Uzun araları sevmeyen ama ilham gelmeden de tek satır yazamayan bendeniz, karşınızdayım!
AZ laf çok iş deyip sizi bölüme alıyorum. Lütfen okuyunca yorum bırakın.❤️
*** Bir önceki bölüme azıcık göz atın ***
Mete, Cihan'ın yakasından tuttuğu gibi onu ayağa kaldırdı. Öfkesi sert bir duvar örmüştü gözlerine... O kadar sert bakıyordu ki, onu öldürmek için fiziksel şiddete ihtiyacı varmış gibi görünmüyordu. Bakışı bu iş için yeterli keskinlikteydi.
"Sen ne saçmalıyorsun?" dedi öfkeyle. "Yalan bu!"
Cihan'ın yarı vampir olması, korkudan yutkunmasına engel değildi. Yine de sükunetini bir şekilde koruyordu. "Denemek istemezsin bile," dedi küstahça. Gözlerini bana kaydırdı. "Tabii eğer Duru'nun hayatı bu kadar değersizse...hemen şimdi öldür beni!"
Yaptığı blöf Mete'yi daha da sinirlendirdi. Onu kendine doğru çekti ve gözleri arasında kısacık bir mesafe bıraktı. "Bu büyünün tuttuğuna emin olsan iyi olur," dedi. "Belki haklısın. Ama seni öldüremeyecek olmam, bunu yapmama engel değil."
Gözünü bile kırpmadan dişlerini Cihan'ın boğazına sapladı. Adam acıyla kıvranırken ben refleks olarak gözlerimi kapattım. Ne zaman bu duruma alışacaktım bilmiyorum ama henüz Mete'yi böyle görmeye hazır değildim.
"B-bırak artık!" dedi Cihan. Acısı ses tonunu inceltmişti. "Bırak!"
Mete onu öldürmeyecekti belki ama süründürmeye yetecek kadar da kanını emmişti. Daha şimdiden Cihan'ın bakışları baygın, sesi ise cılızdı. Ölmeye birkaç adım uzaklıkta görünüyordu.
"Mete bırak adamı!" dedim uyarmaya çalışarak. Cihan'ın hali hazırda renksiz olan yüzü, daha da beyaz bir renge, oradan da mora dönmüştü. Kolundan hışımla yakalayıp, "Dur dedim!" diye bağırınca dişlerini adamın boğazından çekti.
Bana sert bir ifadeyle bakarken dudaklarının kenarındaki kanı koluna sildi. "Seninle emir vermemen konusunda anlaşmış olmalıydık Duru," dedi sitem ederek. Sonra devam etti: "Ama neyse ki öldürmeden önce beni durdurmayı başardın." Bu kez sesi bir öncekinin aksine minnet doluydu.
Cihan olduğu yere yığılırken sessiz birkaç küfür sıraladı ama bu Mete'yi kızdırmak yerine gülümsetmişti. Çünkü küfür ederken bile sesi, adeta bir çocuğun sesini andırırcasına kısık ve cılız çıkmıştı.
Ve gecenin asıl sürprizinin Cihan olduğunu zannederken, ne kadar yanıldığımızı gösterircesine kapıdan içeriye -bir sis bulutu gibi- bir vampir süzüldü.
Yeşil pelerinin altında kalan yüzü hakkında çok net bir fikrim olmasa da, Simsiyah gözleri vardı ve onlar benimkileri bulunca sağ elini sol göğsüne hafifçe bastırıp selam verir gibi nazikçe eğildi.
Daha sonra sert bir tonda konuştu. "Bu kadar ortalığı dağıtmamalısınız. Sizin arkanızı toplayacak hizmetçiler yetiştirmiyorum, ." dedi tok bir sesle.
Tanıdık gibiydi bu ses ama eskilerden kalma bir tınıydı. Hafızamdaki bir noktayı tırmalıyordu adeta. Uzun zamandır duymadığım ama bir şekilde aşinalık hissettiğim bir sesti.
Mete adamı fark edince, küfürle karışık bir şeyler mırıldandı. Cihan da yığıldığı yerden zorla da olsa kalktı. Yüzünde korkusunu açıkça gösteren ürkek bir ifade vardı. Dili tutulmuş gibiydi, tek kelime etmeden öylece kalakaldı. Bu adam kimdi bilmiyorum ama kimsenin görmek istemeyeceği biriydi, belli ki ondan korkulması gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖNSEZİ #1: KORUMA
VampireHiç beklenmedik bir anda, soğuk bir adam dahil oldu, sıradan olmaktan sıyrılamayan hayatlarımıza... Sadece onun varlığıyla, bütün hayatımın ipleri koptu ve başıboş kalan kaderim, Kızıl Gözlü Adam'ın varlığıyla şekillendi; ellerinde yoğruldu, gözleri...