BÖLÜM 32 - 'TA-DA!'

19.6K 1K 90
                                    

Dün telefondan bölüm yazarken yanlışlıkla yayınla'ya bastığım için bildirim gitti sizlere kusura bakmayın. :)

Bölüm sonunda yorum bırakmayı unutmayın iyi okumalar 👀❤️

⚜️

Arabanın kornasını işitince, var olan heyecanım ikiye katlandı. Son bir kez aynada kendime baktım. Mete'nin gardrobumdan seçtiği saks mavisi elbisem, biraz eskiydi ve ilk giydiğime nazaran bir tık daha küçük geliyordu. Eteği dizlerimden dört parmak kadar yukarıdaydı. Bunu babamın doğum günümde benim için aldığını hatırlıyordum. Her zaman sade şeyleri sevdiğinden, elbisenin bel kısmındaki deri kemer dışında bir albenisi yoktu. Fakat beyaz tenimle olan uyumunu çok seviyordum. Sıkı bir at kuyruğu yaparak topladığım saçlarım, elbisenin sadeliğiyle birlikte oldukça güzel görünüyordu. Aksesuar olarak sadece Mete'nin Albatros kimliğiyle hediye ettiği küpeleri taktım. Makyajım yok denecek kadar azdı. Yanaklarım, allık sürmeme gerek kalmadan heyecanla kızarmıştı; Doğal ve sadeydim.

Aşağıya inip siyah, süet ayakkabımı giydim. Kapıyı ürkekçe açtım. Arabayı kapının önüne kadar getirmiş, sırtını arabanın kapısına yaslamış beni bekleyen Mete'yi görünce kalbim pır pır etti.

Gözlerini gözlerimden güçlükle ayırdıktan sonra birkaç saniye boyunca beni süzdü. "Harika görünüyorsun," dedi.

"Teşekkür ederim ama sence çok mu sade olmuş?" diye sordum. Baştan ayağa kendimi süzdüm de Olivera için fazla sadeydim sanırım.

"Hayır," dedi hemen. "Işıldıyorsun."

Kaşlarımı çattım. "Bundan emin değilim, Mete. Acaba çıkıp kırmızı bir şeyler mi giysem?" diye hayıflandım.

Merdivenleri yavaş adımlarla çıktı. Omuzlarımdan tuttu ve gözlerimin içine baktı. "Ne giydiğinin bir önemi yok, Duru. Hiçbir şey seni olduğundan daha az veya daha çok güzel gösteremez" deyip gülümsedi.

"Teşekkür ederim."

"Gel bakalım," dedi.

Koluna girmem için kıvırdı. Elimle Yavaşça tuttum. Onun yanında kendimi hiçmiş gibi hissediyordum. Heyecandan kaybolup gitmem an meselesiydi. Heyecanla dudaklarımı kemirip ciğerlerime derin bir nefes çektim.

"Beni heyecanlandırıyorsun" dedim itiraf ederek. Mete durdu ve bana döndü. Gözleri yumuşak bakıyordu ama duygularını yansıtacak kadar da grisi yoğundu.

"Bu konuda benimle yarışamazsın, inan bana kalbim göğsüme baskı yapıyor," dedi. "Birazdan kucağına atlayacak hatta."

O da en az benim kadar heyecanlı görünüyordu. Bu tarif edilmez bir şeydi.

"Demek öyle? Senin taş kalpli olduğunu sanırdım hep, bir şeyler hissedebiliyor olman mucize gibi" deyip kıkırdadım.

"Senden önce öyleydi" dedi. İki parmağıyla yanaklarımı okşamaya başladı. "Sanki dokunurken yok olacakmışım gibi hissettiriyorsun. Yavaş yavaş acısız bir şekilde..." Parmaklarıyla yanağımı sıvazlamaya devam etti.

"Merak ediyorum da beni kül edebilir misin Ufaklık?"

Gözlerimi huzurla yumdum. Dokunuşu tenimin altında ne kadar hücre varsa hepsini harekete geçiriyordu. Zaten pembeleşen yanaklarım parmaklarının altında alev alacakmış gibi hissettim.

ÖNSEZİ #1: KORUMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin