22. Bölüm

690 86 0
                                    

Keyifli okumalar!

***

Genç kız başını arabanın camına yaslamış bir şekilde dışarıyı izlerken oldukça düşünceliydi. Eski sakin günlerine geri dönmek için neler vermezdi. Arya ile geçirdiği zamanlar onun en mutlu olduğu zamanlardı. Bazen yaramazlık yapsalar da hayatları sakin ve tasasız geçiyordu. Büyümek belki de hayattaki sıkıntılara verdiğimiz direncin sembolüydü. Ne kadar çok sıkıntı çekiyorsak o kadar çabuk büyümeye mahkum oluyorduk. Alya büyümek istemiyordu, ya da büyürken sakin hayatında kalmak, orada huzurla yaşamak istiyordu. Derin bir iç çekerken dayısının sorusuyla ona döndü.

"Ne düşünüyorsun Alya?"

"Keşke hiç büyümeseydim, ya da evimden uzakta olmasaydım."

"Bunun önüne geçemezsin Alya. Ana rahmine düştüğümüzden beri büyüme başlıyor. Önce bedenin şekilleniyor, sonra o şekillenen uzuvların Allah'ın izin verdiği sürece olgunlaşıp pişiyor. Bunu sen söylemiştin, olgunlaştıkça kamburlaşacağız, belki görsel olarak değil ama ruh olarak kamburumuz olunca sararıp döküleceğiz. Tıpkı öz suyunu kaybeden ağaç gibi solup gideceğiz." Alya dayısının sözlerine gülümsemişti. Üniversiteye ilk girdiği yıllarda ağacın anatomisi dersinde dayısına sormuştu, "İnsanlarda ağaçlar gibidir değil mi dayı?" diye. Adamın şaşkınlığını hala hatırlıyordu.

"İnsanlarda ağaçlar gibidir değil mi dayı?" Alya aynı soruyu sorarken Adnan hatırladığı şeyle gülmüştü.

"Bunu nereden çıkardın?"

"Bizim damarlarımızda kan var, ağaçların damarlarında öz suyu... Biz kan olmadan yaşayamayız, ağaçlarda öz suyu olmadan!"

"Hatırlıyorsun hala!" diyen adam da yeğeniyle gülmüştü.

"Nasıl unutabilirim ki, o derste doğaya yeniden aşık olmuştum." Alya derin bir iç çekerek yeniden camdan dışarıya bakmaya başladı. Adnan arkada horultuyla uyuyan adama kısa bir göz attıktan sonra başını iki yana sallamıştı.

"Bu ne zaman uyanacak? Neredeyse geldik adam yol boyu uyudu!" Alya dayısının sözlerine gülerken başını çevirip Ahmet'e bakmıştı.

"Yoruldu dayı, bırakalım da uyusun. Yorulduysan bir yerlerde duralım."

"Eve az kaldı zaten, birkaç saat daha dayanabilirim." Alya adamın sözleriyle kendine kızmaya başlamıştı. Araba kullanmama inadı olmasaydı şimdi kendisi dayısına yardım edebilirdi.

"Keşke araba kullanmayı öğrenseydim, ilk kez pişman oldum," diyen kıza adam gülmüştü.

"Cesaretin olmadığını sanıyordum,"

"Bunun cesaretle alakası yok dayı, sadece araba kullanırken sabırlı davranabileceğimi düşünmüyorum."

"Yine de ihtiyaç oluyor Alya, istersen seni kursa yazdırayım."

"Şimdilik gerek yok dayıcım, belki ilerde." İkilinin son sözleri bunlar olmuştu. Alya sessizliğini korurken yeniden düşüncelere dalmıştı. Normalde üç gün sonra dönmeyi planlarken okuldan gelen bildiriyle geri dönmek zorunda kalmıştı. İçi sıkılıyordu, gergindi ama bu gerginlik korktuğu için değildi. O kendinden emin olmadığı bir koyuya asla dahil olmaz, köşesine çekilen bir yapıya sahipti.

Araba birkaç saat sonra mahallenin içine girerken Alya dikkatle etrafına bakınmaya başlamıştı. Garip bir şekilde burayı özlemişti. Daha birkaç aydır yaşadığı yeri benimsemişti. Bir süre sonra evin önüne durduklarında genç kız arkaya dönerek Ahmet'e seslenmişti. Uyanmakta zorlanan adama gülerek "Kış uykusuna mı yattın ne yaptın. Uyansana artık, geldik," dedi. Ahmet gözlerini araladığında gerinerek doğrulmuştu.

GELİNCİK ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin