Sınır; 80 vote 80 yorum.
|47|
"Allah senin gibi ahlaksız evladı-"
Babamın öfkeli sesi ve tiksindiğini son derece belli eden bakışlarının arasında utançla gözlerimi kaçırırken annem atik bir hareketle öne doğru atılmıştı. Bedduasını tamamlamasına izin vermeden hızla kolundan tuttuğunda ellerimle yüzümü kapattım. Utanç dolu hissediyordum. Etrafımı koca bir kara bulut sarmış gibiydi.
"Sus Fuat, geç içeri hadi oğlan giyinsin oturup konuşacağız. Sende çık kızım hadi."
Esma ve babam peşpeşe odadan çıktıktan sonra ellerimi yüzümden çekerek utançla anneme çevirdim. Arkası dönük olmasına rağmen kapının önünde duraksamıştı. Bir şey söyleyecek gibiydi ama söylemiyordu.
"A-anne ben-"
"Giyin gel Batu."
Beklemeden dışarı çıkıp kapıyı da üzerime örttüğünde kaç dakika o şekilde durarak şoku atlattığımı hatırlamıyordum.
Nihayetinde evdeki sessizlikten ve babamın tekrar odama gelmesinden korkarak ağır ağır ayağı kalkmış ve giyinmeye başlamıştım. Aynaya bakmak aklıma gelse belki boynumdaki morlukları kapatacaklar bir şeyler giyerek göze çarpmamaya çalışırdım ama telaştan aklıma bile gelmemişti o an...
Adımlarım zorlukla odamın kapısından ayrıldığında, tam karşımda duran evin dış kapısından dışarı çıkmak istiyordum. Hesaplaşmaya , daha fazla yalanla olayı kapatmaya da gücüm yoktu. Salonun kapısından duyulan seslerle derin bir nefes alarak içeri girdim. Esma az önceki olaylardan etkilenmemiş gibi ayakta öylece bekliyordu. Annem koltuğum en köşesinde avuçlarını yüzüne yaslamış kara kara bir şeyler düşünürken babam ayakta bir ileri bir geri yürüyor, ortamın gerginliğini en üst düzeyde tutuyordu.
Babam içeri girdiğimi görür görmez duraksarken, annem ovuşturduğu başını tutarak ayaklanmıştı. İkisi de o kadar kötü görünüyordu ki ister istemez gözlerim dolmuştu. Şimdi ne yapacaktım, ne diyecektim de kendimi bu durumdan kurtaracaktım.
"Utanman yok mu senin, şu vücuduna bak kafayı yiyeceğim karşıma bide böyle mi çıkıyorsun? Sen benim oğlum musun gerçekten?"
Babamın gitgide öfkelenen bakışları vücudumu bulduğunda ne diyeceğimi ne yapacağımı bile bilmiyordum. Öylece ayakta dikilirken yorgunluktan hareket edecek halim kalmamıştı. Birde üstüne stres eklenince kendimi daha da kötü hissetmeye başlamıştım. Midem bulanıyor, kasıklarım delicesine ağrıyordu. Stres vücudumun her bir noktasına ayrı ayrı vuruyordu sanki.
"Nasıl bir pisliklesin sen, her şeyi geçtim bu iğrençliği yapmanı geçtim yüzüne bakmadın mı hiç? Şu çenene, omzuna bak ne iğrençlikler yapıyorsunuz siz bu adamla kafayı yiyeceğim!"
Kendimi göremediğim için neyi kastettiğini anlamasam da sessiz kalarak ağlamaya devam ettim. Annem kaçamak ve hayal kırıklıklarıyla dolu bakışlarını üzerimde tutarken bir yandan da babamın önünde duruyordu. İkimizde bir şey yapmasından korkuyorduk...
"Sakin ol Fuat! Yeter, yeter kafam kaldırmıyor dünden beri. Biraz sakinleşelim, bu kızda defolsun gitsin ailecek oturup konuşacağız."
Annem şu an burada durumu yatıştırabilecek ve geri dönülemez bir hata yapmamıza engel olabilecek tek kişiyken, gerginliğini Esma'dan çıkarmak ister gibi onun yüzüne bakıyordu. Esma ise hiç istifini bozmadan, bağladığı kollarıyla dikilmeye devam ettiğinde konuşmak istemeyerek bakışlarımı bedenine çevirdim. Göz göze geldiğimizde ne istediğimi anlamış gibiydi.