Shizuo kalabalık sokakta tek başına yürüyordu. Hava da giderek kararmıştı. Öğleden sonra iş olmadığından patronu erken paydos edebileceğini söylemişti. Bir süre belirsizce sokaklarda yürüdükten sonra her zaman gittiği bara giderek bir kaç bira içmek için yolunu değiştirdi.
Biraz daha ilerlediğin de gördüğü manzara yüzünden önce olduğu yerde dondu. Sonra içinde tarif edilemez duygular yaşadı. Hiçbir zaman anlam veremediği bir karmaşaydı ama o sadece işe basit yönünden bakardı. Bı yüzden alışagelmiş bir şekilde gözünün çevresinde ve alnında damarlar atarken sağa sola bakarak en yakın otomatı bulmaya çalıştı. Otomat yerine gözüne kestirdiği sokak levhasını yerinden sökerek bağırdı.
"İii-zaaa-yaaa-kun!!!"
Aşırı hızdan sakınarak daha yavaş biçim de elinde tuttuğu direkle İzaya'ya doğru yürüyordu. İki kilometre öteden bile, Shizuo'nun öfkesi hissedebilir bir gerginlikle sarmalıyordu etrafı. Ona doğru bağırmasından sonra İzaya fark etmiş olacaktı ki yere diktiği bakışlarını kaldırarak Shizuo'ya baktı.
Gözleri buluştuğun da Shizuo olduğu yerde kalakaldı. İzaya'nın yüzünde daha önce hiç görmediği bir ifade vardı. Shizuo öylece aynı yerde hareketsiz dururken İzaya'nın buruk bakan gözlerine bakmaktan alamıyordu kendini. Adeta İzaya'nın bakışında kilitli kalmıştı sanki. Yüzünün her ayrıntısında göz gezdirdi, dudaklarının kıvrımında oyalandı bakışları. O nefret ettiği sırıtışı görmeyi ilk kez istedi belki de. Çünkü bu ifadeden kat ve kat tercih ederdi o kurnaz ve şeytanca gülümsemeyi.
Elindeki direk ağır bir gürültüyle yere düştüğünde çıkan ses ikisinin arasındaki göz temasını bozmuştu. İzaya kendine yeni geliyormuş gibi yüzündeki ifadeyi değiştirdi ve eskiden olduğu gibi pis bir sırıtış dudaklarını sardı. Çok geç kalmış olsa bile.
Shizuo onun değişen yüz ifadelerini izlerken, onun yüzündeki bu sırıtışın zoraki olduğunu fark etmişti. İzaya'ya bir şeyler olmuştu. O bıçağını çıkarıp Shizuo'ya sallarken Shizuo'da onun beklentisini boşa çıkarmadı ve yerdeki direği alarak İzaya'ya fırlattı. Ona doğru koşmaya başladığında şimdiki görüntü aralarındaki her zaman ki düşmanlığın olağan görüntüleriydi.
İzaya hızlı hareketleriyle her defasında Shizuo'dan kurtuluyordu. Dışarıdan normal görünmesine rağmen Shizuo'nun anlam veremediği bir farklılık vardı onda farkındaydı ama bunu umursuyor muydu ki? Tabiki hayır! Kendisine meydan okuyarak kaçıp uzaklaştığında her zaman yaptığının aksine peşinden koşup üstelemedi ve onun gitmesine izin verdi ilk defa.
Olan bitenlerin ardından bara gitmekten de vazgeçmişti ve bir kaç bira alarak evine döndü. Üstüne rahat bir şeyler giydikten sonra dolaptan bir bira alarak rahat kanepesine yerleşti. Birasından büyük bir yudum aldı.
Aklını meşgul eden pire yüzünden huzursuzdu. Elbette ki onunla ilgilenmiyordu, ya da ona ne olduğunu merak etmiyordu. Neden peşinden koşmayıp onu öylece bıraktığı ise düşünmeye değmeyen bir konuydu. Sadece güzel gününü o psikopatın peşinde koşturarak harcamak istememişti o kadar. İzaya ile ilgili düşüncelerin aklını istila etmesinden dolayı sinirleri tepesine çıkmak üzereydi yine. Kendine hakim olamayıp etrafa zarar vermekten korkarak odasına gitti ve sakinleşmeye çalışarak uyumaya karar verdi.
Ne zaman gözlerini kapatsa, İzaya'nın acıyla dolu çaresiz bakışları aklında canlanıyor ve Shizuo'nun garip hissetmesine neden oluyordu. Yapabileceği tek şeyin İzaya'ya giderek onunla kavga etmek olduğunu düşünerek yarın İzaya'nın ofisine uğramaya karar verdi.
Kaçınılmaz bir şekilde Shizuo'nun en çok nefret ettiği kişi İzaya idi. Huzursuzluğunun tek sebebi ise içinde ki bu nefretti. Yarın her zaman ki gibi kavga ettiklerinde her şeyin düzeleceğini düşündü.
*Yorumlarınızı ve beğenilerinizi çok görmeyin lütfen sevgili okuyucular *-*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurgun (Shizaya)
Fanfictionİkebukuro'nun en ünlü muhbiri Orihara İzaya, muhbir olmaktan vazgeçerse ne olur? İzaya tüm o gürültülü yaşamından uzaklaşmış ve yaptığı işi bırakma aşamasına gelmiştir. Yaşadığı şehri terk etmeye karar veren İzaya, gizemli bir kadınla karşılaştıkta...