|34•|
"Kiminle tanışmak istemiyorsun?"
Ciddi bakışlarının ardından sorduğu ilk soru tahmin ettiğim şey olurken oturduğum yataktan ayaklanarak telefonumu da elime aldım. Neyi nasıl dinlediğini bilmesemde konuşmaya başlamazsam iyi şeyler olmayacağının bilincindeydim.
"Pelin aradı konsere gidelim mi diye, geçen sana bahsetmiştim ya bizim okuldan o da Selda tanıştırdı bizi aslında ama bir görsen dünya tatlısı bir kız-"
"Batu."
Buz gibi sesi benim telaşlı ama durumu kurtarmaya çalışan cümlelerimi bıçak gibi kestiğinde karşısında bu kadar gerilmem hiç normal değildi.Avuçlarımın içi terlemişti. Ona yansıtmıyordum, dimdik bir ifadeyle gayet normal bir şekilde konuşuyordum ama içten içe o tuhaf rahatsızlık hissini de yaşıyordum. Kötü bir şeyde yapmamıştım. Elimde olmayan saçma bir durum yüzünden onunla kavga etmek, tekrardan aynı şeyleri yaşamak...
İsteyeceğim son şey bile değildi.
"Pelin, yani Pelin'in sevgilisi ısrar ediyor tanışın diye ama ben istemedim. Buradayız ya gidemeyeceğim zaten o yüzden. "
Ağır adımları üzerime doğru yürürken gözümün önünden film şeridi gibi geçen bir kaç sahne telefonumun parçalandığı anlardan oluşuyordu. Bir daha öyle yapmayacağına söz vermişti. Bende izin vermeyecektim, aynı şeyler yaşanmayacaktı.
Parmaklarımın arasında ki telefonumu daha da sıkı kavrayarak bakışlarımı yüzüne diktiğimde tam önümde durdu. Elinin tersiyle yanağımı hafifçe okşadığında gülümsemeye çalışarak dudaklarımı kıvırdım. Aklından neler geçtiğini o kadar merak ediyordum ki.
Neden bu kadar göz teması kuruyordu?
"Üzerini değiştir, aşağı inelim."
Adem elmasının hızlı hareketinden sonra gayet sakin bir şekilde konuşmaya devam ettiğinde şortuma ve omzumdan sıyrılmış gömlek pijamama kısa bir bakış atarak geri çekildi.Rahat bir nefes alarak valizlerimizin bırakıldığı hole doğru ilerlediğimde büyük balkon kapısının önüne geçerek parmaklarıyla araladığı perde boşluğundan dışarı bakıyordu...
____"Seraya gidecek misiniz efendim yoksa araçları geri mi çekelim?"
Neredeyse merdivenin son basamağındayken salon olduğunu düşündüğüm yerden gelen seslere kulak verdim. Sanırım dün gördüğümüz adamlardan biri Zahid ile konuşuyordu, o benden önce indiği için tahminim bu yöndeydi.
Uzun merdivenlerinin nihayet sonuna geldiğimde çıplak ayaklarım taş doku yüzünden üşümüştü. Ağır adımlarla çift taraflı yuvarlak merdivenlere bakarak sonrasında salona döndüm. Baya büyük bir alandan oluşuyordu.Salonun bir köşesinde bulunan yemek masasına ve üzerinde ki kahvaltılıklara baktığımda dünden beri aç olduğumu fark ederek avuçlarımı karnıma yasladım, dümdüz olmuştu sanki. Biraz daha içeriye ilerledikten sonra salonun bir duvarını kaplayan büyük bir cam ve tam o kısmının önünde ayakta duran Zahid'i fark ettim. Arkasında da dışarıda ki adamlardan biri vardı.