Bu sefer çok bekletmemeye çalıştım, umarım becermişimdir :D Umarım bölümü beğenirsiniz, yorumlarınızı her zamanki gibi dört gözle bekliyorum.
Bu arada unutmadan söyleyeyim; liseden tarih öğretmenim burada erdemirkol kullanıcı adıyla hikaye yazıyor, hikayesinin adı "Terörist", okumanızı tavsiye ederim ^^
İyi okumalar ve sevgiler ^-^
Bölüm şarkısı: Agnes Obel - The Curse
Bölüm 46
Aurora
İçimde bir melodi vardı. Neredeyse duyabiliyordum, hissedebiliyordum, sanki elimi uzatsam ona dokunabilecekmişim gibiydi. Derinlerde bir yerdeydi bu melodi ama sürüne sürüne gelen bir yılan gibi yüzeye ulaşmaya çalışıyordu.
Bu melodinin, bu müziğin birdenbire nereden çıktığı konusunda hiçbir fikrim yoktu. Kafamın içindeki bu müzik daha önce duyduğum bir ezgi değildi, bu yepyeni bir şeydi, güçlü bir şeydi ama aynı zamanda da yumuşak ve keskin hatları olan bir müzikti. Öylesine karmaşık, öylesine büyüleyici, öylesine uyumlu...
Hissediyordum, açığa çıkarılmaya ihtiyacı vardı. Kafamın içindeki bu müzik parmaklarımdan dökülmeli ve hayat bulmalıydı. Onun duyulmaya ihtiyacı vardı, birileri onu dinlemeliydi.
Neden aniden kafamın içinde böyle bir müzik vuku bulmuştu? Bir nedeni olmalıydı. Bir amacı olmalıydı. En sonunda dün geçmişimi tüm ayrıntılarıyla birine anlattığım için mi gelmişti bu müzik bana? Yoksa sonunda sulara ait olduğumu ve dolaylı yoldan da melez de olsam siren olduğumu kabul ettiğim için mi doğmuştu bu müzik içime?
Ev çok sessizdi ve bu sessizlik içimdeki müziği daha da ortaya çıkarıyordu. Nikolai olanlarda bir suçum olmadığını söylemişti ama hala şaşkınlığı üzerindeydi. Dünden beri benimle tek tük konuşmuştu ve bu konuşmalar kısa cümlelerden ibaretti. Sanırım, Nikolai, sonunda ne kadar tehlikeli olabileceğimin gerçekliğini kabullenmişti. Bilemiyordum, gerçekten şu sıralar aklım o kadar karışıktı ki kimsenin gerçekte ne düşündüğünü anlayamıyordum. Belki de Nikolai, sadece söylediklerimi sindirmeye çalışıyordu. Ailesini öldürdüğünü itiraf eden bir kıza, hemen ertesi günü hiçbir şey olmamış gibi davranamazdı sonuçta. Kız bunları bilmeden yapmış olsa bile şoku atlatıp eskisi gibi olmak kolay olmazdı.
Geçici odamdan çıkıp Schei evindeki daha önce hiç girmediğim odalardan birine girdim. Kapısı her zaman kapalı olan bir odaydı ama sanki o odaya girmem gerekiyormuş gibi hissetmiştim.
Oda, antika eşyalarla dekore edilmiş bir çalışma odasıydı. Muhtemelen Nik'in babasına aitti. Ahşap tüm odaya hakimdi neredeyse ve cila kokusu baymıyordu, aksine hoş geliyordu. Odanın ortasına doğru yürüdüm ve etrafıma bakındım.
Sol duvarda kitaplıkla diğer duvarın arasına yerleştirmiş eski bir kuyruksuz piyano duruyordu. Soluğumu bırakıverdim piyanoya bakarken. Demek ki beni bu odaya çeken buydu. İçimdeki müziği cisimlendirebilecek bir müzik aletinin varlığı...
Piyanoya doğru yürüdüm. Bir rüyanın içinde gibiydim ya da bir büyüye kapılmış gibiydim. Piyanonun önüne oturup piyanonun kapağını kaldırdım. Siyah ve beyaz tuşlar önümde uzanıyordu. Beyaz tuşların mat rengi ve siyah tuşların parlaklığı muhteşem bir uyum içindeydi. Tuşlar adeta dokunulmak için yalvarıyordu. Gözlerimi onlardan alamıyordum, öylesine nefes kesiciydiler ki.
Piyanonun sihrine kulak verip tuşlara doğru uzandım, parmaklarımı tuşlara basmadan tuşların üzerinde gezdirdim. Aniden, sanki uzun süredir nefesimi tutuyormuşum da şimdi tekrar nefes almaya başlamışım gibi derin bir nefes aldım ama bu nefesi bilerek almamıştım, bu bir refleks gibi gerçekleşmişti. İçimdeki müziği daha fazla hissetmeye başladım o anda. Müzik dışarı akmak için bir araç bulduğunda daha da kuvvetlenmişti sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aurora'nın Şarkısı 1-Kutup Gecesi
FantasyAdrian suydu, Nikolai kara. Aurora ise suya çekilen ama karaya özlem duyan bir siren melezi. Savaş yaklaşırken tarihin ilk melezinin ne olduğu hakkında bir bilgisi ve ona yol gösterecek kimsesi yoktu. Ölümcül siren sesi, karadaki insanlar için bir t...