Bölüm 14
Adrian
Prens Blade ve Prenses Kiandra tam olarak beklediğim gibi değillerdi. Kiandra saf ve masum bir kız çocuğuydu hâlâ. Onun korktuğunu hissediyordum ama tam olarak neyden korktuğunu anlamıyordum. Onunla evlenmemden mi, başka bir krallıkta olmasından mı, yoksa başka bir şeyden mi korkuyordu?
"Odanız burası, prenses." dedim bir kapıyı açarak. "Mari ve Inger size hizmet etmek için atandılar."
Kiandra kızlara doğru başını eğip "Memnun oldum." dedi. Benim beklediğim kendini beğenmiş, şımarık bir prensesti ama Kiandra bunun tam tersiydi. Saf ve masum olmasının yanı sıra ağırbaşlı ve biraz da olgundu. Kiandra ile Aurora'nın birçok ortak noktası olduğuna emindim. Daha farklı bir ortamda, daha farklı yaşam şartlarında tanışmış olsalar arkadaş bile olabilirlerdi.
Kiandra odayı incelerken yüzüme bakmadan "Neden burada olduğumuzu biliyorsunuz, değil mi? Yani asıl nedeni?" diye sordu.
"Sanırım biliyoruz." dedim.
Başını salladıktan sonra başını kaldırıp bana baktı. "Seninle evlenmek istemediğimi de bilmelisin."
"Böyle bir dileğim yok, prenses. Ben sadece Kral'ın emirlerine uyuyorum."
Kaşlarını kaldırdı. "Bir gün kral olacaksın ve evlilik konusunda söz hakkın yok mu?"
Gülümsedim. "Söz hakkım vardı. Ama evlenmek istediğim kişi onaylanmadı."
"Prenses Aurora, değil mi?" diye sordu.
Bunu duyunca şaşırdım. Önceden mi biliyordu? "Nereden biliyorsun?"
"Gün gibi ortada. Prens Blade, oda gösterme bahanesiyle onu mecazi olarak senden çekip aldığında yüzün her şeyi belli etti. Eminim bunu Prens Blade de anlamıştır."
Konuyu değiştirme isteği duyarak "Abinden 'Prens Blade' diye mi bahsediyorsun?" diye sordum.
Bir sehpanın yanlarında karşılıklı duran iki koltuktan birine oturdu. Ben karşısına oturana kadar da sorumu cevaplamadı. "Biz pek yakın değiliz." Biraz duraksayıp dalgın dalgın düşündü. "Sana güvenebilir miyim?"
"Tabii ki." dedim. "Burda konuşulan burada kalır, söz veriyorum."
Başını salladı yine. "Blade'le hiçbir zaman yakın olmadık ama ne zaman önemli birinin karşısına çıksak Blade sanki kardeşine, yani bana çok önem veriyormuş gibi davranır. Sanki çok iyi anlaşıyormuşuz gibi davranır."
"Anlıyorum." dedim. Fakat aslında anlamıyordum çünkü Aurora ve ben hiçbir zaman böyle olmamıştık. Neysek oyduk.
"Neyse!" dedi birden ortadaki hüzünlü havayı dağıtarak. "Senin ve Aurora'nın arasına girme gibi bir planım yok. Ben de senin gibi emirlere uyuyorum. Hatta belki senden bile fazla. Tüm bu 'barış evliliği' fikri Kral Robert ve Prens Blade'e ait."
"Dürüstlüğün için teşekkürler, Kiandra. Elimden geleni yapacağım."
Sinir bozucu olan, Kiandra'nın odası, sarayın prensese ait olan kısmından verilirken Blade'in odası sarayın bana ait olan kısmından verilmişti. Yani Blade'le karşılanmadan kendi daireme bile gidemeyecektim.
Yaklaşırken "Seni bu kadar kıran kim, prenses?" diye bir ses işittim. Sesin sahibinin Blade olduğunu anlaman uzun süremedi.
"Benim için önemli biri." diyen Aurora'nın sesini duydum. Bahsettiği kişinin ben olabileceğimi fark ettim ama yine de emin olamadım.
"İsim vermiyorsun yani. Peki, konu neydi o zaman?"
