12. Bölüm

13.3K 1.2K 101
                                    

Bölüm 12

Nikolai


Aurora'nın biraz gergin, biraz da rahatsız olduğunu seziyordum, sanki burda olduğu için bir yanı suçluluk duyuyordu. En azından arkadaş olmayı kabul etmesine rağmen burada bizimleyken diken üstünde oturuyor gibiydi. Açılan kapıdan iki adamla bir kız girdiğinde Aurora'nın apar topar kalkıp diğerlerine liderlik eden adama "Adrian?" diye endişe ve korku karışımı bir sesle seslenmesine bakılırsa rahatsızlığının nedeni buydu. Gelenlerin kim olduğunu bilmiyordum ama Aurora'nın onları çok iyi tanıdığı kesindi.

Ben ne olduğunu anlamamış bir şekilde aval aval bakarken Adrian denen adam Aurora'ya değil de sinirli bir şekilde bana bakıyordu. Tanımadığım birinin bana bu denli bir nefretle bakmasını anlamasam da bu başıma ilk kez gelmiyordu.

Aurora "Elisa?" dedi kıza doğru. "Siz..?"

Adrian sonunda gözlerini benden çekerek Aurora'ya döndü. "Artık her tartışmamızda kaçıp gidecek misin, Aurora?" diye sordu ürpertici derecede bir sakinlikle.

"Ve sen de artık bir özür bile dilemeyecek misin, Adrian?" dedi Aurora inatçı bir şekilde.

"Neler oluyor?" dedim ayağa kalkıp Aurora'nın yanına geçerken. "Kaçtığın şey bir tartışma mıydı, Aurora? Saraydaki karışıklık bu muydu?"

Adrian bakışlarını tekrar bana çevirip beni aşağılar gibi süzdü. "Demek Nikolai Schei sensin. Aurora'nın kendi hayatını tehlikeye atarak uğruna insan öldürdüğü insan."

"Evet." dedim, bununla övünmem gerektiğini kavrayarak. "Aurora'nın kurtardığı insan benim. Sen kimsin?"

"Adrian Borealis. Borealis Krallığı'nın Prensi." Bunu kibirden arınmış düz ve normal bir sesle söylemişti ki bu kibirle söylemesinden daha beterdi, daha korkutucuydu ve daha saygındı.

Aurora'ya bakıp şu anki durumu anlamaya çalıştım. Aurora'nın bir prensle ne işi olurdu ki? Sarayla bağlantısı tam olarak neydi? Aurora gözlerini kaçırdığında mideme yumruk yemiş kadar oldum. Benden bir şey saklıyordu ve sakladığı şey kesinlikle Adrian Borealis ile ilgiliydi.

Cevabından korkmama rağmen "Aranızdaki bağ nedir?" diye sordum.

Adrian tam cevap verecekken Aurora araya girip aceleci bir tavırla "Kuzenim." dedi tartışmaya yer vermeyen bir sesle. "Sadece kuzenim. Öyle değil mi, Adrian?"

Ona güvenip tek bağın bu olduğuna inanmak istiyordum fakat sözlerindeki ima ve ikisi arasındaki inat yüklü bakışlar ona inanmamı güçleştiriyor ve beni endişelendiriyordu. "Bu seni prenses mi yapıyor?"

"Evet." dedi Aurora yine gözlerini kaçırarak. "Bahsetmediğim için üzgünüm."

Gözlerini kaçırmasının ve aralarındaki inatlaşmanın bu olabileceğini düşünüp lafın gelişi "Önemli değil, canım." deyiverdim.

Ama bu laf bile Adrian'ın canını sıkmış gibi görünüyordu. "Canım mı?" dedi Adrian yüzünü buruşturarak. "Ah, ona söylemedin, değil mi Aurora? Ona neden tartıştığımızı anlatmadın."

"Adrian, kararlarıma karışmayı keser misin?" diye çıkıştı Aurora.

"Bir dakika, bir dakika!" dedim araya girerek. Benden saklanan şeyleri öğrenmenin zamanı gelmişti artık, kendimi yeterince aptal gibi hissetmiştim. "Bana anlatmadığı neymiş?"

"Bunu ondan duymanı istemiyorum, lütfen." dedi Aurora kafasını iki yana sallayarak.

"Madem bu kadar ısrar ediyorsun." dedi Adrian, Aurora'yı duymazdan gelerek ve sonra da bir koltuğa geçip oturdu. "Aurora'yla sadece kuzen değiliz, sevgiliyiz. Aurora resmî olmasa da nişanlım sayılır. Australis Krallığı krallıkların arasındaki barışı emniyete almak için ziyarete geliyor. Prens Blade, Aurora'yla evlenmek istiyor ve benim de Prenses Kiandra'yla evlenmem bekleniyor. Bu sabah Aurora'yla biraz tartıştık çünkü ben evlenemeyeceğimizden korktuğum için Aurora'yı bu konuda uyardım, Aurora'ysa böyle bir şeyin söz konusu bile olmadığını ve kendime gelmemi söyledi. Kısaca ben bir an bile evlenemeyeceğimizi düşündüğüm için bana kızıp sarayı terk etti."

Aurora'nın Şarkısı 1-Kutup GecesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin