Doktor, artık kendini tanıyamaz hale gelmişti. O, İzmir'in en gelişmiş semtlerinden birinde doğmuş ve büyümüştü. Tek çocuk olduğu için ailesi onun üzerine titremiş, bir dedigini iki etmemişti. Onu en iyi okullara göndermiş, özel kurslar ve dersler aldırmıştı. Evladının gelecekte rahat etmesi ve itibar kazanması için çalışıp çabalayan aile, en sonunda büyük ısrarlar sonucu Feridun'u Tıp Fakültesine gitmeye ikna etmişlerdi.
Tıp Fakültesine giderken çevresi oldukça genişleyen Feridun'un arkadaşlarıyla ve dostlarıyla arası hep iyi olmuştu. Arkadaşları ya da dışardan tanıştığı birisi bile hemen ona özenir ve hayran kalırdı. Çünkü, tarzıyla, rahat tavırlarıyla herkesin dikkatini çeker, kendisine dudak ısırtarak baktırırdı. Kendini iyi ifade edebilmesi, konuşurken deyimler kullanması ve de yüksek ikna kabiliyetli oluşu onu bambaşka bir yapıyordu.
Herkesin imrenerek baktığı, özendiği kişi şimdi ne haldeydi? Hayatını tamamen bir başkasının ellerine vermiş, o ne dediyse yapmış, sonrada terk edilmişti. Ne yi sever neyi sevmez, hayallerini, isteklerini hepsini unutmuştu. Sanki Emrah'la gözünü açmış gibi toydu. Emrah'ın evden gitmesiyle hepten çökmüş ve bitmişti.
Neyseki doktor olduğu için akıllı davranıp, bu durumdan kurtulmak için bir psikoloğa gitmişti. Ama yaptığı en büyük hata Emrah'ı unutamamasıydı. Unutmak istemeyişiydi. Haftalardır gittiği psikolağa bile Emrah'ı geri kazanmak için ne yapmalıyım diye gidiyordu. Gözü tamamen kör olmuş doktor, piskoloğundan ağlıyarak ' Emrah'ı bana geri getirin, nolur. ' diye yalvarıyordu.
...
Psikolog, meslektaşını dikkatle dinlemiş ve kulaklarına inanamamıştı. İnanamadığı şey, iki erkeğin birlikte olması değil, hastasının kendini nasıl bu kadar kaybettiğiydi.
Psikolog : İkinizde birbiriniz için başta aileniz olmak üzre pek çok şeyden vazgeçmişsiniz. Peki nasıl geldiniz bu noktaya?
Feridun : Bırakın geldiğimiz noktayı. Ben onsuz yapamam, ölürüm. Gerçekten yaşayamam. Nolur bana yardım edin.
Psikolog : Feridun, sen doktor değil misin? Senin işin tanı koymak ve tedaviye yön vermek. Ne için Emrah'tan vazgeçemiyorsun, niye birinin hayatına bağlı olarak yaşamak istiyorsun? 26 yaşında kendine yetebilen bir bireysin.
Psikolog, onun çok kırılgan bir yapıya sahip olduğunu daha ilk seansında anlamıştı. Çok nadir rastlanan ve kırılgan bir yapıya sahip olan bir elmas gibiydi doktor.
Feridun : Emrah neden bu kadar değişti hocam? Ben onu hep sever sandım. Zamanında karşımda diz çöken, diller döken Emrah nerde şimdi? Şimdi ben onun karşısına geçmiş ayaklarına kapamıyorum. Revamı hocam bu bana?
Psikolog : Gerçekten bunu yapıyor musun Feridun? Yani ayaklarına kapanıp, yalvarıyor musun?
Feridun : Evet, yapıyorum. Sizde yakıştıramadınız bana demi? Bende yakıştıramıyorum ama elimde değil. O zamanlarda çok üzülüyorum, içim parçalanıyor gibi oluyor ama o hiç bana acımıyor.
