Festivale sekiz saat kala; Erika, Shinra, Celty, Shizuo ve İzaya yine bir araya toplandılar. Herkes Shizuo ile İzaya'nın dairesindeydi ve planı gerçekleştirmek ile ilgili konuşuyorlardı.
Erika çantasından çıkardığı giriş kartlarının birini İzaya'ya birini Shinra'ya verdi.
"Bu kartlarla laboratuvara sorunsuz bir şekilde girebilirsiniz. Ondan sonra ne yapacağımız belli. Ben sizinle gelemeyeceğim ama herhangi bir duruma karşı araba içinde, dışarıda tetikte olacağız."
İzaya ayağa kalktı ve kitaplığın yanına gitti, alttaki çekmecelerden birini açtı ve içinden beş tane küçük iletişim aracı çıkardı. Bunları Bay Rothschild'den almıştı. Herkese birer tane verdi.
"Bunları kulaklarınızın arkasına yerleştirin. Birbirimizi duyup, konuşabilmemizi sağlayacaklar. Celty sen istersen görünmeyen bir yerine sakla, ne yapacağını kendin daha iyi bilirsin."
"Tamam, sorun değil." Celty yazarak ona cevabını göstermişti.
Shizuo oldukça huzursuz görünüyordu. Elindeki küçük alete bakıyordu. Sonra başını kaldırıp İzaya'ya baktı.
"Bende sizinle gelmek istiyorum."
"Shizu-chan bunu konuşmuştuk."
İzaya hafif sitemli bir şekilde cevap verdi. Shizuo ise sinirlenmeye başladığını hissedebiliyordu. Son ana kadar sakinliğini korumak zorundaydı. Hiçbir şey demedi ve sadece somurttu.
"Pekala, o zaman herkesin ne yapacağı belli, hadi artık yola koyulalım."
İzaya'nın arkasından herkes ayağa kalktı. Evden çıktıklarında güneş daha yeni yükselmeye başlamıştı ama yine de her yer oldukça aydınlıktı.
...
Festivale altı saat kala; İzaya üzerindeki beyaz önlüğün yakasına Erika'dan aldığı kartı iliştirdi. Üstünde kendi resmi vardı ama adı Kagura Kou olarak yazıyordu. Sahte isim kullanmışlardı. Aynısını Shinra'da yapmıştı. Shizuo simsiyah kurşungeçirmez bir arabanın şöför koltuğundaydı. Bu arabada Edmond denen adamın onlara gönderdiği bir arabaydı.
Yanında İzaya oturuyordu ve arkada Celty ile Shinra vardı. Erika ise Kodata ve grubunun kullandığı küçük minibüsleri ile gelecekti.Şirket binasının arkasına dolanarak yer altındaki park yerine doğru yöneldiler ve laboratuvara giden koridorun en yakınındaki yere arabayı park ettiler.
İzaya arkaya doğru döndü.
"Hazır mısınız?"
Shinra Celty'e doğru bakmıştı ve onun tepki vermesine izin vermeden ona sarıldı. Shizuo ve İzaya'da ön taraftan ikisini izliyordu. Shinra Celty'i bıraktığında ona tatlı bir şekilde gülümsemişti.
"Celty buradan sağ bir şekilde çıktığımızda daha fazla beklemeden hemen gidip evlenelim."
Celty Shinra'nın dediğini duyduğunda karnına sert bir yumruk geçirdi ve hemen telaşla bir şeyler yazmaya çalıştı.
"Böyle evlenme mi teklif edilir aptal." Shinra yazıyı okuduktan sonra karnını tutarak gülmeye çalışmıştı.
"İyi ama ben sana daha öncede evlenme teklifi etmiştim."
Gözleri kısılarak Celty'e gülümsediğinde, Celty yavaşça Shinra'nın omzuna vurdu. Elindeki alete bir şeyler yazarak Shinra'ya gösterdi.
"Peki, tamam kabul ediyorum."
Shinra yanlış okuduğunu düşünerek gözlerini ovuşturup kapatıp açtı fakat yine aynı şekilde okumuştu. Ardından tekrar Celty'e baktı. Her zamankinden çok daha büyük bir gülümsemeye onun üstüne doğru atladı. Celty koltukla Shinra arasında sıkışmış gibiydi. Tekrar Shinra'ya bir yumruk geçirerek onu kendinden uzaklaştırdı. Acıdan dolayı mı yoksa duygulandığı için mi bilinmez Shinra'nın gözleri hafif dolu dolu olmuştu. Bunu görünce Celty yumuşadı.
"Hey, daha yapacak işimiz var burada birbirinizle cilveleşip durmayın." İzaya arkaya doğru sırıtarak baktığında Shizuo'da İzaya'ya doğru bakmıştı.
