BÖLÜM 19 - 'İTİRAF'

25.7K 1.5K 435
                                    


Bölüm Müziği: "Bring Me The Horizon - Oh No"

Lütfen yorum bırakmayı unutmayın! 4-5 saat aralıksız bir şekilde yazıp da, sizin tek bir satır yazmamanız benim şevkimi kırıyor. Gerçekten. Aradaki uzun günlerin sebebi bu! Hiç hevesim olmadığı için elim gitmiyor ne yazık ki. 

*** 

Ada elinde iki kadeh votkayla salona girdi. Mete ve Yağmur kafa kafaya vermiş, televizyondaki saçma Pazar akşamı programlardan birini pür dikkat izliyorlardı. Televizyonun sesi hayli kısık olduğu için ev, hiç olmadığı kadar sessizdi. Ada'nın tahta zemini gıcırdatan topuklu ayakkabıları dışında çıt sesi çıkmıyordu.

Dikkati dağılınca sıkıntıyla Ada'ya dönerek, "Biraz daha sessiz olamaz mısın?" dedi hayıflanarak. Yağmur yan gözle Ada'ya bakıp, tekrar televizyona odaklandı. Birbirlerinden hoşlanmadıkları her hallerinden ve sözlerinden belli oluyor ama ortak noktaları olan Mete yüzünden, buna katlanmaya çalışıyorlardı; başarılı oldukları söylenemezdi.

Tek omzunu silkerek, "Birlikte oturup votka içmeyeli uzun zaman oluyor," dedi. Mete'nin boş yanına oturdu ve kadehin birini ona uzattı.

Boğazını hafifçe temizleyerek, Ada'nın kulağına yaklaştı. "Yağmur'u görmezden gelmen hoşuma gitmiyor," diyerek elindeki kadehi çekip aldı. Her zamanki nezaketi yine onu ele geçirmişti. Herkese karşı kaba olabilirdi ama evinde ağırladığı bir misafire böyle davranmaması gerektiğini çok iyi biliyordu.

"İster misin?" diyerek nazikçe teklif etti.

Yağmur tek omzunu silkip gülümseyerek, "Ben içmiyorum. Ne de olsa üzerimizde hiçbir etkisi yok," dedi. Ada'ya tek kaşını kaldırıp bakarken, "Ablanla içmen daha iyi olur," dedi imayla. "Belli ki seninle içmeyi özlemiş."

Ada'nın tısladığını işiten Mete kıkırdayarak aldığı kadehi geri eline tutuşturdu. "Biraz nazik ol," diye fısıldadı. "O bir misafir, unutma!"

"Misafir mi?" diye sordu küçümseyerek. "Burayı otel gibi kullanıyor. Sadece uyumaya geliyor hanımefendi! Hoş, vampirlerin uyumadığı da ayrı bir gerçek ama neyse... O sizin özel hayatınız." Gözlerini devirerek yan gözle Yağmur'a bakıp, sessizce "Ablaymışım!" diye homurdandı.

Mete yarım ağız gülerek çenesinden kavradı. Mavi gözlerinin içine bakarak, "Değil misin yani?" deyip yanağına küçük bir buse kondurup, kolunu sırtına doladı. "Bugün iğneleme olmadan, sakin bir gece geçiremez miyiz?" dedi sesini yükselterek. Bu laf, hem Ada hem de Yağmur için geçerliydi.

İkisinin de sessizce homurdandığını duysa da kimse buna itiraz etmedi. Televizyondaki anlamsız programı izlemeye dalmışlardı. Ancak Mete için bu pek mümkün olmuyordu. İki gün önce geçirdiği o gece, her anlamda zihninin bütün kıvrımlarında dolanıp, huzurunu kaçırıyordu. Duru'nun gözyaşları onu hiç olmadığı kadar etkiliyordu. Ve bu etkinin getirdiği acıdan fazlasıyla rahatsızdı. İçmek bile işe yaramıyor, hatta çıktıkları avlar bile kafasını dağıtmaya yetmiyordu.

Kadehteki votkanın dibini görene kadar kimseden tek kelime ses çıkmadı. Mete ayağa kalkarken, "Biraz daha alacağım. İsteyen var mı?" diye sordu umarsızca. Kimseden ses çıkmayınca, "Pekala..." diyerek çalışma odasının köşesindeki mini bara yöneldi.

Kadehi votkayla doldururken aynı anda kapı sesi işitince, hızla salona geçti. Baran üzerinde siyah ve sırılsıklam olmuş bir yağmurlukla salonun ortasında dikiliyordu. Mete'den sonra aileye katılmıştı ve ailenin en küçük bireyiydi. Ada'yla ne kadar iyi anlaşıyorsa, Baran'la da o kadar iyi anlaşır; ikisini, diğer aile bireylerinden daha çok severdi.

ÖNSEZİ #1: KORUMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin