Shizuo uyandığında yavaşça yatağından kalktı. Altına sadece eşofman altını geçirip aynada sırtına baktı. Geçirdiği kazadan bu yana neredeyse bir ay olmuştu. İzi hala belli olsa da dikişler alınmıştı ve daha iyi görünüyordu.
Mutfağa doğru giderek bir tava ve birkaç yumurta çıkardı. Kendine kahvaltıda omlet pişirmeye karar vermişti. İçinde bulunduğu sahne ona aynı o günkü rüyasını hatırlatmıştı. Bir türlü unutamadığı şu rüya... Eğer rüyalar gerçek olsaydı, o zaman tamda şu anda kapı çalmalıydı diye düşündü.
Arkasını dönüp kapıya bakıyordu ki kapının gerçekten çalmasıyla gülüşü dudaklarında donup kaldı. Ağır adımlarla kapıya yöneldi.
Kapıyı açar açmaz İzaya ile göz göze gelmişti. Bir şaka mıydı bu, ya da sadece bir tesadüf. Evet, elbette sadece bir tesadüf olmalıydı. İzaya'nın ise gördüğü manzara yüzünden gözleri dışarı doğru fırlarken, Shizuo'yu bariz bir şekilde baştan aşağı süzmüştü. Ardından yaptığını fark ettiğinde utanmış bir şekilde hiç bir şey demeden içeri dalmıştı. Gözleri mutfakta ki masayı bulduğun da Shizuo'nun kahvaltı etmek üzere olduğunu gördü.
"Shizu-chan sen kahvaltını et ben yemiştim." dedi. Shizuo'nun cevap vermesini bile beklemeden ilerleyip büyük kanepeye oturdu.
Shizuo ise hala olduğu gibi duruyordu. İzaya'nın hareketleri bile hemen hemen aynıydı. Kafasını iki yana salladı ve tesadüf işte diye düşündü tekrar. Kahvaltıyı boş vererek direk İzaya'nın yanına gitti ve kanepeye oturdu.
"Kahvaltı etmeyecek misin Shizu-chan?"
"Neden geldin pire?"
İzaya gözlerini devirdi ama hiçbir şey söylemedi. Sanki söze nereden başlayacağını bilemez bir haldeydi ve bu hiç onun tarzı değildi.
"Hiç nasılsın diye sormaya geldim."
Shizuo şüpheli bakışlarını İzaya'dan ayırmadan ona bakıyordu, İzaya ise Shizuo ile göz göze gelmemeye çalışıyordu. Yalan söylediği barizdi. Ardından İzaya, Shizuo'yu daha da şaşırtan bir şey yaptı ve önündeki sehpada duran kumandayı alıp televizyonu açtı. Bir kadının şevkle inlemesinin sesi odayı sardığın da, Shizuo duyduğu seslere inanamıyormuş gibi şaşkın bakışlarını televizyona dikti.
Ardından İzaya'ya baktığında onun kendisiyle dalga geçmesini bekledi. Fakat İzaya'da şok olmuş bir şekilde ekrana bakıyordu. Bakışları Shizuo ile buluştuğunda, garip bir şekilde birbirlerine baktılar.
Shizuo acele ederek İzaya'nın elinde tuttuğu kumandayı aldı ve televizyonu kapattı.
"Açıklayabilirim-" İzaya, Shizuo'nun sözünü kesmişti.
"Açıklamana gerek yok Shizu-chan, sonuçta sağlıklı bir yetişkin ve bu da bir ihtiyaç." İzaya hafifçe kıkırdadığında, Shizuo kıp kırmızı olmuştu yine.
Ama benim bununla gerçekten bir alakam yok. Ayrıca bunu yaparsam düşündüğüm tek kişi her zaman sen oluyorsun zaten. Bu saçma videolar ilgimi çekmiyor.
İzaya, zaten Shizuo'nun böyle bir şeyle alakası olmadığını onunda en az kendisi kadar şaşırdığını düşüncelerinden anlamıştı ve onunla dalga geçmek için böyle bir şey söylemişti. Fakat Shizuo'nun şu an düşündükleri kesinlikle, ava giderken avlanmış gibi hissetmesine sebep olmuştu. Shizuo'nun kendisini düşünerek... Tanrım, buna hala inanamıyordu.
Kalbi yerinden fırlayacak kadar hızlı atarken kulaklarına varana kadar kıpkırmızı olduğunun bilincindeydi. İkisi de kıp kırmızı bir suratla yere bakarak otururlarken, ortamdaki gerilim elle tutulur düzeydeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurgun (Shizaya)
Fanficİkebukuro'nun en ünlü muhbiri Orihara İzaya, muhbir olmaktan vazgeçerse ne olur? İzaya tüm o gürültülü yaşamından uzaklaşmış ve yaptığı işi bırakma aşamasına gelmiştir. Yaşadığı şehri terk etmeye karar veren İzaya, gizemli bir kadınla karşılaştıkta...