"Hadi ama Shizu-chan, ben aynı benim. Orihara İzaya; İkebukuro'nun bir numaralı muhbiri."
İzaya sırıtarak söylediği cümlenin ardından aklına bir şey gelmiş gibi yüzü düştü aniden ve devam etti. "Yani öyleydim, artık muhbir değilim. En azından bir süre tatile ayrıldım diyebiliriz."
Aklına gelen bu yeni fikirle tekrar gözleri parlamıştı. Bırakmak yerine belki de uzunca bir tatil ona iyi gelebilirdi. Hele ki bu yeni yeteneğini kullanırsa şimdikinden çok daha fazla başarıya ulaşırdı aradıklarında. Bunu düşünmek o kadını hatırlamak anlamına geliyordu. Doğru ya o kadını araştırması gerekiyordu daha. Ve bu yeteneğin sınırlarını, detaylarını çözmeliydi. Sadece Shinra'nın düşüncelerini okuyarak hiçbir yere varamazdı.
O sırada söylediklerinin üzerinde şok etkisi yarattığı Shizuo'dan bir haberdi. Dikkatini kendine o kadar çok vermişti ki, Shizuo'nun yüzündeki garip ifadelerin hiçbirini görmemişti. En son Shizuo'nun birkaç damarı atmaya başladığında nihayet ona başını çevirip, gözlerine baktı.
"Ne demek bıraktım İii-zaaa-yaaa! Ne demek oluyor bu? Bürondan ve evinden ayrıldığın doğru muydu yani? Sen bir yere gitmeyi mi planlıyordun?" Sesi giderek yükselen Shizuo bu sefer şaşırtan taraf olmuştu. Onun bu garip tepkisi İzaya'nın gözünden kaçmamıştı ama anlam veremediği de açıktı. Neden Shizuo onun gidip, gitmemesini bu kadar umursuyordu ki?
"Bir numaralı düşmanının şehirden ayrılmasıyla mutlu olursun sanmıştım ben Shizu-chan. Niye sinirleniyorsun? İkebukuro'ya gelirsen seni öldürürüm naraları atan sen değil misin her zaman?" İzaya bu kelimeleri söylerken pis pis sırıttığı için, Shizuo daha fazla kendini tutamadı. İşte bu aralarındaki her zaman ki iletişim değil miydi işte? Sıradan ve olması gereken. İkisinin yüzünde de bambaşka ifadeler varken içlerinde aslında ikisi de gayet mutluydular tabi birbirlerinin bundan haberleri yoktu o kadar.
Alnında ve göz çevresindeki üçüncü ve dördüncü damarlar atarken ani bir atakla İzaya'yı yakasından yakalamış ve duvarla arasına kıstırmıştı. Boşta kalan eliyle İzaya'nın boynunu kavradı ve aşırı olan gücünü kontrol edemezse onun boynunu kırması ihtimali vardı. Shizuo gözlerini İzaya'nın gözlerine diktiğinde İzaya artık sırıtmıyordu. İkisinin yüzü birbirine çok yakındı.
Shizuo İzaya'nın buğulu gözlerine bu kadar yakından bakarken, etrafındaki her şeyin bir bir görüş alanından çıkmasına şahit oldu. Sanki şu an da dünya üzerinde İzaya ve Shizuo'dan başka hiçbir şey yokmuş gibi gelmişti ona. Aralarında tek çıt çıkmazken, duvarda asılı olan biraz ötelerindeki saatin tik tak'ları kulaklarını dolduruyordu.
İkisi de birbirlerinin gözlerine kilitli kalmış halde ne kadar zaman geçtiğinin farkında değillerdi. Shizuo yine ilk defa dışarı taşan sinirini dizginlemiş ve İzaya'nın buğulu gözlerine bakarak sakinleşmişti. Ellini oldukça gevşetti ve İzaya'ya zarar vermeyecek şekilde onu tuttu. Saçma bir şekilde hala onun gitmesine izin vermiyordu. Ona bu kadar yakın olmayı hiç hayal etmemişti. Shizuo'nun parmakları yumuşak bir şekilde İzaya'nın şah damarına gittiğinde onun kalp atışlarını hissetti.
İzaya'nın kalbi o kadar hızlı atıyordu ki, bu Shizuo'yu şaşırttı. Başını kaldırıp tekrar İzaya'nın gözlerine baktı. Yüzü o kadar ifadesizdi ki, ne düşündüğünü hiçbir şekilde anlaşılmıyordu. Gözleri ise o kadar derin bakıyordu ki, Shizuo kendini orada kaybetmekten korkmuş ve gözlerini kaçırmıştı. Az önceki gibi hipnoz olmak istemiyordu.
Neden, neden ben böyleyim?
