BÖLÜM 47 - 'YÜZLEŞME'

14.3K 780 139
                                    

Medya: KORBA

Nispeten uzun bir bölümle karşınızdayım. Şu parmaklarım ve emeğimin hürmetine, bir yorum bırakmayı unutmayın. <3

****

"Benimle geleceksin, Duru."

Dudağının yanağımda bıraktığı nemi elimle kazımak istercesine sildim. "Seninle hiçbir yere gelmiyorum!" dedim kararlı bir ifadeyle. "Ve sakın bana bir daha bu kadar yaklaşma!"

"Biriyle karşı karşıya geldiğimde, aradaki mesafeyi belirleyen hep ben olmuşumdur. Tek nefeste öldürecek kadar yakın veya -senin durumunda olduğu gibi- öpecek kadar yakın... Diğerine denk gelmediğine sevinmelisin," dedi.

Apaçık bir tehditti bu ama boyun eğecek kadar zayıf olduğumu düşünmesi onun sorunuydu. Zira sonuna kadar direnecek gücü kendimde buluyordum.

"Tehdit, genelde arkasında omurgasız bir nedeni desteklediği için korkulacak en son şeydir," dedim.

Gözlerinde ilk defa onaylar bir ifade vardı. Hatta bunu başını sallayarak da destekledi. "iletişim konusundaki becerilerine ve cesaretine diyecek lafım yok ancak..." Mete ve benim üzerimde gezinen bakışları en nihayetinde Cihan'a da yöneldikten sonra tekrar bana sabitlendi. "İnsan sarraflığın konusunda aynı şeyi söylemek zor. Etrafındaki hiç kimse seni hak etmiyor."

"Benim hayatımla daha fazla ilgilenmesen iyi olur."

Güldü. Gülerken içinden bir şeyler mırıldandı ama anlamak zordu. yüzümü avuçları arasına alıp, masum görünen ama hiç de masum olmayan bir şekilde sıvazladı. "Senin hayatınla ilgilenmemem mümkün değil çünkü o hayat bana da ait," dedi.

"Çek şu ellerini!" deyip öfkeyle gözlerimi kıstım.

"Bana öyle bakmayı kes!" Ellerini yüzümden çektikten sonra devam etti. "Bin yıllık bir hayatın yüküne rağmen sana nazik davranmaya çalışıyorum ama karşılığında sana yakışmayan şeyler yapıyorsun."

"Benden ne bekliyorsun? Eline yapışıp, hadi gidelim dememi falan mı?"

Omuz silkti. "Bak aslında bu da iyi bir fikir gibi geliyor kulağa," dedi. "İstesem bunu yapabileceğimi gayet iyi biliyorsun. ama ben seni gelmen için zorlamak istemiyorum," dedi.

"O halde git!"

Dudaklarını sol yanağına doğru çarpık bir şekilde kıvırıp, güldü. Bu gülümsemenin arkasında saklanan küçümsemeyi bariz bir şekilde görebiliyordum. Gözlerinde alaycı bir ifade vardı ama ona rağmen bakışları hala kötücüldü.

"Sana kendini bu kadar zeki hissettiren şey, bu aptallarla takılıyor oluşun mu yoksa?" derken Cihan ve Mete'yi işaret etti. "Demek istediğim seni her aklına gelebilecek yolla yanımda götürebilirim fakat bu benim etik kurallarıma biraz ters. Herkes daha aklımdan geçirmeden istediğim şeyin benim olduğunu bilir. Mete bile! Sen dünyaya geldiğin andan itibaren bana aitsin. Pervin bile bunu kabul edip, senden sonra tekrar bir çocuk dünyaya getirmedi. Benim yüzümden yalnız büyümek zorunda kaldın ama telafisinin olacağını düşünüyorum."

Annemin adını ondan duyunca tüylerim diken diken oldu, afalladım ve yutkunmakta zorluk çektim. Bir anlığına onu boğup öldürmek istedim. Ani ve keskin bir ölümle yer yüzünden silinip gitmesi ne iyi olurdu. Annemin ismi onun dudaklarından dökülürken zehirlenmişti sanki.

ÖNSEZİ #1: KORUMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin