İzaya gözlerini bir an olsun Shizuo'dan ayırmadan onun nasıl canavarca, koca adamları sanki oyuncak topmuş gibi kaldırarak oraya buraya fırlatışını sırıtarak izliyordu. Shizuo'dan duymuş olduğu şey aklına gelince tekrar sırıttı. Bu durumda Shizuo'da onun haşin canavarı oluyordu. Tekrar kahkaha attı. Bunu duyan Shizuo işinin arasında ona bakış atıp "Kes deli gibi gülmeyi geri zekalı." diye düşünmüş ve sıradaki adama yönelmişti.
İzaya'nın ise kahkahasının dudaklarında donmasına sebep olan şey, titreyen ellerle tutulan silahın kendisine doğrultulduğunu görmesi olmuştu. Belli ki adam korkudan ne yaptığının farkında değildi, çünkü şu durumda kendini kurtarması için vurması gereken kişi Shizuo olmalıydı. Bu da kısa adamın mantıklı düşünemediğini kanıtlıyordu.
İzaya acele ile arkasında bağlanmış olan iplerden kurtulmaya çalıştı. O ellerini çekiştirdikçe kalın ip sürtünmeden bileklerinin kanamasına sebep oluyordu. İzaya'nın canı daha çok yanmaya başlamıştı ama durmadı, duramazdı...
Tüm bunlar birkaç dakika içinde oluyordu. İzaya çırpınırken bile içinden belki de hepsi buraya kadarmış tarzı düşüncelerle yüzünü garip ifadelere sokuyordu. Hayatında daha önce hiç bu kadar korktuğunu hatırlamıyordu. Demek ki bunun için ölüme bu kadar yakın olmak gerekiyormuş diye düşündü ölümü nasıl kucaklaması gerektiğini bilmeden.
Gözleri kendi ile adam arasında mekik dokurken onun parmağını tetiğe götürdüğünü gördü. İşte şimdi hiç şansı kalmamıştı. İzaya dudaklarını ısırarak gözlerini sımsıkı yumdu ve tarifsiz bir acı için kendini hazırlamaya başladı. Tabi böyle bir şeye ne kadar hazır olabilirse bir insan...
Patlama yüzünden çıkan tiz ses kulaklarına ulaştığında aklına gelen tek şey Shizuo olmuştu. Etrafını saran sıcaklığı hissettiğinde ardından gelen acıyı da bekledi. Ama hiçbir şey hissetmedi. Şaşkınca gözlerini açtı ve ona kollarını dolayarak önünde duran Shizuo ile göz göze geldi.
Şükürler olsun sen iyisin, zamanında yetişebildim.
Göz kapakları düşmeden önce Shizuo'nun aklından geçenler bunlar olmuştu. İzaya hala şok içindeydi ve ne yapacağını şaşırmış hareket edememişti. Ağlamaklı ve çatlak çıkan sesiyle ona seslendi.
"Shizu-chan?"
"Shizu-chan, gözlerini aç!"
Sesi giderek yükselirken ellerinin boşta olduğunu fark etti. Birlikte yere düşmelerinin ardından bağlı olduğu iplerin kopmuş olduğunu anladı.
"Aptal, bir tepki ver bana. Sen gibi bir canavarın böyle ölmesine imkan yok!" Hiçbir tepki alamadığı için oldukça telaş yapmaya başlamıştı.
"SHIZUOOOOO!!!"
Bağırmaktan boğazları acıyan İzaya, Shizuo'nun onu saran ellerini hala arkasında hissediyordu. O da ellerini kaldırarak Shizuo'ya sarıldı. Elleri sırtına değdiğinde bir ıslaklık hissetti.
Ellerini havaya kaldırıp baktığında boydan boya kana bulanmış olduğunu gördüğünde gözyaşları çoktan inci taneleri gibi düşmeye başlamıştı gözlerinden. Şaşkındı, ağlaması onu şaşırtmıştı ve kırgındı da sebebini bilmeden. Sinirliydi, öfkesi titretiyordu vücudunu zangır zangır. İçinde bir kaos oluşmuştu bir anda sanki. Öylesine coşkuyla ağlamaya başlamıştı ki yanakları, çenesi yaşlardan tamamen sırılsıklam olmuştu.
