Multimedia: Nikolai *-*
Bölüm 21
Nikolai
Ocak ayındaydık. Hammerfest'e güneş doğmasına daha bir ay vardı ama o sırada biz Hammerfest'te değildik.
Boone'nın uçaktan iner inmez söylediği ilk söz "Oha, güneşi gördüm!" olmuştu. Boone'nın arkasından merdivenlerden inerken Nina ile bakıştık ve kafalarımızı iki yana salladık. Not alındı: Boone'ya bir daha Türk filmi izletmek yok.
Boone ve Nina'yla birlikte ayda bir kez ya da aklımıza estikçe 'Yabancı Film Gecesi' düzenlerdik. Biz 'Yabancı film izliyoruz." deyip de sadece Amerikan filmleri izleyen o tiplerden değildik. Türk filmi de izlerdik, Hint filmi de, Kore filmi de, Fransız filmi de. Sanırım film izlemeyi sevdiğimiz oldukça belliydi. Lakin Güneşi Gördüm adlı Türk filmini izlediğimizden beri Boone, filmin adıyla ilgili espriler yapıp duruyordu.
Bavullarımızla birlikte havaalanından sonunda çıkabildiğimizde, taksiye binmeden önce gözlerimi kapatıp şöyle bir havayı kokladım. İki güneşsiz aydan sonra güneşi cildimde hissetmek harikaydı. Sanki bunca zamandır buz tutmuş bir şekilde yaşamışım da şu an çözülüyor ve hayata dönüyormuşum gibiydi. Gülümsedim ve taksiye bindim.
Avustralya ile yenilenmiş gibiydim. Depresif ruh halimden biraz uzaklaşmış, kısa bir süreliğine Hannibal katilini ve Aurora'yı unutmuştum. Ta ki şu ana kadar. Birdenbire onu hatırlamamla yüzüm düştü.
Nina gözlerini kısarak bana bakıyordu. "Sadece birkaç günlüğüne olsun düşünme, Nik. Buraya bunun için geldik. Geri döndüğün zaman her şey aynı şekilde yerli yerinde olacak."
"Benim korktuğum da bu." dedim. Geri döndüğümüz zaman her şeyi aynı bulacağımdan korkuyordum. Hala güneşin doğmamış olması sürpriz olmayacaktı. Ama hala cinayetler çözülmemiş ve Aurora 'sadece arkadaşız'a diretir olursa ne yapardım, bilmiyordum.
"Bizim hatırımıza, Nik." diye Nina'ya katıldı Boone.
Kafamı sallayıp kabul ettim. Doğru, bunun için buradaydık. Depresif ruh hallerimizden arınıp kendimize gelmemiz için.
Nina ve Boone gülümseyip ellerini kaldırarak çak yaptılar. Ben de onlara katılarak güldüm.
Aurora
Melbourne Havaalanı'ndan tam çıkacakken gözüme televizyondaki haber takıldı. Televizyonun sesi kapalı olduğu için ne dediklerini duyamıyordum ama ekran görüntüsü ve yazılar yeterince yardımcı oluyordu.
Blade'e "Dur." dedim. "Haberi izlemek istiyorum."
Blade kısa bir süre bana bakıp gözlerini ekrana çevirdi. "Yine mi cinayet haberi?" dedi Blade iç çekerek.
Şaşkınca ona baktım. "O kadar çok mu oluyor?"
Blade üzgünce gülümsedi. "Karaya hoş geldin."
Gözlerimi tekrar ekrana çevirdim. Bu cinayet farklıydı bana kalırsa. Blade bir görevliden televizyonun sesini açmasını rica etti, üstüne bir de rüşvet verdi.
"Bu sabah saatlerinde Torquay'ın sahil kesiminde dehşet verici bir olayla karşı karşıya gelindi. Dün gece evden kaçtığı bildirilen Mary Ann Nichols'ın cesedi bu sabah kısmen bulundu. Cesedin eksik parçaları bulunamadı. Cinayet şeklinin yakın bir zamanda Norveç'te işlenen evsiz cinayetlerine benzediği tespit edildi; lakin iki olayın bağlantılı olup olmadığı muamma. Cesedin bazı kısımlarının eksik olması ve kurbanın isminin Karındeşen Jack'in kurbanlarından birinin ismiyle aynı olması nedeniyle halk katile 'Karındeşen Jack Katili' adını taktı. Yetkililer katil tutuklanana kadar özellikle geç saatlerde yalnız başınıza dolaşmamanızı tembihliyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aurora'nın Şarkısı 1-Kutup Gecesi
FantasyAdrian suydu, Nikolai kara. Aurora ise suya çekilen ama karaya özlem duyan bir siren melezi. Savaş yaklaşırken tarihin ilk melezinin ne olduğu hakkında bir bilgisi ve ona yol gösterecek kimsesi yoktu. Ölümcül siren sesi, karadaki insanlar için bir t...