BÖLÜM 27 - 'YAKIN'

23.1K 1.2K 143
                                    


Bölüm Müziği: "Michael Buble - Everything"

* * * 

Mete, sonunda kızdan kollarını ayırınca derin bir nefes aldım. Garip bir şekilde bu manzara beni rahatsız etmişti; Onun biriyle bu kadar yakın olduğunu görmediğimdendi belki... Kızın masmavi gözleri beni bulunca ister istemez utandığımı hissettim. İki dakika boyunca dik dik onları izlemiştim, kim olsa sorunlu olduğumu düşünürdü.

"Merhaba," dedi başını hafifçe eğerek. Yüzünde aydınlanan gülümseme fazlasıyla sıcaktı.

Samimiyetinin gerçekliğine inanmayı seçerek ben de ona tebessüm ettim. "Merhaba," dedim. Ne için buradaydım veya bu kız tam olarak kim oluyordu bilmiyorum ama sanki olmamam gereken bir yerdeymişim gibi hissediyordum.

Mavi gözleri hala üzerimdeyken, "Mete?" dedi soru sorarcasına.

"Ah, evet!" Mete sol elini belime koydu. Beni hafifçe öne doğru iterek, "Bu Duru," dedi. Sanki küçük bir çocukmuşum gibi beni yönlendirmesi sinir bozucuydu ama yine de bunu belli etmedim. Kız elini bana doğru uzatınca ben de ona uzattım.

"Memnun oldum, Duru. Ben Ada," dedi.

"Ada mı?"

İster istemez Mete'ye döndüm. Sürekli telefonda konuşurken ismini andığı kız bu muydu? Ne yani beni sevgilisiyle falan mı tanıştırıyordu şu an? Çatık kaşlarla derin bir nefes aldım. Keşke şu kız iki dakika bizi yalnız bıraksaydı da Mete'yi biraz sorguya çekebilseydim.

"Evet?" dedi Ada. Bir sorun mu var dercesine kuşkuluydu ses tonu.

Hemen önüme dönüp gülümsedim. "Yani ismini birkaç kere Mete'den duymuştum da, kusura bakma. Ben de memnun oldum," dedim. Elimi hafifçe sıkıp bıraktı.

Kapının sol tarafına çekilip, "İstersen sohbetimize içeride devam edelim," dedi nazikçe.

Başımı hafifçe salladım. Mete hala belimden tutuyordu. Sanki her an dönüp kaçabilecekmişim gibi temkinliydi. Ama bunu yapmak için geçti artık, kaçamazdım. Önce büyük ve geniş bir holden geçtik. Daha sonra bizi iki kanatlı kapı karşıladı. Fazlasıyla lüks bir ev olduğunu sadece kapılardan bile anlayabiliyordum. Ayna gibi parlak, cilayla kaplı kapılarda yansımamı görebiliyordum. Saçlarım hafif dağılmış, doğal haline dönmüştü.

"Bu nasıl misafir karşılamak, Ada?" dedi Mete. Birbirlerine yan gözle baktıklarını gördüm. Sadece bakışlarla anlaşabildiklerine göre fazla yakınlardı. "Kapıyı bizim için açman gerekiyordu."

Nihayet elini belimden çekip kapıyı açtı. İki kanadı da sonuna kadar açınca, bembeyaz bir oda karşıladı. Duvarlar bembeyaz, mobilyalar kahve tonlarındaydı. Oda o kadar çok ışıklandırılmıştı ki, adeta bir düğün salonu ya da lüks bir otelin girişi gibiydi. Tam karşı duvarda siyah taşlarla yapılmış bir şömine vardı. Duvarlar altın varaklı çerçevelerle süslenmiş fazlasıyla eski dönemlere ait gibi görünen portre resimlerle süslüydü. Oldukça da ferahtı.

"Beni takip edin," dedi Ada gülerek.

Önden girip sağ taraftaki açıklıktan geçti, burası mutfağa çıkıyordu. Ben onu takip ederken, Mete de arkamdan geliyordu. Hala kaçıp kaçmayacağımı test ediyordu sanırım.

Karşıma dev bir yemek masası çıkana kadar gayet sakindim. Masanın üzerinde envai çeşit yemeği görünce duraksadım. Sanki biraz sonra burada bir ziyafet verilecek gibi görünüyordu. En az 20 kişilik bir aileyi doyuracak kadar çok çeşit yemek vardı masada ve hepsi fazlasıyla lezzetli görünüyordu. İstemeden bir davetin ortasına falan mı düşmüştüm yoksa? Bu berbat!

ÖNSEZİ #1: KORUMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin