~24

728 127 219
                                    

Bu bölüm geçte olsa biricik okuyucum ve arkadaşım olan beni yorumlarıyla çok mutlu edip dengesiz halime katlanan Soone97 nin doğum gününe ithafendir. İyi ki doğdun bebeğim. Nice mutlu beraber senelereee

Oy ve yorum 🐝🐢
•••

İlahi bakış açısı:

"Ne demek!?"

Kızıl saçlı kadın o kadar ani hareket etmişti ki karşısındaki adam dışındaki herkes korkarak geri çekildi. Yakasından tutup kendine çektiği adam ise titriyordu.

"NE DEMEK YEĞENİM KAYBOLDU?!"

18 saat önce:

"Sanırım sahiden de yemek yemeye geldiniz."

İkinci tabağı alan Jeongin'e tek kaşımı kaldırarak baktığımda gözlerini kıprıştırıp ardından şirince gülümsemişti. Sanki bilmiyorum ne kadar tehlikeli olduğunu. Gerçi tatlı olduğunu da inkar edemezdim.

"Chanın yaptığı yemekler bu dünyada var olmuş olabilecek en iyi şey. Üzgünüm ama kaçırmazdık."

"Onun yaptığını nereden biliyorsunuz ki?"

Changbin'in yediği pirinç boğazında kalırken sırıtmamak için kendimi tuttum. Az önce bizi izledikleri o tamamen açık etmişti. Aaah. Çok iyi silah kullanıp dövüşebiliyorlardı ama grup içinde beynini tam işleviyle kullanan da yoktu. Oldu bittiye getirmeyi seviyorlardı ve başından beri böyleydi bu. İyi ki ajana ihtiyaç duymuyorlar. İçlerinden herhangi biri asla ajanlık yapamazdı çünkü.

Abim hariç. Gerçi gruba neden soygunda katıldığını bilmiyorum ama bir şekilde dahil olmuştu ve o yapabilirdi. Duygusal bir şapşik olmasına karşın tanımadığı kişilere karşı çok iyi rol yapardı.

Abimi özledim. Üstelik ikisini de. Yaklaşık iki gündür görmüyordum sadece sesini duymuştum telefonda. Acaba yanıma ne zaman gelecekti?

"Görünce anladık onun yaptığını. Ahaha. Şey. Imm hadi komşular arası tanışma yemeği olsun bu. En sevdiğin renk ne Seungmin?"

Komşularla tanışma yemeğinde gerçekten ilk soru hangi rengi sevdiğim miydi?

Bazen salaklıklarına katlanamıyorum.

"Gri." Dedim ağzımdaki karidesi bitirip. "Soluk olan her rengi severim ama kızım sayesinde artık canlı renklere de alışıyorum."

"Hmhm."

Kucağımdaki Bae sanki beni onaylamak için başını salladığında gülümsedim ve çenemi onun kafasının üstüne koydum. Ağzındaki pirinç topunu yanaklarını oynata oynata yemesini göremiyordum ama sıcaklığını hissetmek aşırı iyi geliyordu bana. "Sizin en sevdiğiniz renkler nedir?"

"Benim siyah. Hyunjin siyah beyaz. Jeongin pembe. Chan ise..." Durdu. Hatırlamak istercesine Chan'a baktığında bende onun yaptığı gibi yaptım. Sarı saçları kızımla aynı olan adam ise ruh gibiydi. Bizi duymuyordu sanki. Gözlerini peçeteliğe kitlemiş ağzındaki yemeği yavaşça çiğniyordu. Dudağının kenarındaki pirinci görünce peçetelikten peçete alıp nazikçe pirinç tanesini aldım. İrkilerek bana baktı. Tam yanında oturduğumu yeni fark etmişti anlaşılan. "Mavi olması lazım."

"Anladım. Şey açıkçası siyah beklerdim. Her zaman siyah giyiniyor."

Onun hakkında konuşuyorduk, ona bakıyordum ama onunla konuşmuyordum. Nazik ifademle sadece yorgun yüze karşılık veriyordum o kadar. Elimde katlandığım peçetenin minik tombik bir el tarafından çekiştirilmesiyle gülümseyerek önüme döndüm. Kirli peçeteyi bırakıp temizini kızıma verdiğimde zaferle tatlı sesler çıkarmıştı.

Heist •Chanmin•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin