41. Bölüm

8.3K 679 69
                                    

10 bölüm öncesinde finale 5-10 bölüm var demiştim ama hala finale gelemedik. 41. bölümle birlikte 41 kere maşallah mı desek? :P Yine üzücü bir bölümle geldim ne yazık ki. Umarım bölümü seversiniz, yorumlarınızı dört gözle bekliyorum ^^ Bu arada yeni bölümü sormadığınız için size kırıldım biraz, bilesiniz :P 


Multimedya: Adrian


Bölüm 41

Adrian



Acil olarak karargahtan çağrıldığımda şaşırmadığımı söyleyemezdim. Babam savaş meydanındaydı, Haakon Urian ve Joel ile Fener'deydi, Kjell ise Svalbard'daydı. Öyleyse beni çağırabilecek kadar yetkili kim kalmıştı geriye? Aurora mı? Aurora sözlerime kulak asmayıp Hammerfest'ten ayrılmış ve buraya gelmiş olabilir miydi?

Karargahtan içeri girdiğimde karşımda Kjell'i görünce şaşırdım bu yüzden. Bir yandan da Aurora buraya gelmediği için rahatladım, onun güvende olduğunu bilmek akıl sağlığımı koruyabilmemi sağlıyordu.

"Kjell? Burada ne işin var? Fırtına hala dinmedi, Ulya'yı orada yalnız başına mı bıraktın?" diye sordum neden burada olduğunu ve neden ona verdiğim görevi yarıda bıraktığını anlamaya çalışarak.

"Ulya ülkesine döndü." diye karşılık verdi.

Gözlerimi kıstım duyduğum yanıtla. "Ülkesine mi döndü? Bu havada? Nasıl?"

Kjell'in başını sıkıntıyla iki yana salladı. Bakışları 'bir de bana sor' diye şikayet ediyormuş gibiydi. "Manyağın teki bu fırtınaya rağmen özel uçakla gelip kızı aldı."

Bu sefer kaşlarım hayretle kalktı. "Manyağın teki? Ve son ona izin verdin?"

"O manyak, kızın sevgilisiydi, Adrian. Nasıl durdurabilirdim ki? Adam zaten Ulya Svalbard'da takılı kaldığı için deliye dönmüş gibiydi."

O adamı anlayabiliyordum. Aynı duyguları Aurora, Australis'te hapisken bizzat yaşamıştım. Bunları söylemek yerine "Ulya'nın sevgilisi mi varmış?" diye sordum.

Kjell de benim gibi Ulya'nın yanımızda üstünü değiştirdiğini hatırlamış olacak ki sırıttı ve "Varmış." dedi. "Tanrılar ona sabır versin."

"Görünüşe göre vermemişler." dedim gülerek. Ardından ciddiyete bürünerek "Anlat." dedim. "Beni neden savaşın ortasında buraya çağırdın? Önemli olsa iyi olur."

"Buraya gelmeden önce saraya uğradım." diye söze başladı Kjell. "İçeri girmeye çalışan kızıl saçlı bir kadınla karşılaştım. Tahmin et kimmiş."

"Kızıl saçlı bir kadın tanımıyorum. Bilmece gibi konuşma, Kjell."

"Ama kızıl saçlı bir kız tanıyorsun." diye ısrar etti.

Tam sinirlenmeye başlıyordum ki kimden bahsettiğini anladım. Tanıdığım kızıl saçlı kız Kiandra'ydı ve o kızıl saçlı kadın da onun annesi olmalıydı; Sunshine Morgan. "Sunshine burada mı? Neden şimdi?"

"Bunu kendisinden duysan daha iyi olur." Kjell kapıdaki muhafıza seslenerek Sunshine'ı içeri almasını söyledi.

Sunshine içeri girip beni gördüğünde kim olduğumu anında anlayıp eğilerek selam verdi. Saçlarının rengi Kiandra'nın saçlarının renginden daha açıktı ama gözleri Kiandra'nın gözleriyle aynı tondaydı. Kiandra'nın büyüdüğünde nasıl bir görüntüye ulaşacağını bu kadında görebiliyordum.

"Size haberlerim var, majesteleri." dedi selamını bitirdiğinde. Gözlerini direkt gözlerime dikmekte bir sakınca görmüyordu, bakışlarını kaçırmıyordu.

Aurora'nın Şarkısı 1-Kutup GecesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin