Shizuo sabah uyandığın da etrafına şöyle bir bakındı. Sırtında muazzam bir ağrı vardı ve ayakları sığmadığı için koltukta iki büklüm yatmak zorunda kalıyordu. Tam bir hafta geçmişti ve bir haftadır kendini affettirip yatak odasına girememişti hala.
Huysuzca mutfağa doğru yürüdü. Duvardaki takvime baktığında bugün tatil olduğunu hatırladı. Uykudan yeni uyandığını belli eden saçlarını elleriyle çekiştirdi ve alt katta olan banyoya yöneldi. Üstündeki tişörtü çıkarıp kirli sepetine attı. Çeşmeden gelen suyu açtığında buz gibi suyu suratına birkaç defa çarptırdı. Sular boynundan göğsüne kadar damlalar halinde akmıştı.
Ardından dolaptan bir tane havlu çekip aldı ve yüzüne bastırdı. Aslında duşa girmek istiyordu ama odaya girerse kesin İzaya uyanırdı. Tekrar mutfağa yöneldi ve İzaya'ya harika bir kahvaltı hazırlamaya başladı.
Bir tepsi çıkardı ve yarım bir tost ile pişen krepleri ikiye katlayarak tabağa yerleştirdi. Ardından çilek marmelatını da kreplerin üzerinde gezdirdi. Son olarak taze sıkılmış portakal suyunu büyük bir bardağa döktü. Tepsiyi aldığı gibi gülümseyerek merdivenlere yöneldi.
Kapıyı ayağıyla hafifçe ittirdiğinde İzaya'nın zaten uyanık olduğunu gördü.
"Shizu-chan, günaydın."
Uykulu ve boğuk çıkan sesi ve yarım açık gözleri ile İzaya şu anda çok tatlı görünüyordu. Saçları her zamankinden biraz uzamış ve dağılmıştı. Üzerine de hiçbir şey giymemişti.
Tanrım cidden! Shizuo'yu kalpten götürmek mi istiyordu bu pire, üstelik ona hala dokunamazken... Hızlanan kalbini umursamamaya çalışarak yüzüne bir gülümseme yerleştirdi ve eşinin yanına doğru yürüdü.
"Sana kahvaltı hazırladım." Tepsiyi yatakta oturan sevgilisinin kucağına koyduktan sonra kendisi de yanına oturmuştu.
"Ah, lezzetli görünüyor. Teşekkür ederim."
"O zaman bir an önce ye."
"Ama sen?"
"Ben sana hazırlarken zaten yemiştim. Tokum yani."
"Hmm, anladım."
İzaya kahvaltısını ederken Shizuo'da gözlerini ayırmadan onu izledi. İzaya'nın teninin biraz solgun olduğunu fark ettiğinde endişelenmişti.
"Tenin çok solgun, kendini iyi hissetmiyor musun?"
"Öyle mi, bilmem iyi hissediyorum aslında."
İzaya Shizuo'ya gülümsediğinde, Shizuo elini kaldırarak İzaya'nın ipeksi saçlarını karıştırdı. İzaya hiçbir tepki vermemişti. Yemeğini bitirdikten sonra tepsiyi komodinin üstüne ittirdi ve yanında oturan Shizuo'ya doğru ilerledi.
"Bana dokunmanın ve yatağa girmenin yasak olması gerekmiyor muydu?"
İzaya ile aralarında beş santimden az bir mesafe olduğu için Shizuo nefesini tutmak zorunda kalmıştı. İzaya ise karşısında kıkırdıyordu. Eskisi gibi...
"Ben, şey... Hadi ama zaten bir hafta oldu!"
İzaya gülümsedi ve kollarını Shizuo'nun boynuna doladı ve kokusunu içine çekti. Bir elini saçlarına götürüp, saçlarını karıştırdı ve yüzünü boyun girintisine sokup ona küçük öpücükler verdi.
Shizuo ise o kadar mutlu olmuştu ki, sevgilisine doyasıya sarılabilmenin keyfini yaşıyordu. Onu kendine çekti ve kucağına oturttu. İzaya hafifçe başını kaldırıp onun gözlerine baktı. Gözleri bir girdap gibi kendisini içine çekiyordu sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurgun (Shizaya)
Fanfictionİkebukuro'nun en ünlü muhbiri Orihara İzaya, muhbir olmaktan vazgeçerse ne olur? İzaya tüm o gürültülü yaşamından uzaklaşmış ve yaptığı işi bırakma aşamasına gelmiştir. Yaşadığı şehri terk etmeye karar veren İzaya, gizemli bir kadınla karşılaştıkta...