Hıçkırık sesleri tüm evde yankılanıyordu. Bir daha Shizuo'yu göremeyecek olması mümkün olabilir miydi? Onun kendine tiksindirici bir şekilde pire diyen sesini, öfkeyle parlayarak sadece kendisine odaklanan o gri gözleri? İçine hapsolup soluksuz bırakan o gözleri görmeden yaşayabilir miydi ki? Bu hayattaki tek eğlencesi Shizuo ile uğraşmak iken onu bir daha göremezse ne yapardı? Nereye gider, nasıl yaşardı? Karşılık beklemekten insanlara yardım edebilecek kadar saftı Shizuo, her tuzağına düşecek kadar aptal. Başkalarından ne kadar farklı olduğunu umursamadan onlara elini uzatabilecek kadar cesur biriyken ölmeyi hak edecek hiçbir şey yapmamıştı ki o. İzaya düşünceleri arasında kendini kaybetmişti resmen... Çığlık çığlığa feryat ettiğinin farkında bile değildi.
İçinde anlam veremediği bu duygular hayatı boyunca yaşadığı yalnızlığın verdiği hüzün ile karşılaştırılamazdı bile. Sanki ışıksız ve hiçbir şeyin olmadığı, tamamen karanlık bir hiçliğin içinde kalmış gibi göğsü daralıp duruyordu. Ruhu eziliyordu. Kalbi acıyordu sanki iğneler batıyormuş gibi her bir yanına.
Öyle bir haldeydi ki etrafında dönen olayları bile duymuyordu. Kanlı elleriyle Shizuo'nun başını tutmuştu ve döktüğü her bir gözyaşı onun yüzüne damlıyordu. Bir an yaşadığı hayatından ve kendinden öyle iğrendi ki, onunla uğraştığı her bir an için bin defa öldürülmüş olmayı diledi.
İzaya'nın fark edemediği şey şu anda başında yaklaşık 15 tane silahlı adamın namlularını onlara doğrultmuş duruyor olmasıydı. Kendi aralarında ki konuşmalar İzaya'nın bilincinin dışındaydı, duymuyordu o hiçbir şeyi.
"Shizuo dedikleri adam vurulmuş abi. Ne yapalım onları alacak mıyız yoksa işlerini bitirelim mi?"
"Oyabunun emri kesin, ikisini de alın ve yaralı olana bir doktor bulun."
"Peki, ya ölürse?" sesindeki merak tınısı odayı sararken dazlak kafasında ejderha dövmesi olan diğer adam sırıtarak cevap verdi.
"O zaman yapacak bir şey yok. Onları denize atarız."
Kollarından avuç içlerine kadar her tarafı dövme olan diğer adam ise yavaşça İzaya'ya yaklaştı. Bilincinin hala açık olduğu için fark ettirmeden silahının arkasıyla ensesine çok sert olmayan bir darbeyle vurdu.
Yaşadıklarından çok fazla etkilenen İzaya vurmanın etkisiyle kolayca bilincini kaybederken, kendi de Shizuo'nun üstüne yığılmıştı.
...
İzaya gözlerini açtığında aklına ilk Shizuo gelmişti, panikle rayları sırtına batan eski püskü yataktan fırlayarak gözleriyle etrafta Shizuo'yu görmeye çalıştı. Fakat gördüğü bomboş, penceresiz bir odada tutsak edildiği olmuştu. Aşırı derecede sessiz olan yerde nefes sesi bile rahatça duyulurken başka ses yoktu.
Belki de buraya terk edilerek ölüme mahkum edilmişti. Onu umursayarak kurtarmayı isteyecek kimse yoktu bu hayatta. Shizuo hariç...
Yaşananlar aklına geldikçe İzaya'nın gözleri dolmuş ve yaşlar yine akmaya başlamıştı gözlerinden. Ayrıldığı yatağa geri giderek üstüne oturdu ve elleriyle yüzünü kapatarak hıçkırmaya başladı. Nasılda böyle ağlak bir herife dönüşmüştü bir anda? O sırada yapayalnız olduğunu düşündüğü odanın demir kapısı gıcırdayarak açıldı. Duyduğu ses üzerine başını kaldırarak kapı da dikilen kişi ile göz göze geldi.
*Zor bir bölüm olduğunu söyleyemeliyim. İzaya'nın duygularını aktarmakta çok sıkıntı çektim ama yürekleriniz biraz olsun onun acısını hissedebildiyse başarılı oldum demektir.
Teşekkür ederim, sizleri seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurgun (Shizaya)
Fanfictionİkebukuro'nun en ünlü muhbiri Orihara İzaya, muhbir olmaktan vazgeçerse ne olur? İzaya tüm o gürültülü yaşamından uzaklaşmış ve yaptığı işi bırakma aşamasına gelmiştir. Yaşadığı şehri terk etmeye karar veren İzaya, gizemli bir kadınla karşılaştıkta...