~19

774 129 215
                                    

Oy ve yorum 🧡
•••

"Hamm" Çatala bastırdığım küçük köfte parçasını dikkatlice ağzına verip bekledim. Cafe'nin pembe bebek sandalyesine oturan kızım tam bir gurme olduğundan yanaklarını oynatıp durdu. Gözümü kısıp ona bakmaya devam ettim. Yumuşak, tamamen bebekler için hazırlanmış bir köfteydi bu. Gece hazırlamıştım hatta ayran bile vardı şu an yanımda. Sevip sevmemesine göre yol izleyecektim.

"Bakışarak mı anlaşıyorsunuz?"

İkimizi bölüp kendisine baktıran adama baktım. Hala bizimleydi. Mağazanın yanındaki cafeye gelmiştik ve sanki davet edilmiş gibi tam karşıma oturmuştu. Göz devirip tekrar kızıma baktım. "Sevdin mi miniğim?"

"Humhum"

"Oy." Kendimi tutamayıp yanağını öptüm. Yüzünü eşkitmediğine göre sevmişti. Hemen küçük bir parça daha verdim ağzına. Gerçekten de kabul etmiş ve yine yanaklarını oynata oynata devam etmişti yemeye.

"Efendim siparişleriniz."

Garson önüme Chan'ın sipariş ettiğini koyunca sinirlenmemek için kendimi telkin ettim. Adamın bir suçu yoktu. Olay Chan'dı. Eskiden çok sevdiğim tofu çorbasını sipariş etmiş ve sanki benim gibi göstererek önüme koydurtmuştu. Tek sorun ise artık midemin bu çorbayı ve kokusunu kaldıramaması. Hamile olduğumda faydalı diye çok içmiştim ve ister istemez tiksinmiştim. Ayrıca kokusu de yoğun gelmeye başlamıştı. Hala benimle olan ve muhtemelen olmaya devam edecek olan bir şeydi bu.

"Bakar mısınız bu çorba karşı tarafa. Benim siparişim karides çorbasıydı."

"Tofu sevmiyor musun? Tadına bakarsın diye bir şey dememiştim." Normal davranmaya çalışıyorsun ama kendi sevdiğim şekilde yediğimde benden emin olacaksın. Aah. Zeki şey.

"Açıkçası midemi bulandırıyor. Kokusuna bile katlanamıyorum. Seviyorum ama olmuyor yani." Yüzümü eşkittim kokusunu alınca. Cidden hiç hemde hiç katlanamıyordum. Garson gelip değiştirdiğinde rahat bir nefes aldım. Resmen nefesimi tutuyordum.

Ona baktığımda ise... Sanki 'Sen değil misin?' der gibi hayalkırıklığıyla bakıyordu. Anlamıyorum. Neden beni bulmaya çalışıyorsun? Bildiğim kadarıyla olayların aslını bilmiyorsun yani benim hakkımda vicdan azabı da çekiyor değilsin. Sadece bana olan hislerinden dolayı mı böylesin? Bilemiyorum. Evet beni tutmaya çalıştın ama bana o silahı doğrultan da sendin. Kendinle çelişiyorsun ve bu beni yoruyor. Gerçekten... "Ayayiiiabubu"

Kızımın tatlı sesiyle kendime geldim, ellerini hareket ettirip ses çıkarıyordu. Gülümsedim ve köfte verdim hemen ağzına. Ağzı boş kaldığı için söylendiği belliydi resmen. Güldüm. Tombik.

"Bak ayran da varmış. Yeni bir şey. Biberona koymuş baba. Bak bakalım nasılmış tadı?" Oyun yaparak biberonu eline verdim. İlk başta süt olmadığını fark edip dursa da sonradan içmeye devam etmişti. "Hey hey onu hemen bitiremiyoruz köfteden de yememiz- bebeğim ama- Bae şştt"

"Bak burada patates var."

Bağırıp ağlamak üzere olduğu sırada görüş açısına gören fırınlanmış patatesle sustu ve şaşkınlıkla bir Chan'a bir de patatese baktı. Daha önce yedirmemiştim bu yüzden ona uzatılan şey çok yabancı gelmişti sanırım. "A. Neymiş bu. Patates-" Chan bir anda dilim patatesi ağzına attığında kızım irkildi. Bana bakıp elini uzattığında hala büyük gözlerini sonuna kadar açmış anlam vermeye çalışıyordu. Gülmemi bastırıp kaşlarımı çatarak Chan'a baktım. Kahkaha atıyordu resmen. Çok hoşuna gitmişti kızımı şok etmek.

"Abububu"

Evet bende anlam veremiyorum davranışlarına haklısın kızım.

"Seni yerim." Bir anda yanağından öpüp kokladığında yutkundum. Sarı buklelerinde okşamayı ihmal etmemişti. "Al bakalım. Fırınlanmış olduğu için yiyebilir diye düşünüyorum?"

Heist •Chanmin•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin