BÖLÜM 49 - 'VERDA'

14.3K 760 141
                                    

♫ Balmorhea - The Winter ♫

♫Haggard - Herr Mannelig♫

Hikayenin ilk kısmının finali bir sonraki bölümde olacak! O yüzden devam etmek isteyenler varsa eğer sizlere "2. kitabı kütüphanenize eklemenizi" hatırlatmak isterim. Benim profilim altında 2. kitabı bulabilirsiniz. <3<3

İyi okumalar, okuduktan sonra yorumlarınızı bırakırsanız çok mutlu olurum. Bu aşşşırı önemli bir bölüm, onun için yorumsuz geçmeyin olur mu? :)

""***""

Şatoda ikinci haftamı geride bırakmıştım. O günden sonra Korba'yı veya sorunlu kardeşlerini hiç ortalarda görmedim. Artık yemeklerde bile beni yalnız bırakıyor, kapıdaki adamlarına komutları verip, birkaç soru sorup ortadan kayboluyordu. Neden böyle bir karar aldığını bilmiyordum. Neden beni yalnız bırakmak istediğini veya ne yapmaya çalıştığını da bilmiyordum. O da Mete gibi pes edip, kendi köşesine çekilmeyi seçmişti belki de...Bu istemesem de kalbimi kırıyordu. 

Mete ise her gece rüyalarımın baş konuğuydu. İlk başlarda ondan hesap sorarken, son günlerde ona sadece sevdiğimi ve özlediğimi söylüyordum. Uyku bile benim için bir kaçış değil, yeni bir sonun başlangıcıydı. Her defasında ağlayarak uyanmaktan bıkmıştım. Hali hazırda şatodaki son günlerim uyanık vaziyette kabus görmek gibiydi. Sürekli kendimle kalıyordum, yapayalnızdım. Bilinçaltım bu boşlukta duygularımdan besleniyor ve gücümü günden güne kaybetmeme sebep oluyordu. Zihnen, fiziken ve ruhen çökmüş haldeydim. İşte bu yüzden kaçıp gitmeyi ciddi ciddi kafama koyduğum her seferinde aklıma Mete'nin hiç çabalamaması gelince pes ediyordum. Kaçmak yerine kendimi ölüme hazırlıyordum..

Ama Korba beni pek öldürmek istiyor gibi görünmüyordu. Benimle bütün iletişimini ve alakasını kesmişti. Yine de benim bazı şeylerin nihayete ermesi için onu bugün, bu akşam mutlaka görmem gerekiyordu.

Kapıdaki adamlara umutla sordum. "Korba içeride mi?" diye. Cevap vermek yerine aynı anda kapıyı iterek açtılar; içerisi yine bomboştu. Benim için hazırlanmış akşam yemeği masanın üzerinde duruyordu. 

Yemekler her zamanki gibi enfes kokular saçsa da iştahım günden güne azaldığından mı yoksa yalnız olmamdan mı bilmiyorum, o kadar az yiyordum ki; evden çıkarken üzerimde bulunan kıyafet iki hafta içinde birkaç beden büyük gelmeye başlamıştı bile. Yine de her zaman yaptığım gibi ayakta durmama yetecek kadar da olsa bir şeyler yemeye çalıştım. 

Ben usulca yemeğimi yerken ana kapının sesi işitildi. Çok geçmeden de uzun zamandır duymadığım Korba'nın sesini duydum. "Duru nerede?" dedi adamlarına. 

"İçeride, yemeğini yiyor efendim." 

"Öyle mi? Güzel... Bugün sizlerin de desteğini görmek istiyorum, benimle geleceksiniz. Ama önce şu kızın bıraktığı dağınıklığı toparlayın. Nerede olduğumu biliyorsunuz, daha sonra bana eşlik edersiniz. Ben şimdi gidiyorum." 

Korba kısa bir bilgi alışverişinin ardından beni görmeden ortadan kaybolacaktı, artık bu rutine alışmıştım ama bugün onu bırakmaya niyetim yoktu. Biraz bile geç kalırsam, bir daha onu bulmanın ne kadar zor olduğunu biliyordum. Kapıdan çıktıktan sonra yer yarılıp içine giriyor gibiydi. Aceleyle kalkarken çatalı yere düşürdüm ama umursamadım. Son sürat kapıya fırladım ve hali hazırda aralık olan kapıyı açmak zor olmadı. 

Dün ve ondan önceki birkaç gecenin aksine bu defa ortalıktan kaybolmadan önce onu yakalamayı başarmıştım. Üzerinde alışık olduğum yeşil pelerini vardı, dışarı çıkarken hep bunu giyiyordu. Belli ki kalmaya gelmemişti.

ÖNSEZİ #1: KORUMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin