BÖLÜM 31 - 'JESS'

21.2K 1.1K 117
                                    


Bölüm Müziği:"Alessia Cara - Scars to Your Beautiful"

Değerli yorumlarınızı bekliyorum gelin biraz hasret giderelim uzun zaman oldu çünkü <3

***

Çirkin müziğin eşliğinde kendinden geçmiş görünen kalabalığın arasında bir süre dikildi. Varlığı en az fondaki kulak tırmalayan müzik kadar önemsizdi şuan için, hiç kimse onun farkında bile değildi.

Yapabileceklerini tarttığında sonunun ölüm olması neredeyse kaçınılmazdı. Canlı çıkmak için belki bir Korba üyesi kadar yaşlı olması gerekiyordu ama bu dakikadan sonra geri de dönemezdi. Duru'nun durumunun açıklığa kavuşması demek, onu korumanın artık imkansız olması demekti. Bu riski göze alamazdı, onu yapabileceği en son noktaya kadar gizlemeliydi; Hem Korba Topluluğundan, hem de diğer vampirlerden.

Duru'yu öğrenen bu aç gözlü vampirler onu çiğ çiğ yemek isteyebilirdi. Bu fikirden irkildiğini hissetti. Zihnini toparladı. Kısa ve kaotik bir plan yaptı.

Bakışlarını bar tezgahının arkasında, hayatından bıkmış ve usanmış gibi perişan bir halde görünen Pars'a çevirdi. En az Mete kadar bu durumdan hoşnutsuz görünüyordu. Ona karşı içinde herhangi bir şey yoktu, kızgın değildi. Pars'ı severdi. Onun barı Mete'ye hep sığınak olmuş, kafasını dağıtması gerektiğinde tam da ihtiyacı olan şeyi ona vermişti. Burayı seviyordu ama yeni halinden de aynı oranda nefret etmişti. Duvarları süsleyen posterlerdeki çizimden nefret etmişti. Müzikten nefret etmişti. Fütursuzca kan içen bu canlılardan nefret etmişti.

Başını yavaşça sol yana çevirdi. Yerden biraz yüksekçe yapılmış sahneye şöyle bir baktı: İki kolon ve tam ortasında ayaklı bir mikrofon vardı. Eskiden çeşitli müzik gruplarının çıktığı sahne şuan bomboştu. Dev boyutlardaki kolonlardan yükselen müzik gittikçe daha da çirkin bir hale bürünüyordu sanki, yüzünü buruşturdu. Kalabalığı yara yara sahneye doğru adım adım ilerledi.

Biraz maskesinin kamuflajına da güvenerek sahneye tereddüt etmeden çıktı. Kalabalık henüz onun farkında değildi, sadece birkaçı Mete'yi görüp kadehini kaldırarak "vay" nidaları yükseltti.

Mete mikrofonu çıkarıp eline aldı. Çalışıp çalışmadığını kontrol etmek için birkaç kere üzerine vurdu ama herhangi bir ses çıkmadı. Bir şeyler söylemek istiyordu ama hala kimse o yokmuş gibi davranıyordu. Herkes kendi alemindeydi, hatta Pars bile onu dikkate almamıştı. İçten içe bu duruma sinirlenip, "Önce şu işkenceye son verelim" dedi. Usulca arkasına döndü ve yumruklarını dev kolonların tam ortasından geçirdi. Neredeyse boyu kadar olan kolonlar kırılıp parçalandı.

Çirkin müzik bıçak gibi kesilirken, aynı anda bütün sesler de kesildi. İşte şimdi bakışların tek odağı sahneydi.

Bir süre kalabalık Mete'ye baktı, o ise henüz yüzünü onlara dönmemişti. Avucunda parçalanan mikrofonu parmaklarını gevşeterek yere bıraktı. Arkası dönükken burnuna kadar çektiği kazağı tekrar boynuna indirdi. "Beni dinleyeceksiniz!" dedi gayet gür bir sesle.

Kimseden çıt sesi bile çıkmadı. Ama birkaç saniyelik gecikmeyle de olsa Pars'ın sesi duyuldu. "Orada dikilmiş ne halt ediyorsun salak herif!" dedi bağırarak. "İn oradan!"

Mete yavaşça arkasına döndü. "Asıl sen duvarlara posterimi asarak ne bok yediğini sanıyorsun?!" dedi sert bir şekilde. Kalabalıktaki birkaç gevşek adam kahkahalarla bu atışmaya güldü. Pars tezgahın arkasından hızla çıkıp bir saniye kadar bir zaman diliminde sahnenin dibinde bitti.

"Buraya şov yapmaya mı geldin?" dedi sinirle. "Sizinle mi uğraşacağım bir de ben! Defol git hemen barımdan!"

Mete yavaşça boyunu eğip gözlerini onun gözlerine odakladı. "Yerinde olsaydım, şu bıçaklardan birini kalbine saplayabilecek kadar yakınındayken benimle bu kadar sert konuşmazdım," dedi tehditkar bir şekilde. Baldırındaki bıçakların ucunu parmağının ucuyla sıvazladı.

ÖNSEZİ #1: KORUMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin