İzaya yaklaşık bir haftadır, İkebukuro ve civarlarında gizli gizli dolaşmış ve tahmin bile edemeyeceği bilgiler elde etmişti. Ona göre en tehlikeli bilgiler bilim laboratuvarlarında olup bitenler ile yakuzalarla ilgili edindiği bilgi ağıydı. Bildikleri öğrenilirse kesinlikle hayatı tehlikeye girerdi ama İzaya zaten her zaman hayatını riske atıyordu. Bu alışıldık bir şeydi.
Huzursuzlukla kaşlarını çatarken son öğrendiği şeyler yüzünden kafası baya meşguldü. Birçok yakuza grubu Shizuo'yu aralarına katmak için fırsat kolluyordu. Onun gücünü kendi yararlarına kullanmak istiyorlardı. İzaya bunu zaten biliyordu ama aralarından en tehlikeli olan Yamaguchi grubunun bunun için bir plan yapıp yakın zamanda harekete geçecek olmasını dün gece aralarına gizlice sızdığında öğrenmişti.
Bilirsiniz Shizuo gibi bir canavarı zapt etmek pek mümkün değildir ve çoğu güçsüz grupta bunu hiç başaramamıştı ama Yamaguchi'nin planı gerçekten zekiceydi. İzaya her şeyi biliyordu bilmesine ama ne yapacağına karar verememişti. Shizuo'yu onlara teslim etmek gibi bir düşüncesi yoktu, lakin Shizuo'ya gidip "Seni aralarına katmak isteyen bir yakuza grubu sana saldıracak, hazırlıklı ol." demekte çok absürttü. Hele ki bunu ona söyleyen İzaya ise; Shizuo kesinlikle altında bir bit yeniği arayacak belki de ona inanmayacaktı. Belki değil büyük ihtimalle inanmayacaktı. İzaya'nın başka bir çözüm yolu bulması gerekiyordu.
İzaya bu gibi düşüncelerle boğuşurken kendini Shizuo'nun dairesinin önünde buldu. Ona sadece küçük bir uyarı verecekti, ne olacağını ya da olayı söylemese de, örneğin evden çıkmamasını isteyebilirdi. İzaya kapının önünde dururken sinirle saçlarını çekiştirdi. Cidden artık saçmalıyordu. İşin ucunda Shizuo vardı burada, kesinlikle kapıyı açtığı anda ona saldırmaya başlayacaktı beyinsiz. İzaya vazgeçerek tam arkasını dönmüştü ki kapı ardına kadar açıldı.
İzaya arkasını döndüğünde Shizuo'nun ona bakan şaşkın bakışlarıyla karşılaştı. Beklenmedik bir karşılaşma olmuştu. İfadesiz yüzüyle şaşkınlığını saklamaya çalıştı. Son gördüğünden bu yana Shizuo solgun görünüyordu. Gözünün altındaki karaltılar onun iyi uyuyamadığını belli ediyordu. Hasta gibi görünüyordu, İzaya Shizuo'nun da hasta olabileceğine hiç ihtimal vermezdi, merak etti.
Shizuo'nun şaşkın bakışları normale dönerken İzaya onun iç sesini duydu.
Lanet, bu pirenin evimin önünde ne işi var.
Sadece dokunduğu insanların düşüncelerini duyabildiğini keşfetmesi uzun sürmemişti. En son göz göze geldikleri an geldi İzaya'nın aklına kara bir aura sarmıştı etrafını. Asla birinin ona öylesine derin bakmasını istemiyordu bu hayatta. Anlamaya çalışır gibi, içini görmek ister gibi...
Kabul etmeyeceği bir şey varsa o da bir başkasının kendisi ile ilgilenmesiydi bu hayatta o kadar. Artık onun düşüncelerini duyabiliyordu. Ne ironiydi ama; düşmanını yenmek için kullanabileceği en büyük silaha sahipti, neden mutlu değildi? Belki de hayatında düşüncelerini bilmek istemediği tek kişi Shizuo olabilir miydi? Korkuyordu belki de, onun en derin sırlarını öğrenirse onu öldürmekten vazgeçmek zorunda kalmaktan? Böyle bir ihtimal mümkün olmasa bile, İzaya'nın aklına her türlü düşünce ve her türlü ihtimal geliyordu. O her zaman her şeyi planlayarak adım atardı yapmak istediği şeye ulaşırken.
"Merhaba, Shizu-chan."
İzaya pişmiş kelle gibi sırıtmaya başlarken Shizuo, aynı Shizuo gibi tepkiler veriyordu. Hatta alnındaki birkaç damarı atmaya başlamıştı bile. Fakat her zamankinin dışında bir şey oldu. Shizuo öfkesini dizginleyerek İzaya'ya baktı.
Baktı diyorum; çünkü öfkeyle şaşkınlıkla büyümüş gözlerle her zaman ki gibi değil, gerçek manada baktı. Nasıl olup olmadığını merak ediyormuş gibi, yüzünü inceler gibi, dikkatle, ilgiyle... Yine anlam veremediği aynı garip bakışlar vardı Shizuo'nun gözlerinde.
