Oy ve YORUMlarınızı bekliyorum, iyi okumalar canlar :)
~oOo~
Soğuk bütün bedenimi esir alırken, beni titretecek kadar üşütürken, bedenim ve ruhum bu dudakların açlığında boğuluyordu. Geriye çekilemiyordum. Yanaklarımdan süzülen yaşlar Mete'nin yanakları arasında kayboluyordu. Çığlık atmak istiyordum, yapamıyordum. Kaçmak, onu itmek istiyordum, yapamıyordum. Vücudum yavaş yavaş sakinleşiyor. Sinir krizinden sıyrılıyordum. Uyuşmuş gibiydim. Dudağımı aralayan soğuk dudaklar bütün bedenimi uyuşturdu.
Usulca dudaklarını ayırdı benden. Gözlerine bakakaldım bir süre... Kızıllığın alevi daha da canlanmıştı sanki. Bir kamp ateşini andırıyor, küçük kıvılcımlar aydınlatıyordu kızıllığı... Parlıyordu.
Ürkütücü güzelliğinin karşısında afallamamak imkansızdı. Kusursuzdu. Kusursuz bir işçilik vardı. Ay ışığıyla griye dönmüş teni, kızıl gözleriyle birleşince eşsiz bir manzara sunuyordu.
Elim otomatikman yanağına gidip okşadığında, yüzünü buruşturup gözlerini sıkıca yumdu.
"Dokunma bana," deyip, elimi yanağından hızla çekti.
Daha birçok kelime ve nidalar içimde oradan oraya koştururken, ben büyülenmiş bir şekilde, "Gözlerin..." diyebildim sadece.
Mete hala gözleri yumukken, "Üzgünüm, sakinleşmen gerekiyordu," dedi soğuk bir ifadeyle. Neredeyse hakaret eder gibi söyledi bunu.
Kollarımı kendime doladım. Gözyaşlarım tekrar yanaklarımı yıkarken, birkaç metre arkada duran ölü adamın bedenine takılı kaldı bakışlarım. Şimdi korkmuyordum. Biraz önceki gibi değil. Belki de bütün bunlar rüyaydı, bilmiyorum ama ruhumu huzurlu bir güvenlik duygusu tıka basa doldurmuş, beni rahatlatmıştı. Güvende olduğumu hissediyordum. Hatta bundan emindim. Çünkü Mete buradaydı.
"Bunların açıklaması ne?" diye sorarken aniden, Mete'ye kaydı bakışlarım. Gözlerini araladı ve alışık olduğum soğuk, metal grisi belirdi hemen. Göz rengi değişebiliyor muydu? Bu bir an ürpertse de belli etmedim. Sırtımı daha da sert dayadım duvara.
"Bir açıklama yapmayacağım, ufaklık. Hiçbir şeyi hatırlamayacaksın," dedi. Kemikli yüz yapısı daha da sertleşmiş, yirmili yaşların ortasında görünen yüzü, aniden otuzlarında olan bir adama dönüşmüştü.
"Ne demek istiyorsun? Onu öldürdün!"
Gözlerini kısarak baktı yüzüme. "Bu seni rahatlatacaksa eğer, henüz tam olarak ölmüş değil. Birazdan tamamen öldüreceğim ama..." dedi soğukkanlılıkla. Bu kez korkmuştum. Çantamı sıkı sıkıya tutup, usulca ayağa kalktım. O da benimle birlikte hareket ediyordu.
Kolumdan hafifçe tutup, "Benden korkma, kalbinin atışını duyabiliyorum," dedi ciddi bir ifadeyle.
Kolumu çekiştirdim hemen. "Korkmayayım mı?! Bir katil yada hayır, sana ne demeliyim? Gözlerin resmen renk değiştirdi! Lanet olsun, o adamı öldürdün!" diye bağırdım. Sinir krizi tekrar geliyordu. Hissediyordum. Öfke ve korku nöbetine tutulacaktım birazdan.
"Eğer müdahale etmeseydim, o seni öldürecekti." Bunu söylerken tısladı ve bunun ne kadar kötü bir şey olabileceğini kararan yüzünde görmek mümkündü. Ölümümden korkuyor muydu yoksa?
"Sen onu öldürdün!"
"Ölmesi gerekiyordu, Duru!" diye haykırdı. "Ne istiyorsun benden Ufaklık? Seni ölüme terk etmemi mi? Lanet olsun bunu yapamıyorum ki!" diye bağırdı. İşaret parmağını yüzüme doğrulturken, "Ne hissettiğim, ne yaşadığımdan haberin bile yok senin!" dedi suçlar gibi. Sanki ben onun gözünde suçluydum. Sanki o adamı ben öldürmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖNSEZİ #1: KORUMA
VampiroHiç beklenmedik bir anda, soğuk bir adam dahil oldu, sıradan olmaktan sıyrılamayan hayatlarımıza... Sadece onun varlığıyla, bütün hayatımın ipleri koptu ve başıboş kalan kaderim, Kızıl Gözlü Adam'ın varlığıyla şekillendi; ellerinde yoğruldu, gözleri...