Shizuo uyandıktan sonra üstüne sadece siyah eşofman altını geçirip banyoda yüzünü yıkadıktan sonra mutfağa yöneldi. Henüz üstüne bir şey giymediği için geniş omuzları, kaslı göğsü ve karnı tamamen gözler önündeydi. Tavayı dolaptan çıkararak ocağın üstüne koydu ve bir kap alıp içine birkaç yumurta kırıp çırptı. Sonra kabın içindekileri ocaktaki tavaya döktü. Kahvaltı için kendine omlet pişiriyordu.
Pişen omleti tavadan alıp tabağına aktarmıştı ki tam o sırada kapı çaldı. Shizuo tişörtünü fırlatıp attığı yeri bulmak için odasına yöneldi. Fakat kapı daha ısrarlı bir şekilde çalmaya başlamıştı. Öyle ki zil sesi hiç susmuyordu. Shizuo komşuların ayaklanmasını istemediği için odasına gitmekten vazgeçti ve söylenerek kapıyı açtı.
İzaya'yı sabırsız bir şekilde beklerken gördüğünde bu defa şaşırmamıştı. İzaya'nın ise gördüğü manzara yüzünden gözleri dışarı doğru fırlarken, Shizuo'yu bariz bir şekilde baştan aşağı süzmüştü. Ardından yaptığını fark ettiğinde utanmış bir şekilde hiç bir şey demeden içeri dalmıştı. Gözleri mutfakta ki masayı bulduğun da Shizuo'nun kahvaltı etmek üzere olduğunu gördü.
"Shizu-chan sen kahvaltını et ben yemiştim." dedi. Shizuo'nun cevap vermesini bile beklemeden ilerleyip büyük kanepeye oturdu.
"Saçmalama pire, ne arıyorsun benim evimde yine?" Shizuo sakin çıkması için zorladığı bir ses tonuyla konuştu.
"Hiç kibar değilsin ama Shizu-chan. Sen kahvaltını et sonra konuşuruz." İzaya ikna etmek ister gibi sevimli sevimli bakmak için çaba harcıyor gibi görünüyordu.
"Ya sabır!" Shizuo arkasını dönerek soğumuş olan omletine baktı. Sabah sabah huzuru kaçmıştı. Zorla bir kaç lokma yedikten sonra, masadakileri aceleyle toparlayarak İzaya'nın yanına gitti ve kanepeye oturdu. İzaya şaşırarak ona döndü.
"Ne çabuk yedin Shizu-chan." sesinde hafif bir merak tınısı vardı.
"Birileri sağ olsun iştahımı kaçırdı." konuştuktan sonra İzaya'ya baktığın da onun kendisine alınmış bakışlar attığını gördü. Cidden bugün İzaya'nın neyi vardı böyle. Çok tuhaf davranıyordu. Gerçe düşününce son zamanlarda sürekli garipti zaten.
İzaya önündeki sehpada duran kumandayı alıp televizyonu açtığında bir kadının şevkle inlemesinin sesi odayı sarmıştı. Shizuo duyduğu seslere inanamıyormuş gibi şaşkın bakışlarını televizyona dikti. İzaya'nın yüzünde ise muzip bir ifade vardı.
"Bak sen Shizu-chan. Böyle şeylere ilgin olduğunu hiç fark etmemiştim." İzaya kıkır kıkır gülerken Shizuo kıpkırmızı kesilmişti. Kadının sesi daha da yükselirken İzaya'nın elindeki kumandayı almak için hamle de bulundu.
"Bak, nasıl böyle bir görüntü çıktı bilmiyorum ama benim bununla hiçbir alakam yok." Shizuo'nun domates gibi bir suratla bunu söylemesi hiçbir şey ifade etmemişti.
İzaya Shizuo'nun hamlesini fark ederek ondan hızlı hareket etti ve Shizuo sırt üstü kanepeye düşüverdi. İzaya hınzırca gülümseyip Shizuo'nun üzerine doğru geldi. Bir elinde de kumandayı tutuyordu. Elini kaldırarak kumandayı gösterdi.
"İstediğin bu muydu Shizu-chan?" yüzündeki sırıtma daha da büyürken, sanki şu anda gayet normal bir pozisyonda duruyorlarmış gibi davranıyordu.
Shizuo ise bu durumdan rahatsız olan tek kişi gibiydi. Kulaklarını inleme sesleri doldururken; İzaya, kokusunu burnuna çekebilecek kadar yakınında duruyordu ve dudakları davetkâr bir şekilde hafif açıkken gözlerini yüzüne dikmiş kendisine bakıyordu.
Shizuo vücudundaki adrenalini hissettiğinde içinden –Hayır Tanrım. Hayır. Lütfen, şimdi olmaz.- gibi düşüncelerle yalvarıyordu kendi kendine. Ani bir hareketle İzaya'nın elindeki kumandayı kaptı ve hırsla televizyonu kapattı.
