Bölüm 29
Aurora
Ertesi gün, korktuğum şey başıma geldi. Öğlene doğru, Kraliçe Nikita'nın huzuruna çağrıldım. İçeri girer girmez, daha ben selam bile veremeden Kraliçe Nikita "Derslerinde zorluk çıkarıyormuşsun." dedi onaylamayan bir sesle.
Australis'te yalnız olmama rağmen kendimden ödün vermeyerek cesurca bir girişimle "Buraya ders almaya gelmedim, kraliyeti ziyaret etmeye ve Krystof ile tanışmaya geldim." dedim.
Kraliçe Nikita küçümseyen bakışlarını üzerimde gezdirdi. Oğlundan farklı olarak duygularını oldukça belli eden bir kadındı. Kraliçe Nikita'nın ne düşündüğünü veya ne hissettiğini onun yüzüne bakarak anlayabilirdiniz. Ama Kraliçe'nin yüzündeki ifade etrafında ben varken genellikle sinirli, öfkeli, nefret dolu, küçümser veya soğuk olurdu. Beni sevmek zorunda değildi; ben de onu sevmiyordum zaten ama en azından birbirimize saygı gösterebilirdik. Benim tüm çabalarıma rağmen inatla beni küçümsemesi sonucu artık ben de ona olan saygımı elden bırakmıştım. Beni böylesine haksızca eleştirip küçümsemesinden nefret ediyordum. Bayan Athena'nın kimden güç olarak bir prensese karşı böyle bir davranış sergilediği aşikârdı.
"Krystof ile çoktan tanıştın ve Kraliyet'i de yeterince gezdiğini düşünüyorum. Ders almaman için hiçbir neden göremiyorum."
"Evliliğe daha vakit var ve ziyaret sürem çoktan doldu."
"Ama hala buradasın, öyleyse günlerini boşa geçirmemelisin, değil mi?"
"Belki de daha saygılı bir eğitmen bulmalısınız." dedim, daha kendinden emin durmaya çalışarak.
"Bayan Athena'nın saygısız olduğunu mu söylüyorsun?" dedi küçümsercesine gülerken.
"Evet, öyle olduğunu söylüyorum."
"Peki, sen çok mu saygılısın, Aurora? Daha Australis'in resmi gelini bile değilsin ama şimdiden kalmış Australis'in kraliçesi olacağını söylüyorsun!" Kraliçe Nikita'nın sesi her kelimede daha da yükselmiş ve ortaya kulak tırmalayıcı bir ses çıkmıştı. Yüzümü buruşturmadan edemedim.
Kraliçe derin bir nefes alıp çirkefliğini toparlamaya çalıştı ve bir hanımefendi gibi davranmaya özen göstererek ellerini kucağında birleştirdi. Bıyık altından gülümsedim, demek ki Kraliçe Nikita övündüğü gibi bir hanımefendi değildi. Bir insanın kökeni veya ailesi onun kim olduğunu belirlemezdi. Bir insanın kim olduğunu kendisi belirlerdi. Kraliçe Nikita, soylu bir aileden gelen bir Güneyli olabilirdi ama bir birey olarak bakıldığında kıskanç ve çirkef bir kadındı. Yine de böyle birini küçümsememek gerekirdi. Dünya adaletsiz bir yerdi; güç, her zaman adaletli kişilerin elinde olmuyordu.
"Pardon ama halkıma ve bana hakaret edilirken nasıl davranmamı bekliyordunuz? Halkımın aşağılanmasına ve sırf melez olduğum içim küçümsenmeme razı mı olsaydım? İstediğiniz böyle sinik bir gelin mi? Eğer kukla gibi oynatabileceğiniz sinik bir gelin istiyorsanız, üzgünüm ama yanlış kişiyi seçtiniz." Konuşurken bir kez bile takılmamış, bir kez bile kendimi kaybetmemiş ve bir kez bile korku belirtisi göstermemiştim. Sanırım Kraliçe Nikita'yı daha da öfkelendiren şey buydu. Ben onun gibi kendimi kaybetmek yerine sakince konuşabilmiştim, ondan korkmamıştım ve sözlerimde tereddüt etmemiştim. Ben Kraliçe Nikita'nın parmağında oynatabileceği bir gelin değildim.
Kraliçe Nikita bir hışımla ayağa kalkıp karşımda dikildi. Soğuk bir nefretle "Kiminle konuştuğuna dikkat et." dedi.
"Merak ediyorum," dedim, "benden asıl nefret etme sebebiniz Kral Robert'ın hala annemi seviyor olması mı yoksa Kral Robert'ın hala sevdiği kadının kızının oğlunuzla evlenecek olması mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aurora'nın Şarkısı 1-Kutup Gecesi
FantasiAdrian suydu, Nikolai kara. Aurora ise suya çekilen ama karaya özlem duyan bir siren melezi. Savaş yaklaşırken tarihin ilk melezinin ne olduğu hakkında bir bilgisi ve ona yol gösterecek kimsesi yoktu. Ölümcül siren sesi, karadaki insanlar için bir t...