İzaya eve girdiğinde Yuudai televizyon izliyordu. Yanına giderek oturdu. Oldukça üzgün hissediyordu. Hatta sadece üzgün demek hislerinde açıklayıcı olmazdı belki de. Pişmanlık, acı, keder, çaresizlik... Bir çok iç içe geçmiş duyguydu ki çok uzun zamandır hiç hissetmediği şeylerdi bunlar onun için.
"Shizuo'ya olanları anlattım. Bana rüyalarından bahsetti. Saftirik geleceği gördüğünün farkında bile değilmiş. Seninle bir bağlantısı olabilir mi?"
"Nasıl yani demek istediğin Shizuo rüyalarında geleceği mi görüyor?"
"Hı-hı aynen öyle. Ona sordum ama tanımadığı biri onunla bağlantıya geçmemiş hiç. Sence bu senin aradığın kişi mi? Öyleyse Shizuo'nun haberi olmadan bunu yapabilir mi?"
"Mümkün, tekrar onun karşısına çıkması için bir sebebi yok. İstediği bir insan bedeniyse bunu elde etmiş gözüküyor. Bu arada cidden şu an için önemli olan şey bu konu mu?"
"Ne demek istiyorsun?" Yuudai ciddi bakışlarını İzaya'nın üstüne diktiğinden dolayı İzaya gözlerini kaçırma ihtiyacı duydu.
"Az çok böyle tepki göstereceğinin farkındaydım zaten Yuu-chan. Elimden bir şey gelmez."
"Umursamıyorum ayakları yapma hiç boşuna. İçini görüyorum ben senin. Durum böyleyken huzurlu bir uyku bile uyuyamayacaksın. Shizuo'nun da senden farklı olduğunu sanmıyorum."
İzaya sinirle ayağa kalktığında yumruklarını sıktığının bilincinde değildi.
"Hiçbir şeyi anlamıyorken boşuna konuşma. Ne yapabilirim ki, ben buyum işte! O kadar çok insanla oynadım ki bu zamana kadar, ona gidip ama seninle oynamamıştım desem ne kadar inanır ki bana?"
İzaya elleriyle yüzünü kapattı. Shizuo'nun nasıl davranacağını tahmin edemiyordu. Zaten en nefret ettiği şey de bu değil miydi? Ne zaman onunla oynamaya kalksa hep tahminlerinin dışında hareket ederdi.
Hayatında daha önce hiç kimseden affedilmeyi istememişti. Oysa ki affedilmesi gereken o kadar kötülük yapmıştı ki. Hiçbiri umurunda değildi. Shizuo hariç... Onunla tanıştığı günden beri, onun için farklı olan tek kişiydi o.
"Neden gidip kendini affettirmeye çalışmıyorsun. Onu ikna etmeyi bile denemedin."
"Şu anda gidersem kesin beni öldürür."
"İzaya, sence bunu göze alman gerekmiyor mu?"
İzaya uzun süre evin her yerinde gezdirdi bakışlarını. Düşünceli bir hali vardı. Ardından gözleri Yuudai ile buluştuğunda kararını verdiği çok açıktı ve amacı çok netti. Bir daha tereddüt etmeyecekti.
Yuudai bunu gördüğünde kıkırdamadan edememişti. Sonuçta Shizuo ile dans etmek kolay değildi ve İzaya'nın kabahati de büyüktü.
İzaya kapıya doğru gittiğinde bir an olduğu yerde durdu. Tam olarak ne yapması gerektiğine emin olamıyordu.
"Akşam seni beklemeden uyurum ben merak etme, siz keyfinize bakın."
Yuudai'nin sesini duyduğunda kapıyı çarpıp çıkmıştı, korkularının esiri olmasına mahal vermeden. Şimdi Shizuo'nun dairesinin önündeydi ve kendini savaş cephesine girmek üzere olan bir er gibi hissediyordu.
Parmağını uzatarak zili çaldı. Kapı açılmamıştı. Hafif sinirlendi ve bu sefer ısrarla çaldı. Cesaretini kaybetmeden önce kapının açılmasını istiyordu. Son defa daha zili çaldığında kapı gıcırdayarak açılmıştı sonunda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurgun (Shizaya)
Fanfictionİkebukuro'nun en ünlü muhbiri Orihara İzaya, muhbir olmaktan vazgeçerse ne olur? İzaya tüm o gürültülü yaşamından uzaklaşmış ve yaptığı işi bırakma aşamasına gelmiştir. Yaşadığı şehri terk etmeye karar veren İzaya, gizemli bir kadınla karşılaştıkta...