Gün ışınları yüzüme doğru yansımaya başlamıştı. Bunun üzerine yüzümü buruşturdum ve uykuya tekrar dalmaya çalıştım. Bunun olmayacağını bile bile yatış şeklimi değiştirdim ve kafamı yastığıma bastırdım. Uyku ile uyanıklık arasında kalmışken baş ucumdaki telefonum çalmaya başlamıştı.
İlk başta açmamayı düşünsemde telefonun ısrarla çalması üzerine söylenerek telefonuma uzanmıştım. Sabahın köründe kim, neden arıyordu ki? Hiç istifimi bozmadan telefonu açtım ve kulağıma götürdüm, karşı tarafın konuşmasını bekliyordum.
"Selam!" diye kulağımın dibinde bir ses cırladığında yüzümü buruşturarak telefonu kulağımdan uzaklaştırdım.
Derin bir nefes aldıktan sonra uyku sersemi olarak konuşmaya başladım.
"Tanıyamadım?" dedim sadece. Sesim soru sorar cinsten çıkmıştı, telefonun diğer ucundaki kişi bunu fark etmiş olacak ki neşeli bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
"Ben Yağmur... Hani dün Yiğit'in evinde karşılaşmıştık. Yağmur Erkan," dedi ve algılamamı beklercesine birkaç saniye durdu.
O saniyeler içinde dün ki olan olaylar aklıma dolmaya başladı. Onları izlerken yakalandığım gerçeği bir kere daha kafama dank ettiğinde utancımı bastırmak amacıyla yutkundum.
"Evet, hatırladım. Kusura bakma uyku sersemiyimde," dedim yeni uyandığım için sesim olduğundan pürüzlü çıkmıştı.
"Asıl sen kusura bakma erkenden aradım. Neyse uzatmayayım daha fazla, bugün için plan yapma, birlikte alışverişe çıkıyoruz. Öğlen buluşalım. Alış veriş merkezinin ismini mesaj atarım. Hadi öptüm," dedi ve ardından da hat kesildi. Bu kadının enerjisine hayrandım. Bir dakikanın içinde bana o kadar fazla şey söylemişti ki bir an beynim tam olarak algılayamamıştı bile.
Yağmur telefonu kapattıktan sonra telefonu eski yerine bıraktım ve açılan uykuma rağmen uyumaya çalıştım ama pek başarılı olamamıştım. Uyuyamayacağımı kesin olarak anladığımda yatağımda doğruldum ve uykulu gözlerle çevreme bakındım.
Bıraksalar bütün gün uyuyabilirdim, uzun zamandır bu kadar güzel bir uyku uyuyamamıştım çünkü.
Uyku sersemi olduğum için zor da olsa yatağımdan kalktım ve yumuşak tüylerle kaplı halıma basarak banyoya doğru ilerledim.
Banyo da tüm işlerimi hallettiğimde üzerimdeki uyku sersemliğini atmıştım. Yatağıma doğru ilerledim ve yatağımı toplamaya başladım. Yatak toplamasını hiç ama hiç sevmiyordum. Bunu bir kere daha fark ettiğim ve hızlandım, yatağımı toplar toplamaz odamdan çıktım. Merdivenleri hiç ses yapmadan ama hızlı bir şekilde indim.
Ben aşağıya iner inmez büyük yemek masasının haızrlanmış olduğunu fark ettim. Annem ve Hatice teyze sofranın son eksikliklerini masaya yerleştiriyorlardı.
Annemin sofranın hazırlanmasına yardım ettiği gerçeği beni çok şaşırtsa da yüzümü ifadesiz tutup onların yanına doğru ilerledim.
Hiçbir şey söylemeden sofraya doğru yaklaştığımda hiç eksik göremesem de yine de sordum.
"Getirmemi istediğiniz bir şey var mı?" dedim hemen cevap isteyen bir ses tonuyla.
"Yok kızım. Hadi sofra hazır," dedi ilk cümlesini normal bir tonla söylerken son cümlesini bağırarak söylemişti. Bunun üzerine direk yerime oturdum ve herkesin oturmasını bekledim. Elif mutfaktan çayları getirirken dün akşam yapmam gereken bir şeyi unuttuğum kafama dank etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTİK
Teen FictionSonbaharın gelmesiyle yere düşen yapraklar gibiydim ben, kalıcı değildim hayatta. Ne tutunacak bir dalım ne sığınacak bir ailem vardı. Bana tek öğretilen şey öfkeydi, acıydı. Yara almayı, yara vermekten çok önce öğrenmiştim halbuki. En çok zararı ki...