Fakat bu iyi bir fikir değildi, çünkü bu yüzden dengesi bozulan İzaya Shizuo'nun üstüne düştü. Lanet olsun! İzaya'nın bedeni ile Shizuo'nun bedeni birbirine tamamen temas ediyordu.
İzaya doğrulmak ister gibi ellerini Shizuo'nun çıplak göğsüne koydu. Bakışları buluştuğu anda Shizuo İzaya'nın gözlerinin adeta ateş parçası gibi parladığını fark etti. Gözlerinde ki şehvet ve tuttu ile birlikte teninin de ateş gibi yanması onda yanılma payı bırakmıyordu.
Kan basınçla alt taraflarına pompalanırken Shizuo artık beyniyle düşünmeyi bırakmıştı. Gözlerini kırpmadan kendisine bakan İzaya'nın pembe ve davetkâr dudaklarına büyük bir açlıkla kavuştu. Kollarını İzaya'nın iki yanına sarıp onu kendine bastırırken İzaya Shizuo'nun ağzına hafifçe inlemeden duramamıştı. Bu yaptığı ise Shizuo'yu çileden çıkarmaktan başka bir işe yaramıyordu. Dudakları şişip kıpkırmızı olana kadar öpüşmeye devam ettiler. Nefessiz kalan İzaya yarım açık olan gözleriyle hafifçe başını geriye atıp Shizuo'nun gözlerine baktı.
İkisinin de elmacık kemikleri kızarmış ve gözleri hafif sulanmıştı. Heyecandan kalpleri davul gibi atarken birbirine karışan kalp atışlarının seslerini duyabiliyorlardı.
"Bugün hava dışarı da dolaşmak için pek uygun değil zaten öyle değil mi Shizu-chan, tüm gün evde kalmaya ne dersin?" İzaya hafif çatallanmış sesiyle konuştuğunda Shizuo hipnoz olmuşçasına onu dinlemişti. Tek hamle de onu altına aldığı gibi doyamadığı dudaklarını tekrar öpmeye başladı.
İzaya'nın ıslak gözlerinde kendi yansımasını gördüğünde o vakit sadece tek bir şeyden tüm benliğiyle emin oldu. Ona şehvetle bakan bu gözlerin sahibine sırıl sıklam ve geri dönülemez bir biçimde aşık olmuştu.
Üzerine eğildiği dudakları aşkla öptü. Ne sertti ne de çok nazik. Öncekinden farklı olarak, acele etmeden yavaşça, sevgi dolu hislerle öpüyordu İzaya'yı. İçinde patlayan tüm duygularının yoğunluğuyla, ona çok kıymetliymiş gibi nazikçe sarılarak öpüyordu. İzaya ise; Shizuo'nun bu yoğun duygularını tüm kalbinde ve bedeninde hissederken hafifçe titremişti.
Shizuo memnun bir ifadeyle başını kaldırarak İzaya'ya baktığında onun görüntüsü yüzünden ateşte kavruluyormuşçasına yandığını hissetti...
...
Shizuo bir anda gözlerini açtığında odasında yatağında yatıyordu. Etrafına bakarak İzaya'yı görmeyi umut etti, ama oda bomboştu ve banyodan da ses gelmiyordu. Korkuyla üstündeki pikeyi kaldırarak altına baktı ve lanet okuyarak ayağa fırladı.
Banyoya gitti ve üstünü çıkararak duşa girdi. Artık kendine inanamıyordu. İzaya ile ilgili ıslak rüya göreceğini söyleseler hayatta inanmazdı hatta birde sakin kalamayıp o insanları öldürür, katil olurdu.
Aklına gelen görüntüler yüzünden yumru yaptığı eliyle duvara vururken okkalı bir küfür savurmuştu. Savrulan yumruğuyla beraber duvardaki fayanslarda kırılarak zemine düşmüştü. Harika! Şimdi bir de fayansları tamir etmek zorunda kalacaktı! Hep o geri zekâlı pire yüzünden geliyordu bunlar başına. Onun yüzünden yaşamadığı ne kalmıştı ki zaten.
Sinirleri tepesinde odasına gitti ve giyindi. Canı kahvaltı etmek bile istemiyordu. Anlaşılan tüm gününü bu sinirle geçirecekti. En azından işteyken dövdüğü adamlarla biraz stres atardı. Şanslı olursa İzaya ile karşılaşabilir ve onu bu sefer gerçekten öldürürdü. Bu düşünce biraz olsun moralinin yerine gelmesini sağladı.
Tam kapıdan çıkmak üzereyken kapının çaldığını duydu. Sinirle kapıyı açtığında iki tane polis memuru ile karşı karşıya kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurgun (Shizaya)
Fanfictionİkebukuro'nun en ünlü muhbiri Orihara İzaya, muhbir olmaktan vazgeçerse ne olur? İzaya tüm o gürültülü yaşamından uzaklaşmış ve yaptığı işi bırakma aşamasına gelmiştir. Yaşadığı şehri terk etmeye karar veren İzaya, gizemli bir kadınla karşılaştıkta...