İzaya'nın Oyunu

1.4K 114 7
                                    

Shizuo tam kapıdan çıkmak üzereyken kapının çaldığını duydu. Sinirle kapıyı açtığında iki tane polis memuru ile karşı karşıya kalmıştı.

"Bay Heiwajima Shizuo-san?" Polislerden biri Shizuo'ya bakarak bu soruyu sormuştu. Shizuo üstündeki siniri atamamıştı hala. Nasıl bir tezgâh içinde olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Evet, benim." Sesini sakin tutmaya çabalayarak konuştu.

"Hakkınızda şikayet var, bizimle emniyete kadar eşlik etmeniz gerekiyor."

Polis memuru Shizuo'nun vereceği tepkileri tartıyor gibi görünüyordu. Her ihtimale karşı kaçmaya çalışırsa diye temkinliydi. Yanında olan uzun boylu ise arka cebinden çıkardığı kelepçeleri gösterdi.

Shizuo içindeki öfkeye hakim olmakta zorlanıyormuş gibi görünüyordu. Alnındaki ve göz çevresindeki damarların attığını gören uzun boylu polis kaşlarını çattı. Shizuo bir pürüz çıkmasını istemediği için kollarını uzattı ve kelepçelere izin verdi.

Bu şekilde götürülüşü ikinci defa oluyordu. İlki İzaya'nın tezgahıydı ve ikincisi kesinlikle yine İzaya'nın tezgahıydı. Shizuo suçsuzluğu kanıtlanınca gerekli bürokratik işlemlerinin arkasından serbest kalacağını biliyordu. Şanslı olursa bugün içinde halledilirdi.

O an aklına dün geldi. İzaya'nın ona evden çıkmamasını telkin ettiği konuşması. Bu şekilde mi onu engelleyecekti yani...

"Cidden mi İzaya?" Shizuo kırgın bir şekilde iç çekti. Polis memurundan biri anlamadığını belli edercesine Shizuo'ya bakmıştı.

"Gidebiliriz memur bey." Bunu duyan kısa boylu polis memuru kafasını salladı ve üçü birden merdivenden aşağı inerek apartmanın önündeki resmi araca bindiler.

Bu esnada İzaya bir üst kattan olanları izlemişti. Shizuo'nun kendi adını söylediğini duyduğunda sesi çıkmasın diye bir elini ağzına kapatarak kıkırdamıştı. Sonra da boşluğa konuştu.

"Bu kadar zeki olmamalısın Shizu-chan." Uzaklaşan polis aracının sesini duyduğunda o da apartmandan dışarı çıkarak, planının geri kalan kısmını uygulamak için yola koyulmuştu.

...

Shizuo birkaç saattir aynı sandalye tepesinde oturuyordu. Önündeki masanın arka tarafında sivil giyinmiş kıvırcık kısa saçlı bir polis sürekli tehditkar bakışlarıyla onu süzüyordu. Masanın önündeki diğer sandalye de ise kendisinden şikayetçi olan yaklaşık kırk yaşlarında, saçının tepesi dökülmüş, şişko bir adam oturuyordu. Emniyete gelirken üstünden çıkarmadığı beyaz una bulanmış ahçı önlüğü, on metre öteden bile bir fırında çalıştığını belli ediyordu.

Polis memuru neredeyse onuncu kez Shizuo'ya aynı soruyu sordu. Shizuo ise sabrının sonlarında gibiydi.

"Dükkanın camlarına verdiğiniz tahripte ki amacınız neydi? Bunu tehdit amaçlı mı yaptınız?" Adamın tehditkar sesi Shizuo'nun ellerini yumru yaparak sıkmasına sebep oldu. Fırıncı ise korku dolu gözlerle ikisine bakıyordu.

"Dedim ki, bilerek yapmadım. Yanlışlıkla oldu." Shizuo'nun giderek yükselen sesini duyan polis memuru gözlerini kısarak Shizuo'ya bakmaya devam etti.

"Bay Fuguki, Bay Shizuo'nun tahribi kasıtlı mıydı değil miydi? Aranızda bir münakaşa varsa bunu özgürce dile getirebilirsiniz?"

