İzaya ve Shizuo Shinra'nın evinden çıktıktan sonra, bir taksi çevirerek apartmanlarına gitmişlerdi. Beş katlı binanın önünde indiklerinde beraber içeri girdiler.
Shizuo'nun dairesinin önüne geldiklerinde ikisi de durdu, birbirlerine bakmışlardı. Ardından Shizuo cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açarak İzaya'ya döndü.
"İçeri gelmek ister misin?"
İzaya önce boş boş Shizuo'nun yüzüne baktı. Aralarındaki bu yeni ilişki öyle hemen alışabileceği bir şey değildi. Bu yüzden çoğu zaman garip hissediyordu onun yanında. Neden birden ilişkileri böyle değişmişti? Bunu bile fark edememişti. Onun duygularını hiç bilmemesi gibi. Birde her şeyi çok iyi bildiğini iddia ederdi. Bakışlarını yere odaklayarak bir süre oyalandıktan sonra utanarak içeriye bir adım attı.
Shizuo İzaya'nın tepkilerini o kadar tatlı bulmuştu ki, yanaklarını sıkıştırarak dudaklarına bir öpücük kondurma isteğini göz ardı etmeye çalıştı.
"Ne içersin, çay, kahve ya da soğuk bir şeyler?" bakışlarını İzaya'dan ayırmadan konuşuyordu. İzaya sonunda bakışlarını yerden kaldırıp kendisine bakabilmişti.
"Shizu-chan bir şey istersem ben alabilirim. Sen yaralısın, duşa gir ve yatağına yatıp dinlen. Ayrıca Shinra'nın verdiği ilaçlarını da alman lazım." İzaya oldukça ciddi bir sesle konuşmuştu ama Shizuo yine de onun kendisiyle ilgilenmesinden ötürü mutluydu. Neden bunu yaptığını sorgulamak bile istemiyordu. Çünkü altında hiç istemeyeceği sebepler bulmaktan korkuyordu. Sadece İzaya hep böyle yanında olsa bununla bile tatmin olabilirdi ondan daha fazlasını istemeden.
Kendini çok yorgun hissetti birden ve birazda ağrıları vardı ama İzaya yanındayken bunun hiçbir önemi yoktu. Yaklaşık on yıllık geçmişlerinden sonra ilk defa bu şekilde yakınlaşmışlardı ve bu farklı iletişimleri Shizuo'nun kalbini çarptırıyordu sonuç olarak.
Kendi evinde İzaya'yı, kendiyle ilgilenirken görmek kadar onu mutlu edebilecek başka hiçbir şey yoktu. Belki her gece onunla uyumak ve uyandığında ilk olarak onun yüzünü görüp, sesini duymak, tatlı öpücükler almak ve... Ah tamam onunla yaptığı her şey, hatta yeri geldiğinde kavga etmeleri bile onu mutlu ediyordu. Yine de bunları sadece düşünmekle kalacağının asla yaşayamayacağının farkındaydı acı bir şekilde.
İzaya, Shizuo'nun aklındaki kendiyle ilgili bütün o düşünceleri duyarken normal davranamıyordu. Emin olduğu bir şey vardı ki o da şu anda kıpkırmızı kesildiğiydi. Nasıl yani birlikte uyumak, uyanmak, öpücük kısmına değinmiyorum bile... Tanrım, Shizuo gibi tuttuğunu parçalayan birinin böyle sevgi dolu ve ince ruhlu biri olmasını kimse beklemezdi sonuçta.
Dışarıya gösterdiği Shizuo o kadar soğuk ve vurdumduymaz biriydi ki; kendini aslan gibi göstererek kükreyen bir yırtıcının içinde sevilmeyi bekleyen uysal bir kedi gibi olması şaşkınlık vericiydi. O anda farklı bir duyguyla daha sarsıldı İzaya, onun bu yüzünü sadece kendisinin bildiğini ve öyle kalmasını istediğini... Mümkün olmasa da.
Kendine itiraf etmekten korksa bile onu her haliyle tatlı buluyordu. Başına gelen olaylardan dolayı öğrendiği diğer şey ise, onun yaralanması kendisini kötü etkilemiş olmasıydı. Yapayalnız hayatında birisinin onunla ilgilenmesi ve onu korumasından dolayı duygulanmış ve ona sempati hissetmişti ama lütfen yani... Aşık aptalların işiydi ve o hiçte aptal biri değildi, Shizuo'nun aksine.
Ona aşık falan değildi ve asla olmayacaktı. Yine de kendisi yüzünden yaralandığı için onunla ilgileniyordu hepsi bu kadar. İzaya belki kötü biri olabilirdi ama vefasız biri de değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurgun (Shizaya)
Fanficİkebukuro'nun en ünlü muhbiri Orihara İzaya, muhbir olmaktan vazgeçerse ne olur? İzaya tüm o gürültülü yaşamından uzaklaşmış ve yaptığı işi bırakma aşamasına gelmiştir. Yaşadığı şehri terk etmeye karar veren İzaya, gizemli bir kadınla karşılaştıkta...