Psikolog : Bir zamanlar o seni istediği için dizleri üstüne çöker, şimdi sen onun için ayaklarına kapanıyorsun.
Feridun : Evet ama ben sevmiyorum kendimi. Bunu yapacak biri değildim ben. Bilmiyorum, bir şeyler oldu bana.
Psikolog : Peki neden kendine bunu yapıyorsun? Duygularımızı kontrol edemesek te eyleme geçirip, geçirmemek bizim elimizde.
Feridun : Ben bu Feridun'dan nefret ediyorum. Kendimi bu hale nasıl düşürdüğüme inanamıyorum.
Psikolog : Güzel. Kendinin farkına var istiyorum ben. Sen ya da o, kimse kimsenin kaderini yazmasın. Madem birlikte bir yola çıktık, bana söz ver bakalım; kendinin kıymetini bil. Mutlu olmak için kimseye ihtiyacın olmasın. Tamam mı?
Feridun : Tamam söz. Siz yeter ki Emrah'ı bana geri kazandırın.
Psikolog : Ben sana böyle bi söz vermedim ki Feridun? Benim kendine getirmek istediğim kişi sensin, o değil. Yarası kapanacak olan o değil, sensin.
Feridun : Haklısınız. O kaybettiği her şeyi geri alıp, itibar kazanırken, yerde olan benim. Bir kaç sene içerisinde sahip olduğum her şeyi kaybettim ve geri kazanamadım.
Psikolog : Önce sen düştüğün yerden kalk. Bu iş ayaklara kapanmakla, yalvarmakla falan olmaz. Sorun senin sorunun. Bunları düşünürsen bambaşka biri olacaksın, güven bana.
...
Psikolgla gitmek ve konuşmak doktora çok iyi gelmişti. Duygusal bir boşluk yaşıyordu. Her gittiği seanstan sonra bedeni ağırlaşıp katılaşsa da her şeyin farkına varıyordu.
İçin de bulunduğu ortamı kendisinin yarattığını biliyordu. Biz nasıl düşünürsek, kendimizi neye layık görürsek hayatta da tam oraya konumlandırırdı bizi. Feridun, hayatının geri kalanını Emrah'la geçirmek isterken, hayatını kendisinin değilde onun istediği gibi yaşamıştı. Sevdiği, hoşnut olduğu şeylerden sırf Emrah rahatsız olur diye vazgeçmişti. Tek isteği Emrah'ı memnun etmek ve beraber çıktıkları bu yolda Emrah'a pişmanlık hissi yaşatmamaktı. Tüm bunları yaparken, aslında Emrah'ın istediği kişi olmuştu ama kendisini unutmuştu.
Tüm bunları düşünürken bir anda aklına Emrah gelince hüzünleniyor ve ağlıyordu. Anlam veremeyiyordu onun bu kadar çabuk değişebildiğine. Piskoloğu her ne kadar sorun sende dese de o, onu terk edenin Emrah olduğunu bilip, sorunun Emrah'ta olduğunu düşünüyordu.
Feridun, bu boşluktan ancak kendisi çıkabilirdi. Kendini severek, sararak, gerçekten ne istediğini bilerek, kurtulacaktı. Bunları yapmak için başka kimseye ihtiyacı yoktu. Kimse onu istemese de, sevmese de o kendini sevmeliydi. Korkularına ve alışık olduğu şeylere tutunmamalıydı. Çünkü tutunmak, bırakmaktan çok daha fazla güç isterdi. Gücünü boşa harcamamalı, hayat onunla akmalıydı. O'nun hayatını anlamlı hale gelmesi için kimseye ihtiyacı yoktu...
Diğer bölüm Emrah'ın hissettiklerine bakıcaz. Bakalım bu sürede Emrah neler yaşamış, neler hissetmiş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TİRYAKİ ~ BxB
RandomTAMAMLANDI. Nefretten büyük bir aşka dönüşen sevda. Küçük bir köye atanan küpeli doktor ve köyün homofobik ağır abisinin hikayesi...