Fırıncı adam polisin kendisine sorusunu duyunca hafifçe titredi ve kekeleyerek konuştu.

"Bi-bi-bil-mi-yo-rum." Bu sözler üzerine polis yine bakışlarını fırıncıya yöneltti. Yüzünden oldukça sıkıldığı okunuyordu. Shizuo'nun buradan çıkınca seni öldüreceğim bakışlarını fırıncıya yöneltirken adam neredeyse kalpten gidecek gibi görünüyordu.

"Bay Fuguki elimizde mobese kayıtları var. Yani rahat olabilirsiniz, bize her şeyi anlatabilirsiniz." Polis ısrarla adamın üstüne gidip konuşturma çabasındayken telefonu çalmaya başladı.

"Bir dakikaya geliyorum." Telefonu eline alarak kalabalık odadan koridora çıktı. Etraf kalabalık olduğundan çok uğultuluydu. Pısırık fırıncıyla baş başa kalan Shizuo buradan kurtulmak için bu fırsatı kullanmaya çalıştı.

"Bak, neydi Bay Fuyuki."

"Fu-fu-fugu.."

"Anladım anladım, Bay Fuguki. Dükkanınıza gelen zarar ne kadarsa hepsini ben karşılayacağım. Zaten yanlışlıkla olan bir şeydi. O yüzden şikayetini geri çek ve bizde bu işkenceden kurtulalım tamam mı?" birkaç dakika bekledikten sonra daha tehditkar bir sesle konuştu.

"Eğer bunu yapmazsan buradan kurtulur kurtulmaz seni öldürürüm." Her kelimeye vurgu yaparak söylediği kelimeleri fırıncı duyduğunda titremesi daha da çok artmıştı. O sırada geri dönerek masaya oturan polis memuru hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya devam etti.

"Pekala, nerede kalmıştık..."

...

Shizuo yaklaşık beş saat kadar bir sürenin ardından sonunda emniyetten çıkmıştı. Yürüyüp gideceği sırada köşede bekleyen Tom'u gördü.

"Buralara kadar gelmene gerek yoktu Tom." Shizuo biraz yatışmış sinirleriyle şimdi çok daha iyi hissediyordu.

"Polisler tarafından götürüldüğünü duyunca merak ettim." Tom meraklı gözlerle Shizuo'ya bakıyordu.

"Yok ya önemli bir şey değil, İzaya'nın kahpe oyunlarından biri işte. Bu sefer kendi ölümünü garantiledi." Shizuo o kadar korkunç bir yüz ifadesi takınmıştı ki Tom bile tırsmıştı.

"Neyse, geçmiş olsun. Eve gitte biraz dinlen dostum." Tom bir elini Shizuo'nun omzuna atmıştı ve onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Gerek yok eve gitmeme, zaten bugün yeterince işi aksattım. Bugün çok önemli bir tahsil mevzusu yok muydu?"

"Evet var da bugün şart değil Shizuo, yarında halledebiliriz. Eve gitmen daha iyi olur." Tom'un ikna etme çabası boşunaydı çünkü Shizuo bugün gece olmadan kesinlikle eve gitmemeyi kafasına koymuştu. Sebebini bilmediği bir sebepten inat ediyordu.

"Dedim ki gerek yok, versene sen şu adresi artık." Daha da konuşmaya devam edersen sinirleneceğim bakışlarını Tom'a yönelten Shizuo ondan adresi vermesini bekliyordu.

Tom pes etmişçesine gözlerini devirdi ve bir kağıda adresi yazarak Shizuo'ya uzattı.

"Benim birkaç işim var. O zaman bu işi sana bırakıyorum Shizuo."

"Tamamdır, bana güvenebilirsin dostum." Konuşmaları bittikten sonra ikisi de farklı yollara ayrılmıştı. Shizuo tüm gün sigara içememiş olmanın rahatsızlığıyla elini cebine attı ve paketten aldığı sigarayı yaktıktan sonra boş yolda ellerini cebine atarak yürümeye başladı.


Vurgun (Shizaya)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin