Shizuo kanepesinde otururken düşünerek daha fazla bir yere varamayacağına karar verdi ve işine geç kalmamak için yerinden kalktı. Duştan çıktıktan sonra odasına gidip giyindi, son olarak papyonunu da taktıktan sonra dışarı çıkmaya hazırdı.
Kapıya açtığında bilmem kaçıncı şokunu yaşadı güne başladığından beri. İzaya iki büklüm olmuş vaziyette kapının önünde baygın bir şekilde yatıyordu. Ayağının ucuyla hafifçe kolunu dürttü.
"Evimin önünde ne işin var lanet herif?" Üstelik herkes senin ortadan kaybolduğunu düşünürken... İzaya'dan ses gelmeyince bir daha seslendi.
"İii-zaa-yaa-kun!" Sesini çok yükseltmese de onu uyandırabilecek yükseklikteydi fakat İzaya yine tepki vermemişti. Sinir kat sayısı yükselmeye başlayan Shizuo fazla düşünmeden yerdeki bedeni kucakladı ve içeri geri girerek ayağının arkasıyla kapıyı ittirdi. Çarpan kapıdan yüksek bir ses çıkarken Shizuo İzaya'yı kendi yatağına yatırmıştı.
Son defa şansını denemek ister gibi yine eliyle onu dürttü, tepki alamayınca telefonunu çıkararak Shinra'yı aradı ve ona evine gelmesini söyleyerek telefonu kapattı. Ardından tekrar İzaya'ya döndü ve yüzünü daha detaylı bir şekilde süzmeye başladı.
"Bu sefer nasıl bir oyun peşindesin acaba pire? Tüm gün bana bunu düşündürtmek zorunda mısın? Sabahtan beri keyfimi kaçırmaktan başka bir bok yapmıyorsun."
Siyah saçları alnına düşmüştü, teni hem çok solgun hem de bir o kadar pürüzsüzdü. Sanki porselen gibi duruyordu. Shizuo ne yaptığının farkında olmadan parmaklarının tersiyle İzaya'nın yanağını okşadı. Ardından ne yaptığının bilincine vardığında ateşe dokunmuş gibi elini çekti ve kaçarcasına odanın en uzak köşesine sindi.
İzaya'yı son gördüğünden bu yana daha huzurlu görünüyordu ama bu uyuduğu içindi büyük ihtimalle. O kadar savunmasız ve masum görünüyordu ki Shizuo aklına sızan düşünceleri uzaklaştırmakta zorlanıyordu.
Hem sinirli hem endişeliydi. Resmen allak bullak hissediyordu. En çok nefret ettiği adamı gördüğünde hissetmesi gereken şeyleri hissetmeliydi aksine onu düşünmemeliydi bu denli ve merak etmemeliydi hastaneden kaçmış bir hasta gibi. Dün İzaya'nın neden üzgün olduğunu, ya da sabahtan beri nereye kaybolduğu önemli olmamalıydı mesela onun için. Şu an da baygın olduğu için endişe etmemeliydi bu kadar, ya da rüyalarına neden girdiğini merak etmemeliydi mesela. Baygın halde yatarken kirpikleri titreştiğinde onu sevimli bulmamalıydı. Lanet olsun! Lanet olsun! Bu işten nasıl sıyrılacaktı... Bir an önce uyanıp defolup gitsin istiyordu. Kendi hayatına onu azıcık bile düşünmeden devam etmek istiyordu artık.
Elleriyle yüzünü kapatmış başını sağa sola sallarken kapının zilini duydu. Vakit kaybetmeden kapıyı açtığında Shinra ve Celty karşısında duruyordu. Onları içeri aldı ve odasına yönlendirdi.
"Yarım saat kadar önce kapımın önünde baygın halde buldum." dedi Shinra'ya. Yüzünü ve sesini ifadesiz tutmaya çalışmıştı. Shinra, Shizuo'yu dinlerken tek kaşı şaşkınlıkla havaya kalktı. İzaya'nın baş ucuna gitti ve onu muayene edeceğini söyleyerek diğerlerinin odadan çıkmasını istedi.
Shizuo derin bir nefes alarak Celty'le birlikte odadan çıkmıştı. Pencereye doğru giderek yoldan gelip geçen insanlara bakıyordu ama aklı içeride, Shinra ve İzaya'daydı. Celty yanına gelerek bir şeyler yazıp gösterdi.
"Endişeli görünüyorsun Shizuo." Celty tepki vermeden sadece karşısında durmuş Shizuo'ya bakıyordu. Eğer yüzünü gösterebilme şansı olsaydı şu an ona anlayışlı gözlerle baktığını fark ettirebilirdi. Shizuo tekrar iç çekerken bir elini saçlarına götürerek, saçlarını karıştırdı. Cebinden çıkardığı sigara paketinden bir sigara çıkararak dudaklarına götürdü ve çakmakla yaktıktan sonra Celty'e döndü.
"Bilmiyorum Celty, şu anda ne hissetmem gerektiğini bende bilmiyorum. Onu gördüğümde aşırı sinirleniyorum, yaptığı şeyler gözümün önünden geçiyor bazen. Çoğunun üstünden oldukça zamanda geçti halbuki." sözlerine kısa bir ara verirken, sigarasından derin bir nefes almayı da ihmal etmemişti.
"Adlandıramadığım duygular var içimde, onu gördüğüm her seferde boğazım düğümleniyor ve ben bu histen nefret ediyorum, kalbime ağırlık çöküyormuş gibi hissediyorum, ondan da nefret ediyorum. Nefesim daralıyor gibi, gözüm sadece onu görüyor, etrafta kim var kim yok umursamaksızın ona saldırıyorum ve sırf bu duygulardan kurtulmak için yaptığı kötü şeyleri gözümün önüne getirip aşırı derecede öfkelenip sinir patlaması yaşıyorum. Ben İzaya'dan çok fazla nefret ediyorum. Anlıyor musun Celty?" Celty bir eliyle Shizuo'nun omzunu sıvazlarken ona moral vermeye çalışıyordu. Shizuo ise; gerçek hislerinden habersiz, içerideki en çok nefret ettiği adamı, iyi yada kötü nasıl olduğunu düşünüp duruyordu.
Shinra'nın yanlarına gelen ayak sesini duyduğunda, elindeki sigarayı söndürerek ona doğru döndü ve söyleyeceklerini merak ederek beklemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurgun (Shizaya)
Fanfictionİkebukuro'nun en ünlü muhbiri Orihara İzaya, muhbir olmaktan vazgeçerse ne olur? İzaya tüm o gürültülü yaşamından uzaklaşmış ve yaptığı işi bırakma aşamasına gelmiştir. Yaşadığı şehri terk etmeye karar veren İzaya, gizemli bir kadınla karşılaştıkta...