"Bu işi başarılıyla hallettikten sonra birlikte festivale gideceğiz değil mi pire?" İzaya, Shizuo'ya yandan bir bakış attı.
"Sırası mı şimdi bunun Shizu-chan?"
Shizuo gülümseyerek İzaya'ya doğru yaklaşmaya başladı. İzaya telaşla bakışlarını arkada oturanlara çevirmişti. İkisi de sırıtarak onları izliyordu.
"Hey, dur Shizu-chan, ne yapmayı planlıyorsun?"
"Bilmem ki, ne yapsam? Her zamankinden farklı bir şeyler yapabilirim."
"Saçmalama Shizu-chan, kes sesini ve benden uzaklaş!" Shizuo İzaya'ya o kadar yaklaşmıştı ki neredeyse burunları birbirine değecekti.
"Eğer, evet dersen gitmene izin verebilirim." İzaya gözlerini devirdi ve sert bir şekilde nefesini verdi.
"Tamam, tamam sen kazandın."
Ellerini Shizuo'nun göğsüne koyarak onu ittirmeye çalıştı. Fakat Shizuo zafer kazanmış bir gülümsemeyle aynı pozisyonda kalmaya devam etti. Ardından İzaya'nın burnunun üstüne küçücük bir öpücük bırakarak geri çekildi. Arkada Celty hararetle bir şeyler yazdı ve Shinra'ya gösterdi.
"Çok tatlılar değil mi?"
Shinra Celty'i onaylarcasına başını aşağı yukarı sallamıştı. İzaya'nın kalp atışları düzelirken sakince bir nefes daha aldı. Yüzü kulaklarına kadar hala kıpkırmızıydı. Shizuo ona bakarak kıs kıs gülüyordu. İzaya'nın sinirli bakışları bile çok tatlıydı.
"Pekala, artık gidiyoruz."
İzaya kapıyı açıp ineceği sırada arkasını dönerek Shizuo'ya oldukça duygusal bir bakışla baktı. İzaya'nın gözlerinde sanki sesli söyleyemediği kelimeler saklıydı. Shizuo'nun içi burkulurken o da içinden bende seni seviyorum diye geçirdi duyamayacak olsa bile. Arından İzaya başını hafifçe eğdi ve kapıyı kapattı. Arabanın camları da siyah olduğu için içerisi kesinlikle görünmüyordu. Yine de Shizuo'nun delici bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu.
Shinra'nın yanına gittiğinde ikisi birlikte koridora yönelmişti. Bazı ilaçlar ile ilgili sohbet ediyormuş gibi görünerek koridorda ilerlediler. Yanından geçip giden insanların hiç biri onlara bir şey dememişti ve içeriye kadar sorunsuz ilerlemişlerdi. Karşılarına ikiye ayrılan bir koridor çıktığında buranın planı ellerinde olmadığı için ne tarafa gideceklerini bilmiyorlardı. İzaya sıktığı yumruğuyla iki yola baktı. Acele etmeleri gerekiyordu. Shinra'nın kolundan çekiştirerek ona, doğru gelen yoldan ilerledi.
Sonunda büyük bir laboratuvarın içine girdiler. Duvarları ve yerleri bembeyaz taşlarla kaplı kocaman bir alandı burası. Etrafta silahların dizili olduğu raflar ve çeşitli deneylerin yapıldığı aletler vardı. Tavandan gelen mor ışık içeriyi aydınlatsa da çok fazla aydınlık değildi. İçeri de yaklaşık altı tane beyaz önlüklü adam vardı. İzaya konuştuklarına kulak kabarttığında onların 'seskoma' dediğini duydu ve doğru yerde olduklarını anladı. O sırada tüm yüzler onlara dönmüştü. İzaya öksürür gibi yaparak elini ağzına götürdü.
"Harekete geçin, yeri bulduk!" Çok kısık bir sesle fısıldamıştı ama diğerlerinin onu duyduğuna emindi.
Diğer elini beyaz önlüğün cebine soktu ve az önce telefona yazdığı mesajı gönder tuşuna basarak gönderdi. O sırada içerideki altı kişide onlara doğru yürümeye başlamıştı. İçlerinden en yaşlısı önce çıkarak konuştu.
"Sizler kimsiniz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurgun (Shizaya)
Fanfictionİkebukuro'nun en ünlü muhbiri Orihara İzaya, muhbir olmaktan vazgeçerse ne olur? İzaya tüm o gürültülü yaşamından uzaklaşmış ve yaptığı işi bırakma aşamasına gelmiştir. Yaşadığı şehri terk etmeye karar veren İzaya, gizemli bir kadınla karşılaştıkta...