26. Bölüm

10.5K 821 82
                                    

Multimedya: Nik ve Aurora

Bonus multimedya: http://25.media.tumblr.com/a9edc93106e47ba454b7b51f2ef4ad06/tumblr_msgib9zV6o1s9jtduo1_250.gif (Ups, yazıların kopyalanmadığını unutmuşum. Bunu yoruma da bırakıyorum o halde ^^)


Bölüm 26

Aurora


Telefonun açılmasını beklerken sabırsızca yerimde kıpırdanıyor, gözlerimi bir yerde sabit tutamıyordum. Adrian'a ulaşmam lazımdı ve bunun hemen olması lazımdı.

Borealis'e ulaşabilmek için arayabileceğim tek numara Fener'in numarasıydı. Fener'i arayan çok fazla kişi olmazdı ama yine de bir telefon bulundururlardı. Fener'in numarasını bilen fazla kişi de yoktu haliyle.

En sonunda telefon bir "Alo?" ile açıldı.

Direkt konuya girerek hızlıca "Adrian'la görüşmem lazım." dedim.

Karşıda bir sessizlik oldu. "Kimden bahsettiğinizi bilmiyorum."

"Prens Adrian Borealis." dedim sabırla.

"Burada öyle biri yok." dedi karşıdaki ses.

İlk önce ciddi olduğunu düşündüm ve bir an için yanlış numarayı aradığımı sandım. Ama sonra bunun imkansız olduğunun farkına vardım. Ezbere bildiğim tek numara Fener'in numarasıydı, yanlış yapmış olamazdım. "Oranın Fener olduğunu ve istediğiniz takdirde Adrian'a ulaşabileceğinizi biliyorum."

Karşıdan bir yutkunma sesi işittim. Medya Merkezi'ni 'Fener' adıyla anan insanlar sadece saray halkıydı. "Kimsiniz?"

"Adım Aurora Borealis. Borealis Krallığı'nın Prensesi. Şimdi, hemen, Adrian'a ulaşıp ona, onu acil olarak telefona beklediğimi söyle." dedim sinirle ve tane tane. Rica etmeden, emrederek.

"Prenses?" dedi karşıdaki ses telaşla. "Siz olduğunuzu bilmiyordum, davranışım için özür dilerim. Kuralları biliyorsunuz, gizliliği biliyorsunuz."

"Özrün kabul edildi. Şimdi dediğimi yap."

Adrian'ın telefona gelmesini beklerken sabırsızca kıpırdanmaya ve odayı incelemeye devam ettim. Şu an için düşünebildiğim tek şey Adrian'a Australis'in cinayetleri bildiği haberini ulaştırabilmekti.

Ama bir an için, odayı incelerken gözlerim ona kaydı: Nikolai'a. Bunca zaman beni izliyor olmalıydı, gözlerimiz birleşti ve bana gözleri küçülene kadar gülümsedi. Ben de ona hafifçe gülümsedim. Nik'in gözlerinde saklamaya çalıştığı bir hüzün vardı. O an kendimi kötü ve suçlu hissettim. Onu içine soktuğum durumun ne kadar berbat olduğu yüzüme tokat gibi iniverdi. Gülümsemem yavaşça söndü ve gözlerimi yere indirdim.

Adrian telefona gelene kadar bir daha Nik'in gözlerine bakamadım. Aradan ne kadar süre geçtiğini bilmiyordum ama Adrian telefona cevap vererek sessizliği bozduğunda bir süre için ortamın ne kadar sessiz olduğunu yeni fark etmiştim.

"Aurora?" dedi Adrian, endişeli bir sesle. "İyisin ya?"

"İyiyim, Adrian." dedim hafifçe gülümseyerek. Adrian ile ilk kez telefonda konuştuğumu fark ettim. Adrian'ın sesini duymak iyi gelmişti. "Merak etme."

"İyi miyiz, peki?" diye sordu. Anlaşılan bana olan kızgınlığı geçmişti, o zaten bana kızgın kalamazdı ki.

"İyiyiz, tabii ki."

Adrian, rahatlamış gibi iç çekti. "Bunu duyduğuma sevindim. Seni öyle gönderdiğim için kendime kızıp duruyordum. İçim hiç rahat değildi."

Aurora'nın Şarkısı 1-Kutup GecesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin