Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin rica ederim, iyi okumalar ^-^
~oOo~
Nefes nefese, ikisinin yerde boğuşmasını izliyordum. Bir müdahalede bulunmak istesem de bu pek mümkün değildi. Mete, fazlasıyla sert bir biçimde, sarışın çocuğu dövüyordu. Gözü dönmüştü sanki. Ara sıra boğazından yükselen hırıltılar, fazlasıyla ürkütücüydü.
Telaşla eğilip, Mete'nin omzuna koydum elimi. "Mete, bırak artık! Başına bela alacaksın," derken, etrafıma bakındım. Birkaç öğrenci dışında kimsecikler yoktu.
"Sana git demedim mi ben!" dedi, kükreyerek.
Elimi omzundan hızla çekip, doğruldum. "Ne yapmayı düşünüyorsun, öldürmeyi falan mı? Bırak artık!" dedim sert tonda.
Beni duymazdan gelmeye devam ediyordu. Yumruklarını ardı ardına indirirken, "Söyle lan bana! Seni kim yolladı?" diye bağırdı.
Sarışın çocuk bana bakıp göz kırptı. Yaklaşık beş dakikadır yüzüne darbe alsa da, burnu ancak şimdi kanamaya başlamıştı. Fazlasıyla koyu renk kanı, dudaklarının üzerinden geçerken gülümsediği için dudağındaki çatlakların arasına karışıp, dağıldı.
Bakışları bendeyken, "Beni, ikimiz de kimin yolladığını biliyoruz, öyle değil mi?" dedi. "Ama o hariç," derken gözlerimin içine baktı uzun uzun. "Hiçbir şey bilmiyor, değil mi?" diye sordu gülerek. Alaycı bir gülüştü. Dalga geçer gibi...
Kaşlarımı çatarak, "Ne?" diye sordum şaşkınca.
"Yakın bir zamanda, hayatın değişecek, Sarı! Buna hazırlıklı ol. Çok yakında, her şey değişecek," dedi ciddi ve tehditvari bir ifadeyle.
"Ne saçmalıyorsun sen?"
Mete yumruklarını indirip, omzundan bana dönerek, "Duru, git artık," dedi sessizce. Ama yaptığı vurgu fazlasıyla sertti.
"Neden gidiyorum? Söylediği şeyleri açıklaması gerekiyor."
Sarışın çocuk buruk bir kahkaha patlatarak, "Sana hiçbir şey söyleyecek değilim. Buradasın diye, o, yeterince kendini gösteremiyor. Gitsen iyi olur," dedi.
"Sen karışma!" dedim öfkeyle. Mete'ye dönüp, "Ona ne yapacaksın?" diye sordum.
Dudaklarını sinirle gerdiğini, dişlerini birbirine sertçe bastırdığını açıkça görebiliyordum. Gri gözleri fazlasıyla soğuktu. Hatta öyle soğuktu ki, bir an tüylerim ürperdi. Bakışlarının altında birçok sebep yatıyordu. Ama belli ki onları şuan öğrenemeyecektim. Gitmem gerekiyordu, biliyorum. Ama içimde yoğun bir şekilde hissettiğim merakın etkisi, ayaklarımı olduğu yere çivilemişti.
Mete, çocuğun yakasından kavrayıp ayağa kaldırdı. Sonra bana döndü. Tıslayarak, "Sana git dedim, Ufaklık!" diye bağırdı. Öyle sertti ki; Beni korumaya mı çalışıyordu, yoksa beni öldürmek mi istiyordu, anlamak imkansızdı.
Geriye doğru birkaç adım atarken, "İyi, ne halin varsa gör! Ama sakın başını belaya alıp, babamdan yardım dilenme!" diye çıkışarak, arkama bile bakmadan okula girdim. Çoktan çalan ders zili yüzünden, koridorlar bomboştu. Herkes sessizliğe gömülmüştü.
Ders boyunca fazlasıyla düşünceliydim. Dinlediğim hiçbir şeyi anlamamıştım. Aklım sürekli çocuğun kolyesindeki simgeye gidip geliyordu. Bir düşmanımız olduğu netti. Dün, kuruntudan ibaret sandığım aile ise belli ki gerçekti. Hemen böyle bir hamle gelmesi ise fazlasıyla şaşırtıcıydı. Bugüne kadar, sadece başıboş gezen sokak köpeklerini tehdit olarak algılayan ben, şimdi nasıl olur da böyle bir karanlığa sürüklenmiştim? İnanmak imkansızdı.
![](https://img.wattpad.com/cover/49444981-288-k84457.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖNSEZİ #1: KORUMA
VampireHiç beklenmedik bir anda, soğuk bir adam dahil oldu, sıradan olmaktan sıyrılamayan hayatlarımıza... Sadece onun varlığıyla, bütün hayatımın ipleri koptu ve başıboş kalan kaderim, Kızıl Gözlü Adam'ın varlığıyla şekillendi; ellerinde yoğruldu, gözleri...