Hepinize merhaba! Bölümün erken gelmesine şaşırdınız,değil mi? Ama ben sizi bekletmek istemedim ve hemen yazdım :)
Melis'i öldürdüğüm için çok şaşırdınız,farkındayım. Ama kurgu için , heyecan için gerekliydi bu ölüm . İleriki bölümlerde de okuyup öğreneceksiniz zaten.
Bölümü okumadan önce şu soruyu sormak istiyorum, güzel kolaj yapabilen var mı?
İyi okumalar!
Son bölümlerde olduğu gibi bu bölümde de tüm eleştiri ve görüşlerinizi bekliyor,sizleri seviyorum!
•••
Cenazenin ardından eve dönmüştü Zeynep ve diğerleri. Elinde kalan gül suyu şişesine biraz toprak koymuştu Zeynep mezarlıkta. Eve gelince şişeyi kesip toprağı yıllar önce Melis ile evlerinin bahçesine diktikleri şeftali ağacının dibine serpti.
"Melis'ten getirdim bunu sana canımın içi,sakın kaybetme tamam mı?" dedi ağacının gövdesini okşarken. Ağacında bir canı vardı,merak ederdi.
Evin içine geçtikten sonra oturma odasında tekrar doluşan teyzeleri görünce yanlarına gitti.
"Geldiğiniz için teşekkür ederim" dedikten sonra teyzelere sarıldı.
Bir kaç dakika sonra çayını içen teyzeler tekrar taziye dileklerini iletip evden çıktı. Zeynep bir anlığına da olsa odada yalnız kalmıştı. Diğerleri dışarıdaydı .
Her şey bitmişti ve Zeynep yalnızlığı ile baş başa kalmıştı.
Bir ailede anne ya da baba kaybedildiğinde küçük kardeş ağıt yakar,delice ağlardı acı dininceye kadar. Ortanca olan hem küçüğe destek olurdu hem de ağlardı. Ölsn kimse eşi ise delirirdi adeta.Büyük ise ağlayamazdı,tüm sorumluluk binerdi omzuna.
Ama şimdi onun annesi ya da babası değildi ölen. Onlar çoktan gitmişti. Ölen kardeşiydi.
Zeynep,hem ağıtlar yakan en küçük kardeşti,hem destek verirken ağlayan ortanca,hem de eş özlemiyle yanan geride kalandı. Üçü bir aradaydı Zeynep,karışık.
Yanına gelenleri farkedince düşüncelerinden arındı.
"Abla?" demişti Barış yanına oturur oturmaz.
"Efendim canım?"
"İstanbul'a dönmeyelim,olmaz mı?"
"Peki ne yapalım Barış,ne yapacağız?"
"Biraz burda kalmak istiyorum,iznin olursa."
Zeynep,Barış'ın teklifini sorgusuz kabul etti ve Melis'in odasını O'na verdi.
"Güzelim nereye?" dedi Kerem,Zeynep ayaklanınca.
"Mutfağa gidiyorum,gelirim"
Zeynep mutfağa gidince dolabı açtı ve gündüzden birilerinin aldığı Elma suyunu alıp bir bardağa doldurdu.
Oturma odasında ise Kerem,Can,Yağmur ve Aksel kalmıştı.
"Barış'ın burda kalması doğru mu sizce?" dedi Aksel sessizce.
"Bence gidelim,daha fazla hırpalanmasın." Diyen can oldu.
"Biraz kalması daha iyi olur." diyen ise Yağmur. " Haftası dolunca pilav hayırı yaptırılır burda. Ondan sonra hep beraber döneriz"
"O zaman o organizasyonu ben yapayım" dedi Kerem. "Yağmur sen bana anlatırsın detayları."
"Aynen abi iyi olur. Zaten Zeynep cenaze işleriyle uğraşırken baya yorgun düştü." dedi Can. Daha sonra çalan kapı sesine "Ban bakarım" dedi ve bahçeye çıktı.
"Teşekkür ederim asuman teyze." diyen Zeynep kapıyı kapatıyordu. Can Zeynep'e yardım etti elindeki tencerelerden birini alıp. Daha sonra mutfağa geçtiler.
"Bunlar ne?"
"Komşular yemek getirdi" dedi Zeynep ve içeriye geçti. "Yemek yemek isteyen var mı?"
"Sen otur canım ben bir şeyler hazırlarım. " diyen Yağmur itiraz kabul etmeden Can'ı da tuttuğu gibi mutfağa geçti.
"Ben de bahçedeyim." diyen Aksel çıktı ve ikili baş başa kaldılar.
"Ne zaman normale döneceksin?" dedi Kerem Zeynep'e umutla.
"Normalim?"
"Hayır,sen acı çekiyorsun! Ona göre davran lütfen." dedi Kerem hafif yükselen sesiyle.
Zeynep'in içine kapanmasından korkuyordu çünkü,kendine bir şey bile yapabilirdi!
"Ne yapayım?"
"Ağla,kır dök parçala ama bir şey yap!"
"Al o zaman!" diyen Zeynep eline geçen ilk şeyi yere atmıştı. "Bunu mu istiyorsun!"
"Evet!" dedi Kerem. Zeynep'in yere attığı her cisimde içindeki acıyı çıkardığını biliyordu.
Seslerden diğerleri oturma odasına gelmişlerdi ama kimse Zeynep'e karışmıyordu.
En sonunda Zeynep durdu ve yere çöktü. Deli gibi ağlıyordu. Kerem O'na sarılıp rahatlamasına yardımcı oluyordu ta ki Zeynep'in hareketsiz kaldığını farkedene kadar.
"Can! Can yardım et!" dedi Kerem, Zeynep'i kucaklarken. Koltuğa yatırdı Can'ın yardımıyla
"Ambulansı arıyorum!" dedi Yağmur titreyen elleriyle telefonu tuşlarken.
Zeynep,kırdığı şeylerden birini istemsizce avucunda sıkmıştı ve avucundan bileklerine kadar kan akıyordu.Kerem eline geçen ilk bez parçasını Zeynep'in eline bastırdı ve yaranın önemli olmaması için dua etmeye başladı.
Bir kaç dakika içinde gelen ambulans Zeynep'i evden çıkarırken komşular şaşkınca olanları izliyordu.
'Dayanamadı kızcağız!'
'Olacağı vardı zaten!'
'ah yavrum kıyamam!'
Hastaneye geldiklerinde Zeynep'i acile almışlardı, diğerleri ise dışarıda bekliyordu.
"Biliyordum,böyle olacağını biliyordum! "
"Nereden bilecektin Kerem? Saçmalama lütfen abi!"
"Güçlü olmaya çalışıyordu Can! O küçücük kalbiyle olanlara dayanmaya çalışıyordu görmüyor musun!" diyen Kerem avuç içiyle alnına vurmaya başladı delicesine.
"Kerem,Kerem dur!" dedi Can, Kerem'in elini tutarken.
---
"Hastamız iyi" dedi içeriden çıkan doktor. "Avucuna bir kaç dikiş attık,onun dışında fiziksel bir problem yok. Ama Zeynep'in psikolojik yardıma ihtiyacı var." dedi doktor. doktor,Zeynep'i ailesini kaybettiğinden beri tanıyordu ve son haberle çok üzülmüştü.
"peki,peki doktor bey. Görebilir miyiz peki ?"
"evet,uyandı zaten"
Kerem içeri girdiğinde yatan Zeynep'i görünce içi buruldu. Karşısındaki Zeynep,onun Zeynep'i değildi. Solmuştu yüzü...
"Kerem,eve gidelim."
"Tamam güzelim,sen biraz dinlen hele. Gideceğiz,söz."
.................
Kısa olduğu için kızmayın lütfeeeen :) Bir günde iki bölüm yayınladım sonuçta :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fotoğraf Makinesi
Ficción GeneralAilesi ölmüş 2 kız... Kaza sanılan ama cinayet olan bir olay... Katillerin oğlu maktüllerin kızına aşık olursa ne olur? Fotoğraf Makinesi bir karede en fazla neleri değiştirebilir? Hepsi ve daha fazlası Fotoğraf Makinesi'nde...