Akşamdan önce sağlık ocağından çıkmış ve bıyıklı ülkücünün babasını kontrol için muayene etmeye gidiyordum. Dün hastaneden çıkmış ve uzman doktor beni arayarak kontrol etmemi söylemişti. Bu hem tıbbi olarak yapacağım bir sağlık kontrolüydü hem de hasta ziyaretiydi. Ev, hemen sağlık ocağının bir kaç yüz metre ilerisinde olduğu için fazla yürümek zorunda kalmayacaktım. Hem Vural, beni arabayla eve bırakır diye umuyordum.
Vural. O günden sonra beni her gördüğü yerde selam verip halimi hatrımı soruyordu. Bazen annesinin gönderdiği öğle yemeklerini sağlık ocağına bana getiriyor, bazen de sağlık ocağının dibinde olan kıraathaneden çay taşıyordu. O'na karşı önyargılı olsam da tüm tabuları yıkmıştı. Asla göründüğü gibi biri değildi. Çok efendi ve nazikti. O uzun boylu bıyıklı cüssesinin altında beyfendi yatıyordu. Hayatımda kazandığım ve hiç çıkartmak istemedigim insanlardan biriydi. Kalbini biliyordum bi kere. Asla arkadaşı gibi değildi.
" Gel Feri gel. " diyen Vural beni bahçe kapısında karşılamıştı. Aramızdaki samimiyet her gün artıyordu ve artık bana ' Feri ' diye hitap ediyordu. Bende düşündüğüm gibi ' Bıyıklı 'diye hitap ediyordum.
" Kim var? Baya kalabalık. " dedim yanımda duran adama bakarak. Ayakkabılarımı çıkarırken fark etmiştim, bir çok kişi vardı.
" Komşular var. Sağolsunlar, geçmiş olsuna gelenler eksik olmuyor. " dedi.
" Ver çantayı bana. " diyerek elimdeki sağlık çantasını aldı. Eliyle bana yol gösterip buyur ederken, ben önden O'da peşimden geliyordu.Salona girince, ilk köşede ki sedirde yatan Vural'ın babasını gördüm. Baya iyi gözüküyor, gelenlerle sohbet ediyordu. İçeride yaklaşık 10 kişi vardı. Hepsi sağlı sollu duvarın dibine dizilmişlerdi. " Ooo gel doktor bey oğlum gel. " diyen bir amca benim gelişimi duyurmuştu.
Gülümseyerek içeri girdim ve " İyi
akşamlar. " dedim. Herkes gelmemle oturumunu düzeltmiş ve toparlamıştı. Bu yaşta böyle bir saygınlık kazanmak güzeldi ama doktor olduğum için saygılıydılar." Gel doktor böyle otur. " diyen orta yaşlarındaki bir adam sağına doğru kayarak, solunda benim için yer açtı.
Tam oraya doğru ilerlerken Emrah'ı görmemle gülümseyen yüzüm soldu. Salon o kadar kalabalıktı ki, onun burada olduğunu görmemiştim. Şimdi yanına oturmak istemeyip başka bir yere otursam ayıp olacaktı. Mümkün olduğunca onunla arama mesafe koyarak benim için ayrılan yere oturdum. Sırtımı hafifçe ona doğru dönüktü. Dinindeydim ve çok rahatsızdım." Geçmiş olsun amca iyi misin? " dedim sedirde yatan adama. Gülümseyerek,
" Sayende evlat sayende. Allah senden
razı olsun. Ordaki doktor da dedi, sen olmasaymışsın çoktan ölürmüşüm. " derken sözünü keserek, " Olur mu amca, estağfurullah. Allah korusun. " dedim.Benim konuşmamla yanımda ki beden sadece benim duyabileceğim bir ses tonunda " Allah'ın adını ağzına alma. Hiç yakışmıyor. " dedi.
Sabır dilenerek derin bir nefes aldım. Anlamıştım, burada oturduğum müddetçe çok laf sokacaktı. Koşarak gitmek istiyordum ama meydanı da ona bırakmak istemiyordum.
Bir kişi hariç, burada hiç kimse beni yabancı olarak görmüyordu. Artık onlardan biri olmuş, tarla ve hayvancılık hakkında sohbetlerine katılıyor ve sorular soruyordum. Hepsi de büyük bir saygıyla cevap veriyor ve açıklıyorlardı. Ben her konuştuğumda yanımdaki beden homurdanıyor ve sinirimi bozmak için elinden geleni yapıyordu.
" O kadar senden büyük adam var, çok konuşma. " dedi kafasını kafama yaklaştırıp konuşurken. Bir sabır daha dilendim, kulağımın dibinde konuşması beynimi tırmalıyordu resmen.
" Bari kalabalığın içinde takma şu yüzüklerini. Ayıp denen bir şey var. " derken dişlerimi sıkarak, dirseğimi sertçe karnına vurdum. Yaptığım harekete hiç bir tepki vermemişti. Dayanamıyordum, beni nasıl kudurtacağını iyi biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TİRYAKİ ~ BxB
De TodoTAMAMLANDI. Nefretten büyük bir aşka dönüşen sevda. Küçük bir köye atanan küpeli doktor ve köyün homofobik ağır abisinin hikayesi...