Bölüm 37
Aurora
Fırtına en sonunda Hammerfest'i de vurduğundan Hammerfest'e çıktığımızda yollarda kimse yoktu. Herkes ya evinde kalmayı tercih etmiş ya da evlerine dönmüştü. Fırtınaya evlerinden uzakta yakalananlar çareyi kafelere sığınmakta bulmuştu. Önümüzde koşturan sırılsıklam olmuş bir adam aceleyle No. 19 adlı kafeye girdiğinde yeni pişmiş, sıcacık kekin kokusu içeriden dışarı taştı. Kafenin kalabalık olduğunu bir an için görebilmiştim ama dışarıdan hiçbir şey görünmüyordu. Yağmur dükkanların ve evlerin camlarını dövdüğünden ne içeriden dışarıyı ne de dışarıdan içeriyi görmek mümkündü. Yine de yollarda insan olmadığı ve camlardan kimsenin bizi gözetleyemeyeceği için bu durumdan memnundum. Çünkü bu fırtınanın içinde, bu kıyafetlerle yürüyen üç kişi normal karşılanmazdı. Üstelik Adrian'ın belden yukarısı çıplaktı, bir sirenden başka kim fırtınanın ortasında böyle dolaşırdı ki? Ayrıca bencilce bir düşünceyle başka kimsenin Adrian'ı bu şekilde görmesini istemiyordum.
"Hammerfest'te ne işimiz var?" diye sordum, hâlâ etrafa bakınırken.
"Seni saraydan ve sulardan uzak tutmamız gerektiğini söylemiştim." dedi Adrian omzunun üzerinden bana bakarak.
"Hammerfest sulardan uzak gibi mi görünüyor sana?"
"Hayır ama güvenebildiğim tek insan burada."
Adrian'a gözlerimi kısarak baktım. Adrian bir insana mı güveniyordu? Ne zamandan beri? "Australis'in saraydan sonra beni arayacağı ilk yer burası olacaktır."
"Australis yaşadığını bilmiyor."
Tamamen doğruydu bu. Birçok kişi için şu an bir ölüydüm.
Kendimizi Adrian'ın liderliğinde Schei ailesinin kapısında bulduğumuzda Elisa'yla bakıştık. Adrian'ın güvendiği tek insan ne zaman Nikolai olmuştu?
"Beni Nikolai'a mı emanet ediyorsun?" diye sordum, Adrian zile basarken.
"Nikolai'la rakip olabiliriz ama benden sonra koşulsuz şartsız seni korumayı görev edinecek biri varsa o da Nikolai'dır. Sana değer veriyor, bunu göz ardı edemem." Adrian'ın gözlerindeki ifadeyi çözemiyordum ama beni buraya bırakmak istemiyor gibiydi, sadece buna mecbur kalmıştı.
Adrian'ın sözlerinden sonra kapı Nikolina tarafından açıldı. Karşısındaki yarı çıplak Adrian'a şaşkın şaşkın baktıktan sonra, "Ah Tanrım, bu halin Constantine halinden daha iyi." dedi.
Sahte bir öksürükle Nina'nın bakışlarını üzerime çekmeyi başardığımda bu sefer de "Aurora! Dönmüşsün!" diye bağırdı Nina.
"İşte buradayım." dedim, kanıt sunar gibi kollarımı iki yana açıp kendimi gösterirken.
Nina kapıdan çekilip geçmemiz için yer açtığında sırayla hepimiz içeri girdik.
Muhtemelen zili ve Nina'nın bağrışını duymuş olan Nikolai ile Boone bir anda holde belirdiler. Nikolai önümde dikilen Adrian'dan dolayı beni görmeden önce onu gördü. "Tişörtün nerede senin?"
"Sırılsıklam olmuş bir kıza verdim ki hasta olmasın." diye açıkladı Adrian. "Sana birini getirdim." diye ekleyip yana doğru çekildi.
Adrian yana çekildiğinde Nikolai'la göz göze geldim ve gülümsedim. Onu da özlemiştim ama nedense Adrian'ı özlediğim kadar yoğun olmadığını hissettim. Uzun süreli ve kendi başımıza kaldığımız ayrılıklar, duygularımızı daha iyi anlamamıza yardımcı mı olurdu?
Nikolai'ın yüzündeki değişim ise daha farklıydı. İlk önce şaşırdı, sonra heyecanlanıp sevindi. "Australis'in elinden kurtulmuşsun." dedi fısıldar gibi. Ardından, Adrian burada olduğu için midir bilmem çekinerek sarıldı bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aurora'nın Şarkısı 1-Kutup Gecesi
FantasiaAdrian suydu, Nikolai kara. Aurora ise suya çekilen ama karaya özlem duyan bir siren melezi. Savaş yaklaşırken tarihin ilk melezinin ne olduğu hakkında bir bilgisi ve ona yol gösterecek kimsesi yoktu. Ölümcül siren sesi, karadaki insanlar için bir t...