15. Bölüm

14.2K 1.1K 39
                                    

Bölüm 15

Aurora


"Aurora?"

"Gel, Elisa." dedim, hala aynanın karşısında dalgın dalgın kendime bakarken.

"Sonunda Prens Adrian'ın diktirdiği elbiseyi giymeye karar verdiniz demek." dedi Elisa yanımda durup aynı benim gibi bana aynadan bakarak.

Ellerimi elbisenin kıvrımlarında gezdirirken dalgın bir sesle "Güzel bir elbise olduğunu inkar edemem. Adrian'ın zevki paha biçilemez, neyi seveceğimi de çok iyi biliyor." dedim. Sonra birden, şüphe çekecek kadar ani bir ruh hali değişimiyle "Ee, neler oluyor?" diye sordum meraklı bir tavırla.

Elisa'yı da kendimle birlikte yatağa doğru sürükleyip yatağın kenarına oturttuğumda Elisa omuz silkip anlatmaya başladı. "Mari, Prenses Kiandra'ya hizmet etmek için atanmış, yani onu bir süre pek sık görmeyeceğim ki bu da iyi bir şey. Bu arada kızlar konuşurken duydum; Prens Adrian, Prenses Kiandra'yla iyi anlaşmış gibi görünüyormuş ve biraz sohbet etmişler."

Kaşlarımı kaldırarak "Adrian, Kiandra'yla vakit mi geçirmiş?" diye sordum. İtiraf etmeliyim ki kıskanmıştım. Adrian'la şu an aram kötü olabilirdi, Nikolai aklımı karıştırıyor olabilirdi, Adrian'la ilişkimiz sallantıda olabilirdi; ama aramızda yaşanmış onca şey varken onu kıskanmamam imkansız olurdu.

Elisa kafasıyla onayladı. "Onunla bu konuda konuşacak mısınız? En azından ne konuştuklarını öğrenmek için?"

"Hayır, Adrian anlatmak isterse dinlerim ama anlatmak istemezse de sormayacağım. Her şeyi zamana bırakacağım çünkü bu sefer benim bile yapabileceğim bir şey yok. Her şey dayıma bağlı."

"Sizin de Prens Blade'le vakit geçirdiğinizi duydum?" diye çekinerek sordu Elisa.

"Saray her şeyi konuşuyor, ha?" dedim gülerek.

"Biliyorsunuz, pek fazla heyecan olmuyor; olduğunda da dedikodusu günlerce sürüyor." diye yanıtladı gülerek.

"Blade'le vakit geçirdik denilemez. Ona odasını gösterdim, biraz lafladık. Çoğunlukla beni üzenin kim olduğunu sordu ve karaya çıkma meselesi hakkında konuştuk. Bana onun krallığında karaya çıkma yasağının bu kadar katı olmadığını anlattı. Ve bir de şey..." Birden sustum. Bu, bu kadar önemli bir şey miydi ki?

"Ney?" diye üsteledi Elisa.

"Bana hayatımda ondan başka erkeklerin de olduğunu görmenin üzücü olduğunu söyledi. Ne demek istediğinden emin değilim ama yakında anlayacağımı söyledi. Sence barış evliliğini mi kastediyordu?"

Elisa bir şey diyecekmiş gibi ağzını açıp kapattı. Sonra kararsızca konuştu: "Bu... sanki kalbi kırılan aşık bir adamın sözleri gibi geliyor kulağa."

"Saçmalama, Elisa! Blade beni tanımıyor bile. Daha önce hiç karşılaşmadık da. Beni sevmesinin imkanı yok."

Elisa tekrar omuz silkti. "Sadece söylüyorum."

Kapının çalınmasıyla ikimiz de o tarafa döndük. Gelen Afrodit'ti. Hayır, Afrodit değildi elbette. İlk tanrıları görmek özellikle bir siren için az rastlanır bir şeydi, hatta çoğunlukla imkansızdı. Krallık Kuzey Kutbu'nda kurulduğunda sirenler yeni bir başlangıç yapmak için isimlerini bölgedeki ülkelerde yaşayan insanların isimleriyle değiştirmişler ve çocuklarına da bölgedeki ülkelere ait isimleri vermeye başlamışlardı ama hala Yunan isimleri kullanan aileler de mevcuttu. Norveç ortaya çıkıp da huzur ülkesi haline gelince biz de öyle olmayı amaçlayarak en sonki nesillere Norveçli isimleri vermeye başlamıştık. Fakat sirenler hiçbir zaman huzur içinde yaşayamamıştı ve şu an bile baktığımda Borealis'in tamamen huzurlu bir yer olduğunu söylemezdim. Düşünmeden duramıyordum; acaba Australis'te işler nasıl yürüyordu?

Aurora'nın Şarkısı 1-Kutup GecesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin