İzaya yavaşça gözlerini araladığında etrafına bakındı. Yanı başında duran Shinra'yı gördüğünde zoraki bir şekilde doğrulmaya çalıştı. Shinra bir eliyle İzaya'nın omzuna baskı uygulayarak onu yatar vaziyete geri getirdi.
"Hemen ayağa kalkma İzaya, yeterince iyi olduğunu düşünmüyorum. Kan değerlerin hala çok düşük." Shinra'nın sözlerinin ardından İzaya rüyadan uyanır gibi başına gelenleri hatırladı ve onu bayıltan kadını görme çabasıyla gözleri odayı fıldır fıldır aramıştı. İzaya hoşnutsuz bir tavırla Shinra'ya döndü ve huysuz çıkan sesiyle konuştu.
"Shinra neredeyim ben, burası senin evin değil." dedi, ardından Shinra'nın mırıltısını işitti.
Shizuo'nun evinde olduğunu söylesem nasıl bir tepki verir acaba?
İzaya bir anda fırladı ve şaşkınlıkla gözleri büyüdü. Ani tepkisi yüzünden gözü kararmıştı ve çıktığı yatağa geri düştü. Shinra kızgın bir sesle konuştu.
"İzaya sana iyi olmadığını söylemiştim, deli misin sen, durduk yere niye birden öyle bir tepki verdin?" İzaya'da Shinra'ya kızgınlıkla tısladı.
"Durduk yere mi? Bana Shizuo'nun evinde olduğumu söyledin. Beni buraya nasıl getirirsin. İyileştirmek değil öldürmek istiyorsun galiba beni." dedi.
"Seni ben getirmedim, sen kendin gelmişsin ya da biri seni bırakmış, bilmiyorum ama baygın halde kapının önünde duruyormuşsun işte." Shinra sözlerinden sonra devam etti.
"Shizuo seni öldürmek yerine beni arayıp çağırdığı için bence ona teşekkür etmelisin." dedi ve sırıtmayı ihmal etmedi. İzaya iğrenerek yüzünü buruşturduğunda sessizce mırıldanmıştı.
"Bence teşekkür etmeme fırsat kalmadan o beni öldürmeye çalışacak. Acaba hala baygın taklidi yapmaya devam mı etsem?" İzaya kendi kendine konuşur haldeyken yine Shinra'nın fısıltı gibi çıkan sesini duydu yine.
Shizuo'da pek normal görünmüyordu, acaba hasta mı? Gitmeden ona da baksam iyi olur.
"Ona bir şey olmaz. Kamyon çarptığında bile bir şey olmamıştı o canavara." İzaya Shinra'ya cevap verdiğinde yüzünde her zaman ki pis sırıtışı vardı.
Shinra olduğu yerde durmuş boş bakışlarla İzaya'ya bakıyordu. Uzun bir süre öylece kala kaldı, sonra asıl meseleyi kavradığında gözleri şokla açıldı.
Aman Tanrım! Aman Tanrım!
İzaya'da düşüncelerinden sıyrılıp yüzünü Shinra'ya çevirdi.
"Ne? Ne var? Neden ortalığı ayağa kaldırıyorsun durduk yere?" İzaya gözlerini Shinra'dan ayırmadan ona bakıyordu. Shinra aynı şeyi tekrar denedi.
Beni duyuyorsun.
"Tabi ki seni duyuyorum. Hey sen iyi misin?" İzaya'nın gözlerini merak sararken birden ifadesi değişti. Shinra İzaya'nın durumu fark ettiğini anlamıştı. Şimdi sıra İzaya'daydı.
"Konuşmadın, dudaklarını kıpırdattığını görmedim ama yine de seni duydum öyle değil mi? İçinden geçenlerdi..." Shinra'ya göre aşırı sakin bir şekilde söylemişti tüm bunları. Sanki insanların düşüncelerini okuması çok normal bir şeymiş gibi.
"Bunun nasıl mümkün olduğunu bilmiyorum ama bu doğru. İzaya sen benim zihnimi okuyordun." İzaya boş bakışlarla Shinra'ya bakıyordu. Durumu kavramış olsa da bunu kabul etmesi o kadar kolay değildi.
