanamamış ve itiraf etmiştim. Beni sevmeyen birine tüm duygularımı açmıştım ve onu tamamen kaybetmiştim.
Eğer bana küsseydi gönlünü almak için kalbimi söküp verirdim ellerine. Uzakta olsaydı, çaresi yollardır der çıkar gelirdim. Allah korusun birimiz ölse, ahiret var kavuşuruz derdim. Ama o beni sevmemiş ve görmemişti bile. İşte bu sebeple çare bulamıyordum hiçbir şeye. O her anlamda da gerçek sevgiyi kaybederken bende sevgiye olan inancımı kaybetmiştim.
Çok çabalamıştım. Kalbim bin yerimden kırılsa da vazgeçmemiştim ondan. İçim yanmıştı yine vazgeçmemiştim. Ne aşk acısı, ne kalp ağrısı... Beni vazgeçiren sadece inancımdı. Çünkü ne yaparsam yapayım olmayacağını anladığım zaman, kendiliğimden vazgeçmiştim.
Gitmiştim artık oralardan. Küsmüştüm doğup büyüdüğüm şehre, köye... Onsuzlukla asla yaşayamazdım. Çünkü o köyde kaldıkça, onu hatırlayacak bir şeyler mutlaka görecektim. Beraber vakit geçirdiğimiz yerleri her gördüğüm de kalbim daha çok acıyacaktı. Gitmemin sebebi onu unutmak değildi, unutamazdım zaten. Sadece kafamı hep meşgul eden şeyleri düşünmem gerekecekti. Her ne kadar, bir şeylerle uğraşırsam, o kadar az hatırlayacaktım onu.
...
Gecenin bir vakti benle beraber 12 asker, sıraya dizilmiştik. Hepimiz tüm teçhizatlarımızla hazırda bekliyorduk.
İçimde gram korku yoktu. Üzerimde olan üniforma, bana öyle güç ve cesaret veriyordu ki ölmekten bile korkmuyordum. Çünkü bu vatanı korumak için gerekirse bir değil bin defa ölürdüm.
Hepimiz sırtımızda kilolarca ağırlıkla ve elimizde sımsıkı tuttuğumuz tüfekle beklerken yazıcı gelmişti. O, eğer olur da dönemez, şehit olursak sevdiklerimize yazdığımız sıla mektubunu onlara ulaştıracaktı.
Yazıcı sırayla mektupları askerlerden toplarken ben de üniformamın içindeki zarfı çıkardım ve derin bir nefes aldım. Burdaki 7 asker gibi bende sevdiğime yazmıştım. Zarfa birbirine bastırdığım dudaklarımla uzun süre baktım ve askere verdim.
Havada artık sis yoğunlaşmış ve muhteşem bir pus oluşmuştu. Havlayan köpeklerin ve uluyan kurtların sesi kulağıma gelirken Albay Sadık Çuha binadan çıkmış tüm heybetiyle yanımıza doğru ilerliyordu.
Hepimiz duruşumuzu dikleştirip göğsümüzü kabartırken komutan tam önümüzde durmuştu. Ellerini arkasına bağlamış bir şekilde soldan sağa bizlere gururla baktı. Derin bir nefes aldı ve her geceki konuşmasını bugün de yaptı.
" Sizler son kalesiniz. Cesareti kadar birikimi de olan, duygularına asla yenik düşmeyen, ilk giren ve son çıkansınız. Görevi öldürmekten önce kurtarmak olansınız. Bu gece zor bir gece olacak, belkide kısa bir gece olacak. Sevdikleriniz sizi bizimle yaplayaşacak. Sizden kalan kırıntılarla sevinecekler. Nice mezuniyet, yıldönümü, düğün kaçıracaksınız. Sevdiklerinizin doğum gününde üzerinize mermi yağacak. Bu aşk öyle bir aşk ki sizi tüketse de, öldürse de bırakmıyacaksınız. Vatan için canınızı seve seve vereceginiz sizleri gözünüzden öpüyorum. Allah yardımcımız olsun. "
Hepimiz hep bir ağızdan sert bir şekilde
" Sağol " derken komutan elini mavi beresine doğru götürdü ve selam verdi.Göğsümüzdeki şanlı kırmızı beyaz Türk bayrağının bize verdiği aşkla araca bindik. Hepimizin tek duası aynıyd aslında. Vatan uğruna ölmek ve şehit mertebesine yükselmek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TİRYAKİ ~ BxB
RandomTAMAMLANDI. Nefretten büyük bir aşka dönüşen sevda. Küçük bir köye atanan küpeli doktor ve köyün homofobik ağır abisinin hikayesi...