Müzik: "The Smiths - Asleep"Korba'dan duyduklarım boğazıma dolanıp beni öldürmeye niyet etmiş gibiydi, gerçeğin pençesi olanca gücüyle beni boğuyordu. Nefes alıyordum ama ciğerlerim bundan habersizdi. Sanki zehirli bir havayı soluyor gibiydim. Her bir nefesim, keskin bir bıçak acısıyla göğsüme saplanıyordu.
Aşk kendini kandırabileceğin bir duygu değildi. Belki evet, Mete beni sevdiğini söylemiş, belki kandırmıştı da ama kendini kandırabilir miydi? Kalbindekiler de mi büyünün etkisi altındaydı? Bir yanım ona hala güveniyor, bütün bu söylenenleri reddediyordu. Ama diğer yanım Korba'nın ciddiyetine, anlatırken büründüğü havaya yalan karışmasının mümkün olmadığını söylüyordu.
Tam anlamıyla araftaydım.
"Zor, değil mi?" dedi Korba, geriye doğru yaslanırken gözlerini bir an olsun üzerimden çekmedi. Ona hak vermemi bekliyordu. "Aşkı o kadar büyütüyorsunuz ki bütün detaylara kör kalıyorsunuz."
"Söylediklerin bitti mi?" diye sordum onu takmayarak.
"Ne o, kaçarak sonsuza dek bütün bunlardan kurtulacağını mı düşünüyorsun yoksa? Eninde sonunda biri sana bu gerçekleri söyleyecekti."
"İşte tam olarak bunu yapanın sen olması canımı sıkıyor. Ben gidiyorum," dedim.
"Hayır! Ben aksini söyleyene kadar orada kalacaksın, kaçmak yok!" dedi emrederek. Dilediği zaman dilediğini yaptırmasından, bu gücünden nefret ediyordum. "Kafandakileri ortaya dök de son kez senin için onları toparlayayım. Bu sana son iyiliğim olacak."
Gözlerimi kısarak yüzüne dikkatle baktım. "Neden bu konuya bu kadar takıntılısın? Mete'nin duyguları veya geçmişte olanları anlatma konusundaki bu hevesin niye?" dedim.
"Çünkü senin benim tarafımda olman gerekiyor, onların değil. Bana aitsin ve bunu kavraman için onları harcamak zorundayız. Sen de, ben de..."
"İnanılmazsın" dedim gözlerimi devirerek.
"Bak, söz konusu Mete veya duyguları değil Duru. Burada aslolan şey sana kendini hatırlatmak! O kadar çok oyunların arasında kaldın ki, kendini ve gücünü hep geri plana itmiş durumdasın. Burada kaldığın süreçte bile hiçbir şey yokmuş gibi sıradan bir hayat yaşama konusundaki hevesin sabrımı zorlamaya başladı. Birinin artık sana gerçekleri söylemesi gerekiyordu, benden başka bir aday bulamadım" dedi gülümseyerek.
"Yani bu ne demek?"
Korba gülümsemesini silip usanmış bir ifade takındı. Bu faslın hemen bitmesi konusunda, en az benim kadar hevesli görünüyordu. Ama konuşmaya devam eden de oydu.
"Demek istediğim, artık etrafındaki parazitlerden arınman gerekiyor ve ben de gerekeni yapıyorum."
"Mete mi yani sana bunca şeyi yaptıran?"
Omuz silkti. "Sadece o değil. Yarımlık, Ada, annen, baban ve hatta sen bile doğanı inkar etmekten öteye gitmiyorsunuz, gitmediniz. Ve inan bana artık sabrımı zorluyorsunuz. En az Verda kadar... Ona olanları bilmen bir şeyleri kafanda netleştirmiş olmalı."
Bu kez tehdit değildi, bu kez daha ciddiydi. Her an bir sabır taşması anında beni yeryüzünden silecek gibi görünüyordu. Verda gibi....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖNSEZİ #1: KORUMA
VampireHiç beklenmedik bir anda, soğuk bir adam dahil oldu, sıradan olmaktan sıyrılamayan hayatlarımıza... Sadece onun varlığıyla, bütün hayatımın ipleri koptu ve başıboş kalan kaderim, Kızıl Gözlü Adam'ın varlığıyla şekillendi; ellerinde yoğruldu, gözleri...