Bayılmadan önce hiç böyle bir durum yaşamış mıydın?
İzaya biraz düşündükten sonra başını olumsuz anlamda salladı. Ardından gözünün önüne yine o gri saçlı kadının görüntüsü geldi. Eğer yanılmıyorsa bunun sebebi o kadın olmalıydı. Bayılmadan önce kadının ona yaklaşıp elini alnına koyduğunu hatırlıyordu ve ardından bayılmıştı. Lanet kadın onu Shizuo'nun kapısına bırakmıştı. Amacı İzaya'yı ortadan kaldırmak olmalıydı mutlaka çünkü bu şehirdeki herkes bu iki insanın defalarca birbirini öldürmeye çalıştığına şahit olmuştu.
Hedefini başkasına öldürterek ellerini temiz tutacaktı aklı sıra. Akıllıca bir plandı ama işin tuhaf yanı İzaya neden hala hayattaydı? Plan kusursuz gibiydi, baygın bir İzaya'yı Shizuo'nun öldürmesi çok kolaydı. Shizuo hiçbir zaman İzaya'nın planlarının bile işlemesine izin vermeyip hep tahmininden farklı davranmıştı şimdi neden bu plan gerçekleşsindi ki? Kadın hatayı en başında Shizuo'yu işin içine katarak yapmıştı tabiki. Şimdi her şey daha iyi yatmıştı aklına, ama sahi; Shizuo onu neden öldürmemişti de yerine Shinra'yı çağırmıştı?
"Anladım, şu an için kendini fazla yormamaya çalış İzaya, artı tekrar bir yerlere kaybolmaya da kalkma. Yapmaya çalıştığın şeyden haberimiz var." dedi, İzaya sinirle gözlerini kaçırmıştı.
"Sana sakinleştirici vereceğim, biraz daha uyursan daha iyi olursun. Ayrıca-" konuşmayı kestiğinde İzaya istemeyerek başını Shinra'ya çevirmişti.
Zihin okuma meselesini de araştıracağım. Fazla endişelenme.
Dudakları hiç hareket etmezken içinden geçen düşüncelerini İzaya gayet net duymuştu yine. Anladığını belli edercesine bir kez başını aşağı yukarı salladı.
Sakinleştirici etkisini göstermeye başladığında, İzaya yatağa iyice gömülmüştü. Bu meseleyi Shinra'ya bırakacak değildi. O kadını bulacak ve bunu kendi araştıracaktı. Başka bir zaman olsaydı içindeki bunu en iyi nasıl kullanacağını planlayan kısmına bırakırdı her şeyi ve mükemmele biraz daha yaklaştığı için eziyet etmek, öldürmek, en çokta farkındalık yaratmak daha kolay olurdu uygularken oyunlarını. Bir muhbirin bundan daha çok ihtiyaç duyduğu başka bir şey olabilir miydi? İstediği tek şey karşısındaki insanın zihnine girip öğrenmek istediği her şeyi duymak bu kadar basitken artık... O ise sadece; sonunun ne olacağını düşünüyordu ve tabi birde şu anda yatağında yattığı şahıs ile nasıl yüzleşeceğini. Değişiyordu ve değişim birden bire gelmişti ona. Bunu isteyip istemediğinin farkında bile olmadan, bilinçsizce ve hiçbir şeyi kurgulamadan en doğal haliyle, sadece değişiyordu nasıl birine dönüşeceğini bilmeden.
*Hikayenin gidişatı ile ilgili yorumlarınız beni çok mutlu ediyor, teşekkür ederim. *-*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurgun (Shizaya)
Fanfictionİkebukuro'nun en ünlü muhbiri Orihara İzaya, muhbir olmaktan vazgeçerse ne olur? İzaya tüm o gürültülü yaşamından uzaklaşmış ve yaptığı işi bırakma aşamasına gelmiştir. Yaşadığı şehri terk etmeye karar veren İzaya, gizemli bir kadınla karşılaştıkta...