22. bölüm : HER ŞEYE DEĞER

3.7K 235 48
                                    

Emrah'tan...

Sağlık ocağının önünde dakikalardır beklemem sonucunda Feridun ve bir kadın arabama binmişti. Bi dakika, bi dakika... Bu kadını çok iyi tanıyordum. Hem anne tarafından çok yakın bir akrabamdı hemde O'nun annesiydi. Münevver'in...

Ailemin bana istediği kızdı Münevver. O'nu ve ailesini çocukluğumdan beridir tanıyordum. Babası çok sert bir insandı. Dediği dediğiydi. Bir gün bile güldüğünü görmemiştim. Ama annesi bu adamın tam tersiydi. Anlayışlı, güler yüzlü bir kadındı annesi. Feridun kadının durumunu net bir şekilde anlatmıştı bana.

Feridun, " Hay Allah, telefonu unutmuşum." diyerek arabadan indi ve koşarak sağlık ocağına gitti.

Yavaşça arkamı döndüm ve " Geçmiş olsun abla. " dedim utanarak. İnşallah Feridun'un yanında benim onun kızını istediğime dair bir pot kırmazdı. Sikiyim, nasıl denk gelmişti?

" Sağol oğlum. " dedi. Bir yandan da etrafına bakıyordu. Habersiz gideceğimizi biliyordum.

" Merak etme abla kimseye söylemem. Allah'ın izniyle bir iki saate döneriz köye. " dedim.

Kadın bana bir şey söyleyecekken hemen önüme döndüm. Feridun gelmişti. Çok tedirgin ve rahatsızdım. Bir tarafta sevdiğim, bir tarafta fa Münevver'in annesi... Bi bitseydi şu yolculuk...

Köyden çıkmış, sehire gitmek için asfalt yola çıkmıştık. Arabada ölüm sessizliği vardı adeta. Aynadan çaktırmadan bir kaç saniyeliğine kadına bakıyordum. Elleriyle oynuyordu. Köyden çıktıktan sonra evham basmıştı kadını. Feridun ise telefonuyla ilgileniyordu. Meşgul gibi görünüyordu.

Hızlı kullanıyordum arabayı, bir an önce varalım istiyordum. Feridun kafasını telefondan kaldırarak bana baktı ve " Yavaş Emrah. Can vermeye giderken, candan olmayalım. " dedi uyarıcı bir sesle.

Kadın da " Aman oğlum yavaş. Beş dakika sonra olur. " dedi.

Mecbur kalıp hızımı düşürmüştüm. Tedirgindim. Hatta o kadar tedirgindim ki telefonuma gelen bildirim sesiyle irkilip korkmuştum. Feridun bu halimi görmüş, gülüp başını cama doğru çevirmişti.

Mesaj Feridun'dan dı. " Ellerin titriyor. İyi misin sen? " diye yazmıştı.

Hassiktir, hissetmişti tedirginliğimi. Kim bilir yüzüm ne haldeydi? Başımı hafifçe ona çevirip ve, göz kırparak
' Her şey yolunda ' demeye çalıştım.

...

Bir saati geçmişti. Onlar hastaneye girmiş ve hala gelmemişlerdi. Bende ocağa uğramış, orda da duramamıştım. İnşallah çok ayrıntıya girmeden tanışmazlar ve benimle ilgili konuşmazlar diye dua ediyordum.

Kaçıncı sigaramdı bilmiyorum. Bir sigara daha yakacakken merdivenlerden inen Feridun'u ve kadını görmemle vazgeçtim.

Kadın Feridun'un koluna girmiş, güçlükle iniyordu merdivenlerden. Bir şeyler olmuştu. Hemen arabadan inerek onları karşılamaya gittim.

" Noldu? " dedim Feridun'a.

" Arabanın kapısını aç. " dedi sadece. Bir şey olmuştu. Kadın ağlamaktan konuşamıyor, güçlükle duruyordu ayakta. Kötü sonuç çıkmıştı heralde.

Kadını arabaya bindirmiş ve kapıyı kapatmıştık. Tam Feridun'a ne olduğunu soracakken, o benden önce davrandı ve ''Bize 5 dakika müsade et. " dedi.

Başımı sallarken hızlıca arabaya bindi. O'da kötü haldeydi. Yavaşça arabadan uzaklaşsam da konuşmalarını dinlemek için kulağım onlardaydı. Doğru değildi, biliyordum ama yapacak bir şey yoktu. Feridun'un bu kadının kim olduğunu bilmemesi gerekiyordu.

" Kestirmem. Ölsem kestirmem. " diye ağlıyordu kadın. Göğsünde bir hastalığı olduğunu Feridun söylemişti. Sanırım sıkıntı büyüktü ve kadının göğsünü keseceklerdi.

Feridun ise " Tümör iyi huylu değilmiş abla sende duydun. Gittikçe büyüyormuş. Sen demedin mi 4 çocuğum var diye. " diyordu.

" Kocam istemez bunu. " dedi kadın.

Feridun, " Bu senin vücudun, senin sağlığın. Ben varınca konuşurum onla. Sen gönlünü ferah tut. " dedi.

Konuşmalar genellikle böyleydi. Kadın çaresiz bir şekilde ağlarken Feridun onu ikna ediyordu. Çok üzülmüş ve etkilenmiştim kadının durumuna. Kocacı gerçekten de laftan sözden anlamayan bir adamdı. Asla Feridun'la konuşturmazdım. O'na bağırır, ters bir laf ederse akraba falan dinlemem kafasını kırardım.

...

Köye geldikten sonra kadın direkt evine gitmiş, Feridun'da onu bekleyen hastaları için sağlık ocağına gitmişti. Aslında bugün onunla biraz daha çok vakit geçiririz diye düşünmüştüm ama öyle olmamıştı. Yanım da olmadığı, ayrı kaldığımız her zamanı yaşamamışım gibi hissediyordum. Sanki hep bir yerlerde vardı hayatımda.

Evet başta ondan nefret etsem de, haliyle ve davranışlarıyla bana ters biri olsa da fena tutulmuştum. Aklımdan çıkmıyordu hiçbir şekilde. Ses tonu, bakışı, mimikleri... Her zerresi, sıcaklığıyla tenefüs ediyordu kalbime.

Yanlıştı belkide hissettiklerim. Bu köyde görülmemiş bir şeydi. Bana da yabancıydı aslında bu duygu. Heleki bir erkeğe karşı hissediyorsam bu duyguları.

Çok büyük bir sıkıntıydı aşk. Sürekli onu kaybetme korkusuyla yaşıyordum. Bir gün biri bu aşkı öğrenecek diye değil, bir gün biri ona benim baktığım gibi bakacak diye ödüm kopuyordu.

Bu duyguları hissettigim kişi erkekti. Tıpkı benim gibi bu konuda tecrübesi olmayan birisi. Hal böyle olunca bazen birbirimize karşı olmayacak şeyler düşünüyor ve söylüyorduk. Ne miydi bunlar? Cinsellik... O buna asla hazır değildi. Anlıyordum da. Bunu net bir şekilde anladığım için de fazla üstüne gitmemeliydim diye düşünüyordum.
Bende ise durumlar farklıydı. Sevdiğime dokunmak, temasta bulunmak, onu iliklerime kadar hissetmek istiyordum. Neresi yanlıştı ki bunun?

Eğer olurda birisi bir gün bu aşkı öğrenecek olursa ne yapacağımı da, olacaklarıda biliyordum. Gidecektim, kimsenin beni tanımadığı yerlere. Ailem, arkadaşlarım, ocaktaki tanıdıklarım... Asla bir daha onlarla görüşemeyecektim. Sileceklerdi beni hayatlarından. Biliyordum. Belki birileri beni anlayacak ve hak verecek, ama hiçbir zaman bakış açılarımızdan dolayı ' Hak veriyorum ' diyemiyecekti. Töreyi bahane edip suçlu bulacaklardı.

Ama değerdi. Feridun'la geçireceğim bir dakika bile değerdi her şeyimi kaybetmeye.

TİRYAKİ ~ BxB Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin