*DURU*
Babamı çalışma odasında bulmam, alışılageldik bir olay olmuştu artık. İşlerini, çok gerekmedikçe evden yürütür, kolay kolay şirkete gitmezdi. Daha doğrusu, son bir yıldır bu haldeydi. Annemden sonra düzeni bozulanlardan biri de oydu, tıpkı benim gibi...
"Baba!" dedim, coşkulu bir tonda. Beni görünce, yüzü normalde gülücükler saçması gereken adam, ilk defa ciddi bir ifadeyle sandalyesinden doğruldu. Bir sorun var gibiydi. Bunu anlamak zor olmuyordu.
"Duru!" diye karşılık verdi, hayli cılız bir ses tonuyla. Masanın etrafında dolaşıp, bana doğru yürümeye başladı. "Hoş geldin kızım," derken yüzünde zerre kadar samimiyet yoktu. Her zaman al al olan yanakları beyaza boyanmış, beti benzi atmıştı.
Kaşlarımı çatarken, "Bir sorun mu var?" diye sordum.
Kollarını açıp bana sıkıca sarılırken, kulağıma yaklaşarak, "Ne sorunu kızım, bir sorun yok," deyip beni kendinden uzaklaştırdı. Daha kollarımı sırtına bile dolayamamıștım. Fazla mı gerginlik ne?
Kolumun üzerine elini koyarak, "Önemli bir görüşmem var şuan," dedi. Hafifçe, beni kapı dışına itekliyordu da aynı zamanda.
Direnerek, "Neler oluyor? Ne görüşmesi?" deyip, sol omzundan başımı uzatarak içeriye baktım. Babamın, büyük çalışma masasının hemen önünde duran koltuklardan birinde, bir adam oturuyordu. Biraz önce varlığını fark etmemiştim bile. Kaşlarımı kaldırarak, sesimi de alçalttım. "Pardon, önemli bir görüşme mi?" diye fısıldadım.
Babam gözlerini devirerek, "Evet, fazlasıyla," dediğinde usulca başımı salladım. Muhtemelen, dediği gibi fazla önemli olmalıydı, gerginliği ve stresi yüzünden okunuyordu. Yoksa normalde böyle davranacak biri değildi.
"Tamam, beni hiç görmedin say," deyip arkamı dönmüş çıkacaktım ki, asıl geliş sebebimi hatırlayınca tekrar babama döndüm. "Bir dakika bir şeyi unuttum."
Babam sinirle yüzünü düşürür gibi oldu ama aldırış etmedim. "Evet, Duru. Ne isteyeceksin?"
"Çok şey değil. Sadece, kızlar gelecekler de bizi şu yeni açılan tema parka götürür müsün diyecektim."
"Kızım, şuan gerçekten önemli bir toplantının ortasındayım. Buna ayıracak vaktim yok. Bugünlük evde idare edin, yada taksiyle gidin."
"Taksiyle gitmek istesem, sana sormam, değil mi?" dedim gülümseyerek. İçerideki adama çaktırmadan baktım, hala aynı pozisyonda oturuyordu. O görmeden babamın yanağından makas alarak, "Kızlar seni çok seviyor, biliyorsun. O yüzden birlikte gidelim istiyorum," dediğimde, yanağında duran elimi çekiştirip güldü.
Babam fazlasıyla arkadaş gibi olduğundan, Nisa da Melis de onu çok severdi. Hatta bazen, sırf babamla eğlenmek için bile buluşurduk. Kafa dengi olması, her açıdan benim hayatımı kolaylaştırsa da, neticede o da bir babaydı. Ancak belirli bir noktaya kadar kendimi açabiliyordum.
Babam, "Birkac saat ertelememizde bir sakınca yok, değil mi?" diye sorduğunda, yanağına öpücük kondurdum.
Dudaklarımı büzerek, gözlerimi de iri iri açarak, "Sanırım yok" dedim.
Babam yüzündeki derin tebessümü silmeden kapıyı arkamdan kapatacakken, "Taner Bey, müsaade ederseniz," sesiyle birden donup kaldı. Sol omzunun üzerinden, bir yüz görüş alanıma girdi. Tanıdık değildi ve fazlasıyla genç görünüyordu. Genç bir iş adamıydı sanırım. Hatta fazla genç. Benden en fazla 3 veya 4 yaş büyük gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖNSEZİ #1: KORUMA
VampireHiç beklenmedik bir anda, soğuk bir adam dahil oldu, sıradan olmaktan sıyrılamayan hayatlarımıza... Sadece onun varlığıyla, bütün hayatımın ipleri koptu ve başıboş kalan kaderim, Kızıl Gözlü Adam'ın varlığıyla şekillendi; ellerinde yoğruldu, gözleri...