İçinden gelen düşüncelere anlam vermek istemese de yapabileceği hiçbir şey yoktu. İzaya'ya ile nefesleri birbirine karışırken yüreğindeki o kocaman ağırlığın altında ezilmişçesine ellerini İzaya'dan çekti ve bir adım ondan uzaklaştı. İzaya'nın yüzüne baktığında bu sefer ifadesinin değiştiğini gördü.
İzaya'nın gözleri şoktan öylesine büyümüştü ki, sklerası'nın (gözün beyaz kısmı) yanında kızıl kahve gözleri küçücük kalmıştı. Ağzı şoktan o biçimini alıp bir karış açık kalırken; Shizuo onun neye bu kadar şaşırdığını anlayamamıştı. İstemsizce başını arkaya çevirdi kimseyi göremedi. İzaya ona sanki hayalet görmüş gibi bakıyordu.
Kendini şimdiden oldukça yorgun hissediyordu. İzaya ile kavga bile etmemişlerdi hâlbuki ama etmişçesine yorgun düşmüştü. Bu başına sadece onunla olduğu zamanlar gelen bir şeydi. O esnada İzaya'nın sesini duydu.
"Shizu-chan neden gidip biraz uyuyup dinlenmiyorsun?" Shizuo İzaya'yı baştan aşağı bir süzdü ve bir planı olup olmadığını anlamaya çalıştı.
"Hiçbir art niyetim olmadan söyledim Shizu-chan. Tüm gün benimle ilgilendiğinin farkındayım. Bu yüzden Tom-san 'dan izin bile almışsın. Sadece gidip dinlen ve bende gideceğim şimdi zaten." dediğinde Shizuo hala İzaya'yı süzüyordu. Bunlar pek İzaya'dan beklenebilecek kelimeler değildi. Bir oyun peşinde olmalıydı yine kesinlikle.
"Hadi ama Shizu-chan. Ben o kadar kötü biri miyim?" İzaya yine kıkırdamıştı. Ama bu sefer gülümsemesi samimi gibiydi, Shizuo gerçekten piçlik ya da art niyet sezememişti. Bu daha da garip değil miydi? Belki de İzaya gerçekten değişmişti?
"Ben değişmedim. Hala aynı kişiyim." Sesi giderek sertleşirken Shizuo sanki onun üzerine çektiği çelikten zırhı görür gibi olmuştu. İzaya'nın etrafını saran duvarların kaybolduğu görmemiş miydi onun masum gülümsemesine şahit olurken? Belki ilk kez görmüştü o gülümsemeyi ama hissetmişti işte farklı bir şeyler olduğunu. Yine böyle soğuk ve ifadesiz gözlerle ona baksa bile, içinde bir yerlerde içten içe tanımayı arzuladığı başka bir İzaya'ya şahit olmuştu sonuçta kısa bir an için olsa da. Shizuo sesli bir şekilde iç çekti. Sahi hangisi gerçekti?
İzaya hiçbir şey söylemeden kapıya doğru ilerlerken arkasına dönüp bakmamıştı. Shizuo ani bir hareketle yine İzaya'nın önüne geçti.
"Nereye gideceksin İzaya?"
"Yapmam ve araştırmam gereken şeyler var Shizu-chan, yani düşündüğün gibi uzaklara gitmiyorum. En azından şimdilik..." Shizuo İzaya'nın doğru söyleyip söylemediğini anlamak için kıstığı gözleriyle yüzünü yeterince süzdükten sonra doğruyu söylediğine dair tatmin olmuştu ve kapının önünden çekilerek gitmesine izin verdi." Kendisine bile hayretler ederken onu öylece sapa sağlam bırakmıştı.
İzaya kalabalık sokağa indiğinde Shizuo camdan onu görüşünden çıkana kadar izlemişti. İzaya'nın yüzündeki belirsizlik ifadesi bir an bile kaybolmamıştı. Shizuo en sonun pes ederek odasına gitti ve yatağına uzandı. Başını yastığa çevirdi burnuna dolan kokuyla gözleri boşluğa dalmıştı. İzaya'nın kokusu buram buram ciğerlerini yakıyordu. Midesindeki tekme yemişçesine oluşan kasılmayı görmezden gelerek bu kokuyla sarılı biçimde uyumaya çalıştı. Tek bir şey bile olsa en azından bir şey onun için artık netti. Sonunda İzaya onu delirtmeyi başarmıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurgun (Shizaya)
Fanfictionİkebukuro'nun en ünlü muhbiri Orihara İzaya, muhbir olmaktan vazgeçerse ne olur? İzaya tüm o gürültülü yaşamından uzaklaşmış ve yaptığı işi bırakma aşamasına gelmiştir. Yaşadığı şehri terk etmeye karar veren İzaya, gizemli bir kadınla karşılaştıkta...