Yorgun görünüyor. Ona yaklaşık bir haftadır hangi cehennemin dibindeydin diye soramam. İçeri davet etsem ne tepki verir acaba? Ne yapmalıyım? Kendimi aptal gibi hissediyorum. Cidden burada ne işi var bu pirenin.
Shizuo kısık gözlerle ne yapması gerektiğine karar vermeye çalışırken İzaya Shizuo'nun düşündüklerine bir anlam vermeye çalışıyordu. Bu düşünceler İzaya'yı şaşırtmıştı. Çünkü Shizuo'nun düşünceleri arasında böyle şeyler bulmayı kesinlikle beklemezdi. Bu yeni yeni öğrenmeye başladığı şeyler İzaya'yı afallattı. Asıl şaşkınlığı ise; Shizuo'nun kendisinden gerçek anlamda nefret etmediğini kavradığında yaşamıştı.
İzaya duydukları ile aptala dönerken söyleyeceğini de unutmuş öylece bakıyordu. Shizuo ise; ne söyleyeceğini bilemediğinden bakıyordu. Yani ortam aşırı derece de garipti ve ikisi ikinci defa kavga etmeden karşılıklı duruyorlardı. İzaya kendini toparladı ve Shizuo'ya doğru konuştu.
"Hey, Shizu-chan beni davet etmeyecek misin? Nasıl bir misafirperversin sen?" İzaya'nın sırıtması yine Shizuo'nun sinirlerine dokunmaya başlamıştı.
"İkimizde buraya misafircilik oynamaya gelmediğini biliyoruz İzaya. Ne diyeceksen de, sonra da git. Sinirlerimi hoplatma benim durduk yere."
İzaya büyük bir kahkaha attı. Shizuo'nun düşündükleri ile söyledikleri kesinlikle çok zıttı. Bu İzaya'yı güldürmüştü. Shizuo'nun alnındaki damarlar gene atmaya başladığında İzaya ani bir hamleyle Shizuo'nun yanından geçerek eve girdi. Kapı hala açık dururken Shizuo bu sefer arkasını dönmüş şekilde İzaya'ya bakıyordu.
"Kapıyı kapat da gel otur Shizuo söyleyeceklerim böyle ayaküstü konuşulacak şeyler değil."
Shizuo homurdanarak kapıyı kapattı ve kanepe de oturan İzaya'ya doğru yaklaştı. Ayakta durmayı tercih etmişti. Bakışlarını bir an olsun İzaya'dan almıyordu. İzaya siyah saçları ve beyaz teniyle tezatlığın çekiciliğini sunuyordu adeta ona. Bakışları istemsizce yumuşacık görünen dudaklarına kaydı. Ardından ben ne yapıyorum dercesine hemen gözlerine dikti bakışlarını. İzaya'nın gözleri de onun üzerindeydi. Onu okumaya çalışıyormuş gibi bakıyordu sanki. Gözlerini kıstığında o kadar tatlı görünüyordu ki.
Onu öpsem nasıl bir tepki verirdi?
İzaya birden duyduklarıyla ayağa fırladı. Emin olamamışçasına Shizuo'ya bakmaya devam ediyordu. Fakat Shizuo'nun görünüşünden hiçbir şey belli olmuyordu. Yüzü o kadar ifadesiz ve soğuktu ki, İzaya acaba yanlış mı duydum diye düşünmeden edememişti.
Sonuçta Shizuo'nun böyle bir şeyi merak etmesi imkânsızdı, İzaya aklının ona oyun oynadığına daha kolay inanırdı. Sonuç olarak da ikinci seçeneği daha mantıklı buldu.
"Yarın evde kalıp dışarı çıkma." İzaya hazır ayaktayken söyleyeceğini söyledi ve kapıya doğru yürüdü. Daha ayrıntılı konuşacaktı ama vazgeçmişti, bir an önce aklındaki garip seslerden kurtulmak için evine gitmek istiyordu.
"Ha ha, sen ne saçmalıyorsun, pire. Sanki dediğini yaparım da." Shizuo'nun sesini duyduğunda kapıdan çıkmadan önce son bir defa dönüp yüzüne baktı.
"İyi sen bilirsin." Söyleyeceğini söyledikten sonra kapıyı çekerek arkasından kapattı ve merdivenlere yönelerek dairesine çıktı. Bu işi başka şekilde çözmesi gerekecekti.
Shizuo ise; İzaya'nın arkasından öylece ayakta dikilmeye devam etmişti. İzaya hala ona oyun oynama derdindeydi anlaşılan. Shizuo ise, onu öpmeyi düşünmüştü salak gibi bir an için... Hala kendisine inanamıyordu. Gerçekten kafayı yemek üzereydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurgun (Shizaya)
Fanficİkebukuro'nun en ünlü muhbiri Orihara İzaya, muhbir olmaktan vazgeçerse ne olur? İzaya tüm o gürültülü yaşamından uzaklaşmış ve yaptığı işi bırakma aşamasına gelmiştir. Yaşadığı şehri terk etmeye karar veren İzaya, gizemli bir kadınla karşılaştıkta...