Shizuo Celty ile birlikte kliniğin önünde otururken ne kadar zaman geçtiğinin farkında değildi. Hatta aynı pozisyonda hareket etmeden ne kadar oturduğunu bile bilmiyordu. Sadece tek bir hareket bekliyordu. İzaya ile arasında duran bu lanet kapının bir an önce açılması...
Omuzunda bir el hissedince başını kaldırıp etrafına baktı. Celty yanı başında durmuş ona destek olmaya çalışıyordu. O sırada ona bir ömür gibi gelen süreden sonra kapı açıldı. Shizuo aniden ayaklanarak kapının dibinde bitiverdi.
"O nasıl?"
Shinra'nın yüzünde tarif edilemez bir ifade vardı ve çok düşünceli görünüyordu. Bu bakışlar Shizuo'yu daha da kahretti.
"Pek... İyi değil Shizuo. Bak önce oturalım şuraya."
Shizuo sinirle Shinra'nın yakasını kavradığında Celty'de Shizuo'nun kollarını tutarak Shinra'yı bırakması için çekiştirmişti. Shinra ellerini Shizuo'nun koluna koydu ve ona üzgün bakışlarla baktı.
"Ne diyorsun sen Shinra? O zaman bir şeyler yap! Onu iyi yap!"
Shizuo'nun çaresiz çıkan sesi, hem Shinra'nın hem de Celty'nin yüreğini burkmuştu. Ömründe ilk kez böylesine kudretli bir güce sahip olan adamın ağladığını ve çaresizlikten titrediğine şahit oluyorlardı.
"Anlatacağım dostum, emin ol elimden geleni yaptım. Beni dinlemelisin Shizuo. Söyleyeceklerim gerçekten çok önemli."
Shizuo ellerini gevşetti, ardından kolları iki yanına düştü ve hemen kenarda duran koltuğun birine çöktü.
"Tamam, çabuk konuş. Ardından İzaya'mın yanına gideceğim."
Shinra ona burukça gülümsemişti, o da gidip yanına oturdu.
"Karın bölgesinden bıçaklanmış. Bıçak karaciğerine denk gelmiş ve karaciğer bölgesindeki dokuyu parçalamış. Geldiğinde iç kanaması vardı ve çok fazla kan kaybetmişti. Hemen ameliyata aldım ve ona kan takviyesi de yaptım fakat o hala komada."
"Komada? Ne demek istiyorsun Shinra, lafı geveleme ağzında da adam gibi konuş benimle."
Shinra çaresizlikle iç çekti ve kararsız bakışlarla baktı arkadaşının yüzüne. Bunu ona nasıl söyleyeceğine bir türlü karar veremiyordu.
"Normal şartlarda böyle bir yara alsaydı birkaç hafta hastanede tedavi görerek iyileşebilirdi fakat şu an ki durumu çok riskli. Shizuo;" içine derin bir nefes çekti ve garip bir ifade ile devam etti sözlerine. Bu sırada Shizuo'da sabırlı olmaya çalışarak endişeli ifadelerle yüzüne bakıyordu.
"O hamile... Bak, bu imkansız. Böyle bir şeyin mümkün olmadığını bende biliyorum. Hatta bunun nasıl ol-"
Shizuo'nun tepkisini gördüğünde aniden susmuştu Shinra. Shizuo ayağa kalkmış ve arkalarındaki duvara okkalı bir yumruk geçirmişti. Ardından bağırdı.
"Biliyordum! Lanet olsun anlamıştım! Gecenin bir vakti yemek yemeler, her zamankinden fazla uyumalar, halsiz hissetmeler... Aklıma geldi; ama imkansız dedim. Hepsi saçma bir rüyaydı demiştim."
Shinra ağzı açık halde arkadaşının dediklerini dinliyordu ve bir tepki verememişti. Ardından sıvası dökülmüş ve hafif çatlamış duvara baktı.
"Peki ya bebek?"
Shizuo'nun giderek kısılan sesi ve endişesi Shinra'ya ulaştığında bakışlarını yere odakladı.
"O iyi, bıçaklanmadan dolayı zarar görmemiş fakat onun varlığı benim tedavimi kısıtlıyor. Shizuo, elimden gelen her şeyi yaptım. Yarın İzaya'nın gözlerini açacağını umut ederek bekleyelim. İzaya kolayca pes edecek biri değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurgun (Shizaya)
Fanfictionİkebukuro'nun en ünlü muhbiri Orihara İzaya, muhbir olmaktan vazgeçerse ne olur? İzaya tüm o gürültülü yaşamından uzaklaşmış ve yaptığı işi bırakma aşamasına gelmiştir. Yaşadığı şehri terk etmeye karar veren İzaya, gizemli bir kadınla karşılaştıkta...