"Sen." Artık emindim, Aurora benden bahsediyordu; onun için önemli olan da bendim, onu üzen de.
Kısa bir sessizlik oldu. Ardından Blade'in sesi duyuldu. "Bilmeden senin üzülmene mi sebep oldum? Üzgünüm, prenses. Bunun bir daha tekrarlanmayacağına emin olabilirsin. Çünkü sen de benim için önemlisin."
Kapının önünde onları dinlerken daha fazla bu sohbete katlanamayacağımı fark edip odaya daldım. Önce sinirimi gizlemeden Blade'e baktım sonra da Aurora'ya döndüm.
"Adrian?" dedi Aurora soru sorar gibi.
"Aurora?" dedim ben de, 'hâlâ burada ne halt ediyorsun?' anlamına gelen bir tonda söylediğimi umut ederek.
"Blade?" dedi Blade.
Aurora'yla aynı anda dönüp Blade'e, delirdiğinden şüphelenirmişiz gibi baktık. "Ne?" dedi Aurora.
"Kimse benim adımı söylemeyince ben de kendi adımı bari ben söyleyeyim, dedim." dedi aptal aptal sırıtarak.
Ben gözlerimi devirirken Aurora sanki ortada çok komik bir espri varmış gibi güldü. Onun bu ucuz esprisine güldüğü için küplere bindim. Bana kızıp onun esprisine gülmesi sinir bozucuydu.
"Artık odanın yerini öğrendiğine göre Aurora'yı alıyorum." dedim donuk bir sesle.
"Ya Aurora gitmek istemiyorsa?" dedi meydan okurcasına.
Kafamı Aurora'ya çevirip bakışlarımla odadan çıkmasını anlatmaya çalıştım. Bir şey demeyerek tercihi ona bırakmış olsam da inceden bir tehditle odadan çıkmasını istediğimi inkar edemezdim. Aurora mesajı alarak "Benim akşam için hazırlanmam gerekiyordu." deyip kalktı ve alelacele odadan çıktı.
Aurora odadan çıktığında bile hâlâ Blade'le birbirimize meydan okurcasına bakmaya devam ediyorduk.
Sessizliği bozan Blade oldu. "Onu üzen sensin."
Kafamı iki yana salladım. "Hayır, ona üzen senin gelip aramıza girmiş olman."
"Öyle mi?" dedi bilmişçe. "Ona karaya çıkma yasağı koyan ben değilim, Adrian."
"Ben onun iyiliğini düşünüyorum."
"Sen sadece kendini düşünüyorsun. O kendi başının çaresine bakabilecek kadar büyük bir kız."
"Onun hakkında hiçbir şey bilmiyorsun, Blade. Daha geldiğin ilk günden benden daha iyiymişsin gibi davranma. Çünkü değilsin."
Blade ayağa kalkıp karşıma dikildi. "Sözlerine dikkat et. Barışın eşiğindeyiz ve sen hiç yardımcı olmuyorsun."
"Zaten barış içinde olduğumuzu sanıyordum. Bir, hatta iki evliliğe hiç gerek yoktu."
"Bazı şeyleri garanti altına almak iyidir. Yoksa elinden kaçıverirler." İma ettiği şeyin sadece barış olduğunu sanmıyordum.
"Bu bir tehdit mi?" dedim. Sözleri tek bir anlama geliyor olamazdı.
Dudaklarının kenarı yukarı kıvrıldı, soğuk bir tavırla gülümsedi. "Hayır, Adrian, hayır. Bu senin geleceğinin özeti."
Tavrı daha da öfkelenmeme yol açarken burnumdan soluyordum. "Sana tek uyarım; Aurora'dan uzak dur."
Gülümsemesi daha da büyüdü. Blade Australis'ten zerre hoşlanmamıştım. "Artık çok geç. Çünkü burada bulunma amacım bunun tam tersi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aurora'nın Şarkısı 1-Kutup Gecesi
FantasíaAdrian suydu, Nikolai kara. Aurora ise suya çekilen ama karaya özlem duyan bir siren melezi. Savaş yaklaşırken tarihin ilk melezinin ne olduğu hakkında bir bilgisi ve ona yol gösterecek kimsesi yoktu. Ölümcül siren sesi, karadaki insanlar için bir t...