~9

824 127 162
                                    

Oy ve yorum 🧡
•••

1.5 yıl önce, Nisan ayı, Bamnamu hastanesi:

Çiçeklerin canlı renkleriyle açtığı vakit hastahanede de etkisini göstermişti. Hasta yakınları sevdiklerine buket buket çiçeklerle geliyor, yatağın yanındaki komidinin üstünü meşgul ediyorlardı. Bu kişilerden biride elindeki sarı lalelerle kardeşini görmeye gelen Felix'ti. Uzun saçlarını örmüş üstüne giydiği uzun kahve ceketiyle herkesin dikkatini çekerek Seungmin'in odasına gidiyordu. Elindeki lale buketini döndürdü ve burnuna yaklaştırarak kokusunu içine çekti. Güzel kokuyordu.

886, 887 ve 888.

Odanın önüne gelinceye durdu ve kapıya dönerek biraz bekledi. Böyle biri değildi normalde. Asla sözlerini düşünen veya karşısındaki kişiyi umursayan biri olmamıştı hayatında.

Ama o farklıydı.

Yıllardır görmediği minik kardeşini tam kaosun ortasındayken bulmuş, o yıkılırken her anına şahit olmuştu. Kendine yeni bir hayat kuran kız kardeşinin aksine miniği, onlara düşman olan kişilerin arasında büyümüş ve onlara kapılmıştı. Burada büyük abi olarak onun hayatını toparlaması ve belli bir zamana göre yönetmesi gerekiyordu.

"Tak tak! Giriyorum." Cevabı beklemeden kahverengi kapıyı sonuna kadar açtı. Zaten küçük koridor gözüküyordu sadece. Yatak kısmı duvarın arkasındaydı. "Lale getirdim ama alerjin var mı bilmiyorum. Her neyse. Hayatta mısın?"

Umursamaz durmasına rağmen kapıyı hızlıca kapattı ve beklemeden koridoru geçti. Yatağın önündeydi ama yatakta kimse yoktu. Boş yatağa baktı Felix. Bu kata onlarca adam dikmiş her kamera hareketinin izlenmesi emrini vermişti. Gözleri kısılırken elindeki buketi yatağa attı ve ellerini ceketini sıyırıp beline koydu. Başını kaldırıp derin bir nefes aldığında bir yandan da dişlerini gıcırdatıyordu.

Suikast yeteneği... Annelerinin hayran bırakan özelliği tamamen kardeşine geçmişti. Muhtemelen dışarıdaki kimsenin Seungmin'in kaçtığından haberleri yoktu. Hata yapıyorsun küçük, dedi kendine. Seni bulamayacağımı düşündüren ne merak ediyorum.

Ellerini belinden çekti ve geldiği yolu giderek kapıyı açtı. Dışarı çıktığında duraksamamıştı. Sanki birini arıyor değil de birinin yanına gidiyormuş gibi rahat bir ifadeyle ilerliyordu. Sola döndü. Düz gitti. Merdivenler geldiğinde de ikişer ikişer çıktı yukarıya. En tepeye hiç duraksamadan çıktı.

"Buranın merdivenleri hoşuma gitmedi." Çatı katının demir kapısını tekmeleyerek açtığında korkarak ona dönen çocuğu umursamayarak söylemişti bunu. "Yaraların varken buraya çıkamamalıydın. Açılmış olmalılar. Hemşire birazdan gelecektir. Ortalığı ayağa kaldırma ve benimle gel. Seni taşıyacağım."

"Sen kimsin ki?"

Bazı acılar tarif edilemezdi. Yıllardır her yerde görev yapan, bazen sayısız işkence gören onun için bile geçerliydi bu. Yutkundu Felix. Seungmin'i suçlayamazdı. Kendisi bile anılarını net hatırlamazken en küçükleri olan o, belki de gerçek ailesini hiç hatırlamıyordu.

"Ben Kim Felix'im." Elini göğsüne götürüp başını kaldırdı. Tedirgin ve acı içinde kalan kardeşinin gözlerine değmişti gözleri. "Kim ailesinin en büyük oğlu ve senin abinim."

"Doğru ya. Fotoğrafını görmüştüm."

Duyduğu şeyle kaşları çatıldı büyük olanın. Onu tanıyor muydu? Kalbi hızlı atmaya başlarken umutla küçüğüne baktı. Onun aksine bakışlarını yere sabitlemiş öylece duruyordu Seungmin. "Kim Yongbok. Askeri Kim ailesinin fiziksel yönden geliştirilmiş oğlu. Yirmi yedi yaşında. Bilinen kadarıyla tek başına dört yüz yetmiş altı kişiyi ortadan kaldırmış bir güç. Askerlik, casusluk, suikast, koruma vesaire. Suç ve adalet dehası."

Heist •Chanmin•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin